Pazar, 20 Zilkâde 1446 | 2025/05/18
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Hindistan ve Pakistan Arasındaki Çatışmanın Sınırı

Amerika’nın Çin'e Yönelik Politikasının ve Stratejisinin Sınırına Bağlıdır

Pakistan'da iktidardaki askeri rejim Amerika'nın bir uydusu olarak görülüyor ve askeri liderleri, uzun süre devam etmesini arzuladıkları ikili ortaklık adına Amerika'ya olan sadakatlerini her zaman teyit ettiler, çünkü Pakistan'daki askeri rejim ABD politikasının ve İslam'la savaşma ve stratejik rakibi Çin'i sınırlamak ve zayıflatmak için Avrasya'ya hakim olma yönündeki büyük stratejisinin bir aracıdır.

Aynı şekilde Hindistan'daki Modi rejimi, İslam'a darbe indirmek, Çin'i dizginlemek ve çevrelemek için tamamen Amerikan siyasetine dahil olmuş ve Hindistan, Modi ile birlikte Amerika'nın stratejik ve jeostratejik politikasında kilit bir oyuncu haline gelmiştir.

Pakistan ve Hindistan rejimlerinin Amerika'ya tabi olması ve Hindistan ile Pakistan arasındaki jeostratejik çatışmanın tehlikeli Avrasya bölgesinde ve Çin'in batı sınırlarında yer alması ve iki ülke arasındaki son çatışma, Amerikan politikası çerçevesinde okunabilir ve çatışmanın stratejik ve jeostratejik sınırı, Amerika'nın Avrasya bölgesindeki politikasının sınırına bağlıdır.

Amerika, Çin'i çıkarları için en büyük tehdit ve Avrasya'daki hegemonyası için en tehlikeli rakibi olarak görmektedir; Çin tehlikesine karşı stratejisinin pratik tercümesi, Asya ve Pasifik ülkelerini kullanarak Çin'i düşmanca bir ateş çemberiyle kuşatmak ve bu maksat için Hint Yarımadası'nı, özellikle Hindistan'ı kullanmak olmuştur ve gaye de, öncelikle Çin'i dizginlemek, sonunda onu zayıflatarak kontrol altına almaktır.

Bu da Amerika'nın Hindistan'ın gücünü artırmasını, Hindistan'ın rakibi Pakistan'ı zayıflatmasını, işgal altındaki Keşmir'i tarafsızlaştırarak Pakistan-Hindistan çatışma dairesinden çıkarmasını, Hindistan'ı Çin'e karşı bölgede jeostratejik bir güç olarak dayatmasını ve Pakistan yöneticilerinin, Hindistan'ın Ağustos 2019'da işgal altındaki Keşmir'in Hindistan'ın bir parçası olduğunu ilan etmesinin akabinde Amerikan stratejisine tamamen boyun eğip teslim olduğunun ortaya çıkmasını gerektirmektedir.

Hindistan, her zaman Amerikan stratejik politikası açısından, Batı'nın sömürgeci stratejik mirasının bir parçası olarak görülmüştür; zira daha dün Hindistan, İngiliz stratejisinin bir parçasıyken bugün ise kendisini Amerikan stratejisinin eline teslim etmiş olup Amerika da onu Avrasya bölgesindeki jeostratejik politikalarında ve projelerinde kullanmaktadır. 2002 yılının Ekim ayında ABD Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan bir raporda, “ABD ordusu, Hindistan'daki üs ve askeri altyapıya ulaşmaya yönelik çalışma planlarını sürdürüyor... Hindistan'ın Orta Asya'daki stratejik konumu ve Orta Doğu ile Uzak Doğu arasında bir köprü görevi görmesi, bu ülkeyi ABD ordusu için cazip bir hale getiriyor” ifadeleri yer almıştır. 2005 yılında Pasifik Komutanlığı temsilcisi, Amerikan Savaş Akademisi önünde daha açık bir şekilde şunları söylemişti: “Hindistan'ın somut desteğine ihtiyacımız var; çünkü stratejik hedeflerimiz küresel niteliktedir... ABD'nin gücü, Hint Okyanusu'ndaki Diego Garcia Adası ile Pasifik Okyanusu'ndaki Okinawa ve Guan arasındaki bölgede hâlâ ciddi şekilde zayıftır.” 

Böylece Amerika, Hindistan'ı militarize etmeye (askerileştirmeye) ve savaş kapasitesini güçlendirmeye başlamış olup amacı da Hindistan'ı güvenlik stratejisine dahil etmek ve onu Çin'e karşı kişiselleştirdiği soğuk savaşına sürüklemektir. Hindistan'ın ABD stratejisine dahil edilmesi süreci 2004 yılında başlamış ve Modi hükümeti ile Trump'ın ilk döneminde daha hızlı bir şekilde ilerlemiştir; zira 2016 yılında Hindistan, Amerika ile lojistik değişim anlaşması imzalamış ve bu anlaşma, her iki ülkenin belirli amaçlarla diğer ülkenin askeri tesislerini kullanmasına izin vermektedir; nitekim 2020 yılında da ilk anlaşmayı pekiştirmek için benzer bir anlaşma daha imzalanmıştır. Ayrıca Hindistan, ABD ile iki ülke orduları arasında şifreli iletişimi güvence altına alan anlaşmalar da imzalamış ve Hindistan'ın silahlanma programı ABD silah şirketlerinin pazarına yönelmiştir.

Ve bugün, 13 Şubat 2025'te Modi'nin Amerika'ya yaptığı son ziyaret ve “büyük dost” olarak nitelendirdiği ABD Başkanı Trump ile yaptığı görüşmenin ve imzalanan stratejik anlaşmaların ardından, Trump yönetiminin Hindistan'ın militarizasyonunu hızlandırma ve stratejik kapasitelerini güçlendirerek onu Çin'e karşı Amerikan stratejisine entegre etme kararlılığı ortaya çıkmıştır ve Modi, Amerika'nın bunu gerçekleştirmesi için bir fırsattır. Ziyaret öncesinde Hindistan Dışişleri Bakanlığı, Modi ve Trump'ın, Amerika, Hindistan, Japonya ve Avustralya'nın dahil olduğu Çin'e karşı yapılan Asya ve Pasifik bölgesindeki güvenlik ittifakı olan “Quad”ın güçlendirilmesini ele alacaklarını açıklamıştır. Bunun ardından 21 Ocak 2025 tarihinde Washington'da düzenlenen “Quad” ittifakı toplantısında, Trump yönetiminin Çin tehdidini stratejik öncelikleri arasında ilk sıraya koyduğuna dikkat çekilerek, Hint-Pasifik bölgesinin güvenliğini güçlendirme taahhüdü yinelenmiştir.

Trump, Modi ile düzenlediği ortak basın toplantısında “Hindistan'ın ABD'den petrol ve gaz ithal etmesi konusunda anlaştık” dedi. Modi de şuna dikkat çekti; “Hindistan'ın enerji güvenliğini sağlamak için petrol ve gaz ticaretine odaklanacağız... Enerji altyapısına yapılan yatırımlar aynı şekilde nükleer enerji alanında da artacaktır.” Modi, ülkesinin ve Amerika'nın, stratejik mineraller için güçlü tedarik zincirleri oluşturmaya odaklanacağını ve Amerika ile karşılıklı ticaret hacmini birkaç katına çıkarmaya çalışacaklarını açıkladı. Aynı şekilde Trump, Washington'un Yeni Delhi'ye F-35 savaş uçakları satacağını, böylece Hindistan’ın, bu son teknoloji ürünü uçaklara sahip az sayıdaki ülkeden biri olacağını açıkladı. Ve şunu da vurguladı; “Bu yıldan itibaren Hindistan'a askeri satışlarımızı milyarlarca Dolar artıracağız.” Yine Hindistan'a son tahlilde F-35 savaş uçakları tedarik etmenin önünü açıyoruz. Aynı şekilde Amerikan şirketi General Electric ile Hint şirketi Hindustan Aeronautics arasında imzalanan anlaşma, Hindistan'da Hint uçakları için jet motorları üretilmesine ve Amerika'da üretilen silahlı insansız hava araçlarının satılmasına izin verecektir. Ayrıca ortak açıklamada, “Liderler, 21. yüzyılda ABD ve Hindistan arasında büyük savunma ortaklığı için on yıllık yeni bir çerçeve anlaşması imzalamayı planladıklarını” da duyurdular.

Bu anlaşmalar, Amerika için büyük bir stratejik atılım olarak değerlendiriliyor; çünkü bu anlaşmalar, Amerika'nın Hindistan için hassas ve önemli stratejik sektörleri (enerji, nükleer, nadir mineraller, hava kuvvetleri ve güvenlik) kontrol ve denetim altına almasına ve Hindistan'ı Amerika'nın Çin'e karşı soğuk savaşında kullanmasına imkan veriyor.

Hindistan ile Pakistan arasındaki son askeri olay, Amerika'nın Avrasya bölgesine yönelik politikasının genel çerçevesi kapsamında ve stratejisi bağlamında yer almaktadır ki bu da stratejiyi bozan veya sabote eden bir unsur değil, stratejiye hizmet eden ve yardımcı olan bir unsurdur. Amerika'nın stratejisinin ana tarafı olan Hindistan, Pakistan'a karşı askeri operasyonu başlatan taraf olup dikkat çekici olan, Hindistan'ın olayları ilk andan itibaren kontrol altına almaya ve sona erdirmeye çalışmasıdır; zira Hindistan ordusu yaptığı açıklamada, güçlerinin "Pakistan ve Pakistan işgali altındaki Cammu ve Keşmir'deki terörist altyapısını hedef alan bir saldırı başlattığını, buradan Hindistan'a yönelik terörist saldırıların planlanıp yönlendirildiğini" ve toplamda dokuz yerin hedef alındığını söyledi. Ve şu eklemede bulundu: “Eylemlerimiz odaklı, mutedil ve gerilimi azaltıcı olup hiçbir Pakistan askeri tesisi hedef alınmamıştır”; bu da olayın amacının ve dürtüsünün, dışarıda aranması gerektiği anlamına gelmektedir. Ayrıca dikkat çekici olan bir diğer nokta, Hindistan hava kuvvetlerinin kayıplarının boyutudur ki bu, savaş düzeyine bile ulaşmayan sınırlı bir askeri olay için bir felaket olarak değerlendirilebilir; zira Amerikan CNN kanalı bu konuyla ilgili olarak, “Hindistan ile Pakistan arasındaki son çatışma, Hindistan hava kuvvetlerinin sınırlılığını ortaya koymuştur” yorumunda bulundu. Pakistan güvenlik kaynakları da, düşürülen 5 Hindistan uçağından 3'ünün “Rafale” tipi olduğunu söylemiştir. Bu uçak, Hindistan Hava Kuvvetleri'nin en gelişmiş savaş uçakları arasında yer almaktadır ve son yıllarda Yeni Delhi'nin askeri gücünü artırma çabaları kapsamında satın alınmış olup Hindistan, hava filosunda Fransız "Dassault Aviation" şirketinden satın aldığı 36 adet "Rafale" savaş uçağına sahiptir. Ayrıca, Rus yapımı bir MiG-29 ve bir Sukhoi Su-30 uçağı da düşürülmüş olup Hindistan, savunma teçhizatının yaklaşık %60'ını Rusya'dan temin etmektedir ve aynı zamanda bir de Heron tipi insansız hava aracı da düşürülmüştür.

Bu durum, Hindistan ile Pakistan arasında yaşanan son olayın, geçici bir güvenlik olayına tepki değil, büyük bir siyasi kırılma olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Modi'nin son ABD ziyaretinde imzaladığı anlaşmalar, ABD'nin Hindistan'ın ekonomik, askeri, güvenlik ve stratejik dokusuna yönelik en büyük nüfuzu olarak değerlendiriliyor; nitekim Hindistan siyasi sınıfındaki siyasi gerginlikler ve kutuplaşmaların ortasında, bu tür anlaşmaların geçirilmesi, Modi ve ABD'nin nüfuzu için ağır bir siyasi darbe olacaktır. Son askeri olay, bu anlaşmaları meşrulaştırmak ve haklı çıkarmak için gelmiştir; zira Hindistan hava kuvvetlerinin bu büyüklükteki bir başarısızlığı, Amerika ile askeri anlaşma ve Fransız ve Rus silahlarının başarısızlığı ve sınırlılıklarının ortaya çıkmasının ardından Amerikan hava kuvvetlerine olan stratejik ihtiyaç için bir gerekçe oluşturmaktadır; ayrıca Amerikan teknolojisinin üstünlüğü nedeniyle anlaşmanın diğer savunma alanlarına genişletilmesi için bir gerekçe oluşturmaktadır. Yine Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş ve Rusya'ya uygulanan yaptırımlar, Modi'ye Rusya pazarından vazgeçip savunma ve enerji alanında Amerika'ya bağımlı hale gelmek için bir gerekçe sunuyor; bu da Hindistan'ın Rusya'dan gelen enerji ve savunma tedarik zincirini koparmasına yardımcı olacak ve bu da Rusya'nın zayıflamasına ve Amerika'nın stratejisine hizmet etmesine neden olacaktır.

Hindistan ve Pakistan arasındaki son olay, Modi'nin ABD politikasına ve Çin'e yönelik stratejisine tam olarak dahil olduğunu ve Hindistan'ı ve tüm stratejik sektörlerini ABD'ye bağladığını gizlemek için bir kılıftır.

İneğe tapan bir Hindu'ların bunu yapması hiç şaşırtıcı değildir ancak asıl utanç verici ve iğrenç olan, Pakistan'daki hain Müslüman yöneticilerin, Amerika'nın azim İslamlarına ve ümmetlerine karşı savaşına katılmaları ve Amerika'nın zalim ve vahşi hegemonyasına hizmet etmeleridir ki bunun bedelini ise Müslümanların kanları ve servetleri ödemektedir.

Ey yeryüzünün doğusu ve batısındaki Müslümanlar topluluğu: Yöneticileriniz, ama tüm yöneticileriniz, İslam'ınızı kökünden söküp atmak, topunuzu dinamitlemek ve düşmanınız adına sömürge mahallelerini yönetmek için sömürgecinin ajanları olup sizin davanıza ihanet ederek düşmanlarınıza hizmet etmektedirler; yöneticileriniz, ama tüm yöneticileriniz sizin düşmanlarınızdır. Peki aklı başında biri için, düşmanının kendi yöneticisi olması mantıklı mıdır?!

هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ

Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onları kahretsin. Nasıl da döndürülüyorlar.” [Münafıkun 4]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Münâcî Muhammed

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER