Pazartesi, 21 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Soru Cevap

Doların Küresel Ekonomideki Vesayetinin Sonu İçin Geri Sayım” Başladı Mı?

Soru:

Uluslararası işlemlerde dolar yerine başka bir para birimi kullanmak üzere bazı ülkelerin, özellikle de Rusya, Çin ve Avrupa Birliğinin girişimlerinin oldukça dikkat çekici olduğu görüldü. Hatta bazı ülkeler, yerel para birimiyle ticaret yapmak için bazı anlaşmalar imzaladılar. Örneğin Rusya, 31 Ekim 2018 günü Hindistanla S-400 füze savunma sisteminin Rus para birimiyle satışı için bir anlaşma imzaladı. Bundan bir ay önce Rusya, S-400 füze savunma sisteminin ödemesinde yerli para birimleri kullanılması konusunda Türkiye ile mutabakata vardı. Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin 6. Devlet Başkanları Zirvesinde Erdoğan benzer bir anlaşma imzaladı... Çin, İrandan gerçekleştirdiği ham petrol ithalatını Petro-Yuan’la ödeyeceğini bildirdi. Çin’in ve Japonya’nın merkez bankaları arasında ikili para takası (SWAP) anlaşmasının imzalandığı açıklandı. Söz konusu anlaşma, 200 milyar (29 milyar dolar) yuan için 3,4 trilyon (31 milyar dolar) Japon Yeni’nin takasını mümkün kılıyor. Doların küresel ekonomideki vesayetini sonlandırmak için geri sayımbaşladı mı?

Cevap:

Yanıtın netleşmesi adına doların küresel ekonomideki konumunu masaya yatırmak gerekiyor:

Birincisi: Doların konumu 1944 yılında imzalanan Bretton Woods Anlaşması ile ön plana çıktı. O gün İkinci Dünya Savaşı’ndan zarar görmeden zaferle çıkan Amerika, toplantıda dolar ve vesayetini dayattı... Böylelikle finansal sistem yerleşmiş oldu. Bu sistem uyarınca sanayileşmiş 10 büyük ülke, ABD dolarını ölçü alarak ulusal para birimleri için belirli bir fiyat ayarlaması yaptılar. Buna karşılık Amerika da ABD dolarını altın standardına bağladı ve 1 Ons’u 35 dolar olarak endeksledi. Ardından yabancı merkez bankaları sabit dolar kuru üzerinden ellerindeki dolarlarını değiştirdiler. O günkü tahminlere göre Amerika’nın altın rezervi üçte iki, diğer ülkelerinki üçte birdi... Ancak dış harcamalardaki artışlar nedeniyle ABD ödemeler dengesinde yaşanan sürekli erime, ABD altın rezervlerinin erimesine yol açmıştı. 1961-1970 yılları arasında ABD’nin altın rezervi yaklaşık 5 milyar dolara kadar gerilemişti. ABD Başkanı Nixon, Amerika’nın elindeki altın stoklarını korumak için 1971 yılında doların altına tahvilini durdurma kararı aldı ve sabit kur (altın standardı) sisteminin sona erdiğini açıkladı...

Sonra Nixon yönetimi, bu yeni finansal sistem ile 1972’den 1974’e kadar Suudi Arabistan ile bir dizi sözleşmeler imzaladı. Petro-Dolar kavramı böyle doğdu. Ülkelerin petrol ihtiyacı sebebiyle dolar stoklamak ve kullanmak zorundaki yabancı ülkelere ikna edici başka bir gerekçe daha verdi. Dünyanın en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan ile imzalanan sözleşmeler uyarınca petrol dolar ile fiyatlandı. Suudi Arabistan ayrıca Amerikan silah şirketleri, altyapı ve ABD hazine tahvili satın alımı yoluyla milyarlarca dolar petrol gelirlerinin rotasyonunu kabul etti. 1977 yılına gelindiğinde Suudi Arabistan’ın portföyündeki ABD hazine tahvilleri yüzde 20 civarındaydı... Üstelik petrol gibi altının da dolarla fiyatlanması ülkelerin dolara olan iştahlarını kabarttı. Her ne kadar bu yıl yüzde 62’lere gerilemiş olsa da 2000 yılına kadar dünya merkez bankalarının toplam döviz rezervinin yaklaşık yüzde 71’ni dolar oluşturuyordu.

İkincisi: Günümüzde ABD doları, uluslararası işlemlerde egemen para birimidir. Bu durum, ABD doları için büyük bir sanal piyasa yarattı. Haliyle bu da ABD dolarını diğer milli para birimlerinden ayrıcalıklı kılıyor. Dolar, günlük işlem hacmi 5,4 trilyon doları aşan ve Amerikan mamul ve hizmetleriyle hiçbir ilgisi olmayan sayısız işlemlerde bir broker gibi işlev görüyor... Daha da çarpıcı olan, dolar günlük döviz işlem hacminin yüzde 84,9’nu oluşturuyor. Halbuki Amerika’da yapılan ticaret işlemleri bile bu oranın yarısından daha azdır. Çünkü Amerika dışındaki ülkeler, ticari işlerini dolar üzerinden yapmaktadır! Doların ekonomik vesayeti sonucunda Amerika, hedef tahtasına oturttuğu herhangi bir devleti, dahası bu hedef ülke ile ticaret yapan diğer ülkeleri ekonomik ve finansal yönden cezalandırabiliyor. Amerika, bu katı prosedürü SWIFT (Uluslararası Bankalararası Finansal Telekomünikasyon Topluluğu) sistemi üzerinden gerçekleştiriyor. SWIFT, ödemeleri dolarla yapan bir sistemdir. Dolar, küresel rezerv para birimi olduğuna göre SWIFT uluslararası dolar sistemini kolaylaştırıyor. Dünya çapında tüm ülkeler, işlemlerini bu sistem aracılığıyla gerçekleştiriyor. Haliyle bu da tüm ikili işlemlerin dolara dayalı olmasını sağlıyor. Örneğin Rusya ve Çin, işlemlerini SWIFT üzerinden dolarla yapmadıkları sürece milli para birimleriyle mal ve hizmet alışverişinde bulunamazlar. Amerika, katı ekonomik yaptırımlar yürürlüğe koymak için bu sistemi kullanıyor... 2014-2015 yılları arasında iki ülke arasındaki ilişkiler bozulduğunda Amerika bu sisteme dayanarak çok sayıda Rus bankasını SWIFT’ten attı. 2018 Kasım’da ABD, SWIFT’i kullanarak İran’a katı yaptırımlar koydu. Bazı Avrupa firmaları, Amerika’dan korktukları için İran ile yaptıkları anlaşmalardan vazgeçtiler...

Daha önce de belirtildiği gibi tüm bunlar, doların küresel rezerv para birimi oluşundan kaynaklanıyor. “Geçen yılın sonunda dünya çapında 146 merkez bankasının dolar rezervi, toplam döviz rezervlerine oranla yüzde 64 olarak gerçekleşti. Avro, yüzde 20’lik oranla ikinci, Japon Yeni ile İngiliz Sterlini ise yüzde 5’lik oranla üçüncü sırada. Bu bankalardaki 108 milyar dolar tutarındaki yuan rezervi ise yüzde 1’e bile tekabül etmiyor...” [19.8.2018 www.alquds.co.uk]

Üçüncüsü: Bu gerçeklik karşısında özgül ağırlığı olan ve önem arz eden dünya devletleri, doların hakimiyetini kırmak için iki noktadan hareket ettiler. İlki 1999 yılındaki Avrupa atılımı. Avrupa ülkeleri, ekonomik güç ve rekabet kapasitesine olan güvenlerinden hareketle Avro’yu çıkardılar ve dolarla rekabet etmek üzere 2002 yılında resmen tedavüle koydular. Rusya ve Çin gibi ülkeler ise, o zaman (Avro piyasaya çıktığında) rekabet kapasitesinden yoksun oldukları için doların egemenliğini kıracak bir çaba sergileyemediler. 2008’de finansal kriz patlak verince, dolar rezervlerinin erimesinden ve değer kaybına uğramasından korktular. Bu yüzden doların egemenliğini kırmak için köklü Avrupa ülkeleri saflarına katıldılar. Çin’in dünya standartlarında bir ekonomik gücü dönüşmesiyle bu uluslararası çabalar doların egemenliğine zedeleyebilecek bir etki yarattı...

Böylece 2008’deki ekonomik kriz, ülkeleri krizden etkilenen dolar konusunda ciddi şekilde düşünceye sevk etti... Trump’ın şantaj ve yaptırımları da işin tuzu biberi oldu. Zira Başkan Trump yönetiminin izlediği yeni politika, diğer büyük güçlerin ABD dolarının küresel egemenliğini kırma yönelimini hızlandırdı. Bütün Amerikan yönetimleri, Amerikan çıkarı için çalışmış olsa da küstah Başkan Trump “Önce Amerika” politik mottosunu özümsedi. Diğer ülkelerin çıkarlarını tanımaya pek yanaşmadı. Amerika’nın askeri koruması karşılığında Avrupa’dan geriye dönük ödeme yapmasını istedi. Çin’le ticaret savaşının fitilini ateşleyen tehditkâr ateşli kıvılcımlar püskürttü. Kuzey Kore füzelerinden koruma karşılığında Japonya ve Güney Kore’den ödeme yapmalarını istedi. Başkan Trump’ın İran’a yaptırım kararı, İran’dan petrol satın almak için doları kullanan herkesi kapsıyor. Halen Çin, dünyanın en büyük petrol ithalatçısıdır. Dolayısıyla Trump’ın bu kararı, dolar kullanımını kırmak için, özellikle de ABD ile ticaret savaşı içinde olduğu bir zamanda Çin’i bazı önlemler almaya itti. Bu nedenle Mart 2018’de Şanghay Vadeli İşlemler Borsası, yabancı yatırımcıya açık vadeli ilk kontratını işleme açtı. Yuan cinsinden vadeli bu petrol kontratı, halen standart ve kıstas noktası olarak kabul edilen dolar cinsinden Brent ve WTI kontratlarına rakip olacaktır...

Dolayısıyla 2008 yılında Amerika’da patlak veren finansal kriz ve birçok ülke ekonomisinin bu krizden zarar görmesi, etkilenmesi, sonra Trump’ın korumacılık politikaları, ticaret savaşı ve izlediği mali ve ekonomik politikalar... İşte bütün bunlar, doların vesayetine karşı bazı trendlerin belirmesini hızlandırdı.

Dördüncüsü: Bu yüzden bu icraatlar, bazı devletleri özellikle de bağımsız güçleri provoke etti hatta bazen yörünge devletlerine bile sirayet ettiği oldu. Ancak bağımsız devletlerin eylemleri daha çok etkili ve etkileyicidir. Çünkü Amerikan yörüngesindeki devletlerin etkisi belli bir amaç için olduğundan anlıktır, sonra durgunlaşır. Amerikan yörüngesinde döndükleri sürece bu devletlerin Amerika’ya etkin bir şekilde muhalefet etmeleri düşünülemez. Şimdi bu ülkelerin eylemlerine bir göz atacağız:

1- Bağımsız devletlerin eylemleri:

A- Rusya: 2009’da Londra’da gerçekleşen G8 zirvesinde Rusya Devlet Başkanı Medvedev, ABD dolarına alternatif rezerv para birimi olarak yeni bir uluslar üstü para birimi oluşturulması çağrısında bulundu. Son günlerde Çin, Rusya, Hindistan, Türkiye ve petrol üreticisi diğer ülkeler, “Karşılıklı ticari işlemleri ve yatırımları milli para birimiyle gerçekleştirme” konusunda mutabık kaldılar. Ama tüm bunlara rağmen altın ve ham petrol hâlâ dolarla fiyatlanmaya devam ediyor. Şüphesiz Rusya’nın dolar yerine milli para birimlerini kullanma ve dolar dışında başka para birimleriyle Rus petrollerini satın alma yönünde yaptığı çağrılar, Kırım’ın ilhakı ve 2015’de Doğu Ukrayna’nın işgali sonrası ABD’nin Rusya’ya yönelik uyguladığı yaptırımlara, ayrıca 2016 yılındaki ABD seçimlerine Rusya’nın müdahale ettiğine dair yürütülen soruşturmanın yansımalarına dönüktür.

ABD, 2015 yılından bu yana Rusya’ya yönelik uyguladığı yaptırımları sürekli artırdı ve Kongre kademeli olarak yaptırımları genişletti. 2017 Ağustos ayında çıkarılan “Yaptırımlar Yoluyla Amerika’nın Düşmanlarıyla Mücadele” yasası kapsamında Rusya’ya daha sert yaptırımlar koydu. Rusya’ya karşı alınan bu çok güçlü önlemler, büyük Rus bankalarının dolarla olan bağlarının kesilmesine yol açtı. Bunun sonucunda ruble, dolar karşısında yüzde 18 oranında değer kaybetti... Buna rağmen Rusya, borçlarının yüzde 58’inde dolar kullanıyor yani kredilerinin neredeyse yarısını dolar olarak alıyor. Bunun için Rusya, bir çıkmazdadır ve bu nedenle dolar kullanımını azaltmanın, finansal, ekonomik ve parasal yönden dolardan kurtulmanın gayreti içerisine girdi. Putin, Rusya Meclisi Duma’da yaptığı bir konuşmada, Kendi ekonomik egemenliğimizin artırılması gerek. Petrol borsaya dolar üzerinden sunuluyor. Tabi ki, biz kendimizi bu zamanlardan kurtarmak için neler yapmamız gerektiğini düşünüyoruz... Önceki yıllarda dünya ticaret prensiplerine uyulacağını dair ümitlerle çok yumuşak davrandık, şimdi ise Dünya Ticaret Örgütünün kurallarının açık açık ihlal edildiğini ve yaptırım adı altında siyasi bahanelerin öne sürüldüğünü görüyoruz...ifadesini kullandı. [09.05.2018 Dünya El Vatan] Ardından Rusya, 2008 yılında 223 milyar dolarla zirve yapan portföyündeki ABD hazine tahvillerini aşamalı olarak azaltıma gitti. Nihayet geçen yılın sonunda elindeki ABD hazine tahvili yaklaşık yüz milyardı. Amerikan yaptırımlarının ardından Rusya, 2018 Nisan-Mayıs aylarında portföyündeki ABD tahvillerinin neredeyse tamamını elden çıkardı. Rusya şuan 14,5 milyar dolarlık ABD tahvili elinde bulunduruyor...

Buna rağmen Ruble doların tahtına geçemez, zira rubleye olan güven eksikliği, özgül ağırlığa sahip ülkelerin Rusya ile birlikte hareket etmelerine yardımcı olmaz. Bu güven eksikliği, dünyada çok sayıda ülkenin Ruble almak istememesinden kaynaklanıyor. Çünkü geniş çapta para piyasalarında dalgalı bir seyir izliyor ve ağırlıklı olarak dünya, bir rezerv para birimi olarak Rus rublesine güvenmiyor. Buna göre Rusya en fazla Rus enerjisini ruble ile satın almak için bazı ülkelere baskı yapabilir. Ama Rus para birimi asla doların yerine geçemez... Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Financial Times gazetesi ile yaptığı röportajda, Sadece Doğu’da değil, Avrupa’da da ABD dolarına bağımlılığı nasıl minimize edebileceklerini düşünmeye başlayan ülkelerin sayısı giderek artıyor. Onlar birden şunu anladı, a) bu mümkün, b) bunu yapmak lazım ve c) yapabilen canını kurtarsın ve bunu en kısa zamanda yapmak lazım” ifadelerini kullandı. Eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Konstantin Korishchenko, Doları iptal etmek bir ölçüde mümkündür. Ancak bir tarafta dolar bölgesinden uzaklaşırken, diğer tarafta nereye gidiyorsunuz? Dolar yerine hangi para birimini kullanacaksınız? Avro, yuan veya ruble mi? Tek bir seçenek yok. Birden fazla opsiyon olabilir. Ancak bu opsiyonların her birinin kendine özgü maliyeti var. Bu nedenle dolarda kalma ile alternatif bulma maliyetleri arasında ölçüm yapmak zorundayız.dedi. [3.10.2018 Financial Times] Bütün bunlar, Rus yetkililerin kendilerinin bile küresel para birimi olarak dolar yerine rublenin elverişli olduğuna inanmadıklarını gösterir!

B- Çin: Çin, para birimi yuan’ı küresel güçlü bir rakip yapabilir, ama global siyasal ufku dar. Siyasal dar görüşlülük, Amerika ile rekabet ve çatışma açısından küresel ekonomik ufuk darlığına neden oluyor. Bu nedenle devasa ekonomisine rağmen para birimi ticari işlemler ve finansal piyasalara egemen bir akçe değil. Dahası kendisi bile dolar kullanıyor. Son yıllarda büyük miktarlarda dolar biriktirdi, 3-4 trilyon dolar rezervi olduğu söyleniyor! Amerikan finansal kurumlarından bağımsız olma yönünde bazı girişimlerde bulundu. Bu sebeple Rusya, Hindistan, Brezilya ve sonra da Güney Afrika ile BRICS ekonomik grubunu kurdu. BRICS grubunun toplam ekonomik büyüklüğü yaklaşık 15 trilyon doları aşkındır. Dünya hasılasının 74 trilyon dolar olduğu düşünülürse, bu tutar küresel ekonominin yüzde 20’sine eşdeğerdir... Ayrıca 2015 Temmuz ayında Şanghay’da Yeni Kalkınma Bankası’nı kurdu. BRICS üyesi ülkelerdeki yatırım projelerinin finansmanı için kurulan banka, 50 milyar doları ödenmiş olan 100 milyar dolarlık sermayesiyle Dünya Bankası’na bir alternatiftir! Buna rağmen Çin dolardan vazgeçmiş değil!

Başkan Trump’ın İran’a yaptırım kararı, İran’dan petrol satın almak için doları kullanan herkesi kapsıyor. Halen Çin, dünyanın en büyük petrol ithalatçısıdır. Dolayısıyla Trump’ın bu kararı, dolar kullanımını kırmak için, özellikle de ABD ile ticaret savaşı içinde olduğu bir zamanda Çin’i bazı önlemler almaya itti. Bu nedenle Mart 2018’de Şanghay Vadeli İşlemler Borsası, yabancı yatırımcıya açık vadeli ilk kontratını işleme açtı. Yuan cinsinden vadeli bu petrol kontratı, halen standart ve kıstas noktası olarak kullanılan dolar cinsinden Brent ve WTI kontratlarına rakip olacaktır. Kayda değer bütün bu icraatlar, doların tahtını sarsabilir.

Ancak Çin, Amerikan ekonomisi ve dolarına aşırı derecede bağımlıdır. Bu durum doları ekarte etmek ya da etkin bir şekilde tahtını sarsmak için onu ciddi gayret sarf etmekten alıkoyuyor. ABD ile Çin arasındaki yıllık ticaret hacmi yaklaşık 500 milyar dolardır. 2013 yılında 1 trilyon 300 milyar dolarlık ABD tahvili elinde bulunduran Çin’in halihazırda portföyünde 1 trilyon 170 Milyar dolarlık ABD tahvili bulunuyor. [20.9.2018 Saixin] Çin, ABD tahvillerinin en büyük alıcısı ve 3 ila 4 trilyon dolar arasında bir rezervi var. 2016 yılı Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre Çin’in toplam ihracatı 2,1 trilyon dolar, toplam ithalatı ise 1,6 trilyon dolardır. Buna göre Çin, ekonomik bir devdir ve ABD’den sonra ikinci büyük ticari güçtür...

Dolarla ticaret ve elindeki ABD tahvilleri yüzünden Çin, doların vesayetini sarsma girişiminde bir adım ileri bir adım geri gidiyor. Amerika, dolarla uluslararası ticarete mıknatıs gibi Çin’i çekmeyi başardı. Onun için Çin, doların tahtının sarsılmamasını önemsiyor, zira doların tahtının sarsılmasından dünyada en büyük zararı kendisinin göreceğini biliyor. Bu da dolar ve ABD tahvili stokunu korumak için çok dikkatli ve yavaş hareket etmesini sağlıyor. Kaldı ki Çin ve Rusya kendi aralarındaki ticarette milli paralarını kullansalar bile bu sorun teşkil etmez. Çünkü aralarındaki yıllık ticaret hacmi 120 milyar dolardır. [23.09.2018 ArabicChina] Bu tutar, yıllık 20 trilyonu aşkın uluslararası ticarete oranla devede kulak kalır. Dolayısıyla Çin, Rusya kadar cesur değil ve doların egemenliğini frenleme gayretinde oldukça dikkatli.

Öyle anlaşılıyor ki Çin, ister aşırı dolar rezervi açısından olsun isterse ABD hazine tahvilleri vb. açısından olsun, dolarla ticaret yapmanın yaratacağı zararın farkındadır. Bu yüzden dünyanın en büyük altın alıcısı haline geldi. Altın stoku 2008 yılında 600 tondan 2018 yılında 1842 tona yükseldi. Bu, 2014 yılında zirveye ulaşan ve neredeyse 4 trilyon dolara varan dolar rezervindeki önemli düşüşün nedenini açıklar. [Trading Economics] Bilindiği gibi Çin, sadece 2015 yılında 700 tondan fazla altın satın almıştır. ABD hazine tahvillerine gelince, 2008’deki finansal krizin ardından Çin, satış eğilimine girdi. Ve kriz sonrası iki yıl boyunca portföyündeki ABD tahvillerinde bir düşüş oldu. Ancak ABD’nin, normalin üzerinde kurşun içermesi yüzünden Çin’de üretilen oyuncakları piyasadan toplatması gibi, Çin ticaretini engellemeye yönelik tehditkâr tavrının ardından tekrardan artış trendine girdi ve 2013 yılında zirve yapana kadar hep böyle devam etti. Ancak Trump yönetiminin ticari tehditlerinin de etkisiyle Çin yeniden satış eğilimine girdi ve zıtlaşmaksızın elindeki ABD tahvillerini azaltma yoluna gitti... Sonra doların ticaretinde oynadığı rolü kısıtlamak için ihtiyatlı adımlarla yöntem aramaya başladı. Bu bağlamda milli paralarla ticaret yapmak üzere Rusya, Japonya ve diğer ülkelerle bazı anlaşmalar imzaladı. Altın/Yuan cinsinden Şanghay Petrol Ticaret Borsası’nı kurdu. Borsa, kuruluşunun ilk altı ayında dünya petrol ticaretinin yüzde 10’nu ele geçirdi. Sonra yuan, Özel Çekme Hakları (SDR) sepetine girdi. “Elit para birimleri arasında anılmaya başlayan yuan; Amerikan doları, İngiliz sterlini, Japon yeni ve Avro ile aynı sepete girmiştir. 1 Ekim 2016 tarihinde ise Çin yuanı, Özel Çekme Hakları (SPR) sepetinde faaliyet göstermeye başlamıştır.” [30.9.2016 https://www.imf.org]

Öyle veya böyle Çin’in, devasa dolar rezervi ve ABD tahvili...vb. doları ekarte etme çalışmalarını etkisiz ve beyhude kılıyor. Bu nedenle Bankalar arası Uluslararası ödemelerde de yuanın payı sadece yüzde 1,7 iken ABD dolarının payı yüzde 40’tır.

C- Avrupa Birliği:

Avro, 1999 yılında ortaya çıktı ve bankalar arası işleme başladı. 2002 yılından itibaren Avrupa Birliği içinde belli ülkelerin ulusal para birimlerinin yerine geçti ve dolara rakip olmaya çalıştı. Arkasında Almanya ve Fransa gibi ekonomik açıdan güçlü küresel güçlerin yanı sıra zengin sanayileşmiş ülkeler olduğu için Avro küresel güçlü bir para birimi haline geldi. Keza arkasında küresel politik bir etkiye sahip olan, Amerika ile rekabet edebilecek ve bağımsız güçlü bir ordu kurma potansiyeli olan ve bunun için çalışan kolektif bir güç var. Dünya merkez bankalarında yüzde 20-23 aralığında Avro rezervi bulunuyor. Ancak avronun küresel ekonomide söz sahibi olmasının önünde duran en önemli faktörlerden biri, Amerika karşısında Avrupa’nın siyasi, askeri ve ekonomik zafiyetidir. Avrupa Birliği, hâlâ varlığını korumanın peşinde, zira varlığını tehdit eden küçümsenmeyecek unsurlar var. Brexit, AB’ye güven sarsıntısı yarattı. Ayrıca birlikten ayrılmayı talep eden ırkçı ayrılıkçı hareketlerin yükselişi, birliğe olan güveni baltalıyor... Buna ek olarak siyasal birlik ve bütünlükten yoksundur. Tüm bu faktörler, avro para birimine ve ona olan güvene yansıyor.

2- Amerikan yörüngesindeki ülkelerin, Rusya, Çin ve Avrupa ile yaptıkları anlaşmalar:

Türkiye, İran, Hindistan ve Japonya:

- İran Merkez Bankası Başkanı Abdunnasır Himmeti, Türkiye, Rusya ve İran’ın yerel para birimleriyle ticaret yapma konusunda mutabık kaldığını söyledi... [9.9.2018 Tahran Times]

- Anadolu Ajansı’nın bildirdiğine göre Türkiye, Rusya ve İran’ın kendi aralarındaki ticarette dolar yerine kendi para birimlerini kullanmayı kabul ettiler. Yarı resmi haber ajansına göre İran Merkez Bankası Başkanı Abdunnasır Himmeti Tahran’da yaptığı açıklamada, Kendi para birimleriyle ticaret yapacaklarını ve belirlenen kur üzerinden işlem yapacaklarını” kaydetti...” [9.9.2018 https://ahvalnews.com/ar]

- 2018 Ekim ayında Japonya ve Çin, 30 milyar dolarlık ikili para takası (swap) anlaşması imzaladı. Bu, Japonya için en büyük anlaşmadır...

- 31 Ekim 2018’de Rusya Başbakan Yardımcısı Yuriy Borisov, Hindistan’ın S-400 hava savunma sistemleri için dolarla değil Rus para birimi rubleyle ödeme yapacağını söyledi. [31.10.2018 https://arabic.sputniknews]

Çin ve Rusya’nın, milli para birimleriyle ticaret politikasına çekmek için çalıştığı bu ülkeler, halen Amerikan yörüngesindedir ya da ajanıdır. Yani siyasi olarak Amerika’ya bağımlıdır ve çabucak Amerika tarafında yer alabilirler. Dolarla ticaret yapmaktan ya da onu rezerv parası olarak tutmaktan öyle kolay kolay vazgeçemezler. Onun için ekonomik bağımsızlık kararı, bağımsız Çin ve Rusya gibi siyasi bağımsızlıkla paralel olmalıdır. Bu ülkeler, her ne kadar Rusya ve Çin’le yerel para birimiyle ticaret yapma arayışına girmiş olsalar da sıra dışı nedenden ötürü Amerika onları buna mecbur bırakmıştır. Şöyle ki:

Başkan Trump’ın Türk çeliğine yaptırım uygulama kararı ve TL’ye saldırısının ardından Erdoğan, yerli tüketim için doları eleştirmeye başladı. Çünkü Türkiye’nin 400 milyar doları aşkın toplam borcu dolarla tahsil edilmektedir. Bu, her seferinde TL’nin dolar karşısında değeri düştüğünde, borç ödemeleri için çok daha fazla TL gerekecek anlamına gelir. Dolayısıyla fiyatlar artacak, insanlar sersemleyecek ve her zamanki gibi Erdoğan ateşli nutuklar atacaktır... Erdoğan’ın, 3 Eylül günü Kırgızistan’da Ruh Ordo Kültür Merkezi’nde Türk Konseyi 6. Devlet Başkanları Zirvesi’nde Kendi para birimlerimizle ticaret yapılması seçeneği üzerinde yoğunlaşmayı öneriyoruzşeklindeki konuşmasına gelince, hiçbir gerçekliği yoktur. Realite ve gerçeklik olmaktan oldukça uzaktır. Çünkü Türkiye, daha çok Avrupa Birliği ile iş yapmaktadır! Bununla birlikte Türkiye, dolarla ticaret yapmakta, dolarla borçlanmakta, döviz rezervlerinin çoğunu dolar olarak tutmaktadır. Dahası ithal petrol ve doğal gaz, ithal ham madde hepsi de dolarla gerçekleşmektedir... Amerikalı papazı serbest bıraktıktan sonra Amerika’nın yaptırımları kaldırmasıyla birlikte Türkiye’de her şeyin normale döndüğünü gördük. Milli para birimleriyle ticarete öncelik verilmesi için yaptırımlar kalkmadan önceki aynı coşku yok artık... Orta Asya’da Türk dili konuşan ülkelere gelince, Rus politikasına uyarlar. Türkiye ile bu ülkeler arasındaki ticaretin mili para birimleriyle olduğunu varsaysak bile Orta Asya ülkelerinin marjinal ekonomileri nedeniyle aralarındaki ticaret hacmi uluslararası ticareti etkileyen rakamlara ulaşamaz.

İran’a gelince, Amerikan bankacılık sisteminden dışlandıktan sonra uzun yıllar maruz kaldığı ağır mali yaptırımlar uyarınca Amerika tarafından dolarla ticaret yapmasına yasak getirildi... Ancak 2015 yılında İran’a yönelik yaptırımlar kaldırıldıktan sonra İran dolarla petrol satışına başladı. Sanki hiçbir şey olmamış gibi özellikle dolarla Airbus ve Total gibi Avrupa firmaları dahil olmak üzere uluslararası şirketler ile dev sözleşmeler imzaladı. Yaptırımlar ve kaldırılması İran’ın davranışlarını geçici olarak etkiler. Amerika, İran’ı hem SWIFT sistemine dahil etti hem de onu o sistemden dışladı. Amerika, İran karşıtı açıklamalarını artırınca ve dolar kapısını kapatınca, İran buna dolardan başka bir para birimiyle ticaret yapma açıklamasıyla tepki verdi...

Hindistan’a gelince, eskiden beri Rus silahları ithal ediyor, Amerika buna ses çıkarmıyor. Hindistan Amerika nazarında ayrıcalıklı konumda, çünkü Hindistan’ın Asya’da gittikçe artan Çin nüfuzuyla mücadele eden hatırı sayılır bir güç olmasını istiyor. Hindistan bunun farkında, bu yüzden ondan ruble veya yuanı küresel para birimi yapmak için bir gayret içerisine girmesi beklenmez.

Japonya’ya gelince, Amerika ile olan bağlantısı izahat ve açıklamaya muhtaç değil. Rusya ile ticaret yapması, dolara karşı olduğu ya da rubleyi dolara alternatif olarak gördüğü anlamına gelmez.

Özetle: Doları tahtından etmek için etki ve tesirleri hesaba katılabilecek ülkeler, Rusya, Çin ve Avrupa Birliği’dir. Ancak bunların her birinin yukarıda belirtildiği gibi hareketini zafiyete uğratan bir takım faktörler var. Bu faktörlerden kurtulabilirlerse, doları tahtından edebilirler. Bu konuda ciddi çaba ve gayret göstermezlerse, sözde zayıf dolar şoku ve sürpriziyle karşılaşacaklardır. O zaman dolar rezervlerinin her türlü sürprize açık olduğunu göreceklerdir. Çünkü Amerika, borç batağına gömülmüş durumda. 1 Ekim 2018’deki Washington Examiner’ın haberine göre 30 Eylül itibarıyla sona eren 2018 mali yılında ABD’nin hükümet borcu 1,2 trilyon doların üzerinde artarak 21,52 trilyon dolara yükseldi. 2017 mali yılın son işlem günü ise toplam borç 20,25 trilyon dolardı...”

ABD’nin onlarca yıldır birikmiş borçları, ülkeyi mali buhranın eşiğine getirdi. 2008 krizinden sonra gittikçe büyüyen borç yığını, 8 trilyon dolardan bugün 21 trilyon dolar gibi rekor seviyelere yükselmişse, ABD’nin finansal açmazı dayanılmaz hale geldi demektir. Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, ABD’nin ulusal borcunun ulusal güvenlik için bir tehdit oluşturacağını ve acilen çözülmesi gerektiğini söyledi. Yani kısa ve orta vadede uzun vade de değil... Bu gerçeklik karşısında finansmanını yönetmek için Amerika’nın elinde kalan tek çare, daha fazla likidite enjekte etmektir (dolar basmak). Devletin finansmanını karşılayacak ve borçları ödeyecek kadar likidite enjekte etmek, doların değer kaybetmesine ya da ABD Hazine Bakanı’nın deyimiyle “zayıf dolara” neden olacaktır. Bu, dolarla ticaret yapan, rezerv para birimi olarak doları tutan ve elinde ABD hazine tahvilleri bulunduran dünya ülkelerinin kaybedeceği anlamına gelir. Bu ülkeler zenginliklerinin bir kısmını kaybetmesi doları dumura uğratacaktır yani bu ülkelere güçlü bir darbe vuracaktır!

Ancak mevcut gerçeklik, bu ülkelerin dolar yerine başka bir küresel para birimini benimsemelerine olanak vermiyor. Fakat Rusya ve Çin’in, milli para birimleriyle ticaret yapma ve diğer ülkelerle de milli para birimleriyle anlaşma imzalama çabaları gevşeklik gösterilmeden aynı güçlülükle devam ederse, doların vesayetinin kırılmasında bir etkisinin olacağı söylenebilir. Avrupa, Çin’in yanında yer alırsa, etkisi çok daha büyük olacaktır. Altın alımları da bunu destekleyecektir, ama altın, Merkez bankalarında gerektiğinde dolar almak için satılan bir emtia olarak kaldığı sürece ya da döviz almak için resmi banknota güvence gösterilen bir rezerv olarak tutulduğu sürece bu da sorunu çözmez... Sorun, ancak altın ve gümüşün banknot olmasıyla çözülür. Basılan banknotların altın veya gümüş karşılığı olmalıdır. Altın veya gümüş sözde döviz satın almak için bankalarda tutulan bir emtia olmamalıdır. Yani her ülkenin Merkez Bankası altın ve gümüş para birimi basmalıdır. Altın ve gümüş değeri olan, banknot sahibi istediği zaman bankaya gidip karşılığında altın veya gümüş alabildiği bir banknot basılmasında da bir sakınca yok. Diğer bir deyişle altın ve gümüşün yerine para olarak işlem gören, üzerine yazılı altın ve gümüş değeri karşılığında bozdurulan bir banknot basılmalıdır. Kısacası altın ve gümüş egemen olmalıdır... Böylece hiçbir devlet, başkalarının servetini talan edemez, emeklerini sömüremez, savaş makinelerini çalıştıramaz, değersiz banknotlar yüzünden düşmanca savaşlar başlatamaz. Şu an gördüğümüz gibi bunu Hilafet Devleti dışında hiçbir devlet yapamaz. Sadece Hilafet yapabilir. Çünkü böyle yapmak, şeri bir hükümdür ve Allah’ın buyruğudur. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem bunu bilfiil uyguladı. Ondan sonra Râşidi Halifeler, daha sonra da Halifeler 1342/1924 yılında Hilafet Devleti yıkılana değin aynı yöntem üzere yürüdüler. Sonra batıl egemen oldu... Dünyada kapitalist ideoloji egemendir. Kapitalistler, sadece yağmalamayı, insanların mallarını batıl yolla yemeyi, para biriktirmeyi ve milyarları saymayı umursarlar. Kapitalizm, zorbalıktır, insan yapımıdır. İnsanların yeteneklerinin manipüle edilmesinin, servetlerinin yağmalanmasının ve özü itibariyle hiçbir değeri olmayan kağıtlarla insanların mallarının zayi edilmesinin yanı sıra kapitalizmin yıkıcı mali ve ekonomik krizlere neden olduğunu gördük! Bu batıl ideolojinin ortadan kaldırılması, hak, adil ve devlette şekillenen İslam ideolojisinin egemen kılınması için çalışılması kaçınılmazdır. O devlet ki Allah’ın mümin, muhlis ve Salih kullarına bir vaadidir.

وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَAllah, (onlara zafer konusunda) bir vaatte bulunmuştur. Allah, vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.[Rum 6]

Allah’ın Şeriatı hakem kılınmadığı sürece dünya, mali ve ekonomik sefalet içinde yaşamaya devam edecektir.

وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكاًKim Benim zikrimden yüz çevirirse, mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim vardır.” [Taha 124]

H.18 Rabiu’l Evvel 1440

M.26 Kasım 2018

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER