Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Soru Cevap

Gazze Savaşı Sonrası Çözümler

Soru: Yahudi varlığının, ABD ve Batı’nın ahlaksız desteğiyle Gazze halkına karşı yürüttüğü soykırım savaşı beş ayı aşkın bir süredir devam ederken, 100.000’den fazla insan şehit olurken ve yaralanırken, çoğu binalar yıkılırken, Gazze savaşı sonrası çözüm projeleri ve başta Amerika olmak üzere sömürgeci ülkelerin planlarına göre işlerin siyasi olarak nasıl sonuçlanacağı konusunda çokça konuşulmaya başlandı. Peki bu plan ve çözümlerden ne bekleniyor? Batı Şeria’nın aynı kalması, Gazze’nin de askeri olarak işgal edilmesi mi bekleniyor? Yoksa Batı Şeria ve Gazze’de askerden arındırılmış bir devlet mi kurulacak? Ya da Batı Şeria aynı kalıp Gazze, uluslararası ve Arap yönetimi altına mı girecek ya da Batı Şeria gibi Gazze de kendi kendini mi yönetecek? Peki doğru çözüm nedir? Teşekkür ederim.

Cevap: Öncelikle, yukarıdaki soruları yanıtlamadan önce, aşağıdaki hususlara bir göz atmak gerekiyor:

Birincisi: Mübarek Toprak Filistin ile ilgili bazı önemli konular:

1- İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour’un, 2 Kasım 1917 tarihinde Lord Rothschild’e yazdığı mektubunda yer alan Balfour Deklarasyonu’nda İngiliz hükümetinin, Filistin’de Yahudiler için ulusal bir yurt kurulmasını desteklediği biliniyor. Bu söz, bazı Arap ve Türklerin ihaneti nedeniyle Birinci Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğrayan Osmanlı Hilafetinin son günlerinde verilmiştir. Bundan yıllar önce 18 Mayıs 1901’de İngiliz destekli Siyonist derneklerin temsilcisi Herzl, Osmanlı Hilafetinin mali sıkıntısından faydalanarak, Halife Abdülhamid’e, Yahudilere Filistin’de toprak verilmesi karşılığında Hilafetin dış borçlarını ödemek için büyük miktarda para teklif etmiş, ancak Halife Abdülhamid, Herzl’in tekliflerine kızarak Herzl’e oldukça güçlü ve bilgeli şu cevabı vermişti: “Ben bir karış dahi olsa size İslam toprağı satmam. Zira bu topraklar bana değil, İslam ümmetine aittir. Müslümanlar bu toprakları kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır... Yahudiler milyonlarını kendilerine saklasınlar. Bir gün Hilafet Devleti parçalanırsa, o zaman onlar Filistin’i karşılıksız da elde edebilirler. Ben daha sağ iken bedenimizin üzerinde otopsi yapılmasına asla müsaade edemem...” Halife, ileri görüşlü, öngörülü ve basiret sahibi biriydi ve öngörüsünde de haklı çıktı. Filistin, Hilafetin yıkılmasından sonra Yahudilere bedelsiz olarak verildi! İşte Filistin’in gasp edilmesinin, halkının yerlerinden edilmesinin ve katledilmesinin hikayesi böyle başladı. Allah rahmet eylesin Halife Abdülhamid’in öngördüğü şey gerçekleşmiş oldu. Arap ve Türk hainlerin iş birliğiyle başını o dönemde İngiltere’nin çektiği Batı, Hilafeti (H.1342 M. 1924) ilga etti. Hilafetin ilgası, Filistin’de mutant bir Yahudi varlığı kurulmasının fiilen başlangıcı olmuştur.

2- Daha sonra Amerika, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından fiilen devreye girdi ve Kasım 1947’de Güvenlik Konseyi’nin Filistin’in bölünmesine ilişkin 181 sayılı kararının kabul edilmesinde aktif rol aldı... Amerika, Yahudi Siyonizm’ini benimseme konusunda İngiltere ve tüm Avrupa ile rekabet etmeye başladı. Biden, Yahudilerin Hanuka Bayramı dolayısıyla Beyaz Saray’da düzenlenen resepsiyonda, “Siyonist olmak için Yahudi olmanıza gerek yok. Ben de bir Siyonist’im.” dedi. (12.12.2023 Şarku’l Avsat) Aksa Tufanı operasyonunun ardından 18 Ekim 2023 tarihinde Tel Aviv’i ziyaret eden ve Yahudi yetkililerle görüşen ABD Başkanı Biden, ““İsrail”, Yahudiler için yeniden güvenli bir yer olmalı. Bir “İsrail” olmasaydı, bir tane icat etmek zorunda kalırdık.” ifadelerini kullandı. Biden, “Bu hafta içinde ABD Kongresi’nden “İsrail”in savunması için eşi benzeri görülmemiş bir destek paketi isteyeceğini” söyledi ve “Bir daha asla elimiz boş ve hiçbir şey yapmadan durmayacağız. Bugün, yarın ve hiçbir zaman...” ifadelerine yer verdi.” (19.10.2023 El Cezire) Bu da savaşan tarafın Amerika olduğunu ve dış destek, özellikle de sınırsız Amerikan desteği olmadan Yahudi varlığının savaşı sürdüremeyeceğini gösteriyor. Yahudi varlığı, doğası gereği kendi başına ayakta duramayan bir varlıktır. Kendi başarısızlığını kendi elleriyle çiziyor. Savaş halkı değildir, Aziz ve Kaviyy olan Allah’ın buyurduğu gibi insanların ipine tutunmadan savaşamaz.

ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ“Allah’tan bir ipe ve insanlardan bir ipe tutunmadıkça, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, onlara alçaklık damgası vurulmuştur” [Ali İmran 112] Allah’ın ipini kesmişlerdir. Onlar için geriye Amerika’nın, Avrupa’nın ve acımasız Yahudi saldırganlığı karşısında kılını bile kıpırdatmayan, en olgun ve akıllı olanının, durup şehitleri ve yaralıları sayan Müslüman ülkelerdeki hain ve ajan yöneticilerin ipi kalmıştır. Bu aynı zamanda Amerika’nın bu varlığı, İslam ümmetinin birliğini ve Hilafet Devletinin kurulmasını engellemek için İslam ümmeti ile mücadele edeceği ana üssü olarak da gördüğünü gösteriyor.

3- Yahudi varlığı, 15 Ağustos 2005’te Gazze’den çekildikten sonra, 7 Ekim 2023’te mücahitlerin, tabyalarını kırarak yüzlerce askerini öldürdüğü ve yaklaşık 1200 askerini esir aldığı Aksa Tufanı operasyonuna kadar defalarca Gazze’ye karşı acımasız saldırı gerçekleştirdi... Düşman, Gazze’ye 5 aydan fazla bir süredir de devam eden eşi benzeri görülmemiş barbarca bir saldırı başlattı. Binaların çoğunu yıktı, hastaneleri hedef aldı, hastaları öldürdü ve onları canlı canlı süpürdü, ayrıca Gazzelilerin sığındığı okulları da vurdu. Çoğu çocuk ve kadın olmak üzere şehit sayısı 31.000’i, yaralı sayısı ise 70.000’i aştı. Düşman, mücahitlere ellerindeki esirleri serbest bırakmaları için baskı yapmak amacıyla yardım, gıda, su ve temel malzemelerin ulaştırılmasını engellediği halka karşı aç bırakma politikası izledi. Savaşı, kelimenin tam anlamıyla bir soykırım savaşıdır... Hem Amerikalı hem de Avrupalı Batı’nın ve onların yandaşlarının desteğinden de cesaret aldı. Batılı liderler, Gazze’ye karşı yürüttüğü soykırım savaşında Yahudi varlığına kayıtsız şartsız destek verdiklerini göstermek için Yahudi varlığına akın ettiler.

4- Arap ve İslam ülkelerindeki rejimlerin sessizliği de onu cesaretlendirdi. Bazıları, Gazze halkını desteklemek için orduları seferber etmek yerine mücahitlerin saldırısını kınadı ve hiçbir şey olmamış gibi Yahudi varlığıyla ilişkilerini sürdürdüler. Eski ve yeni normalleşen ülkeler, düşmanla normalleşmeye devam ettiler, ilişkileri kesmediler, normalleşme ihanetinden vazgeçmediler. Mısır rejimiyle Camp David, Ürdün rejimiyle Vadi Araba ve diğer antlaşmalar gibi Yahudi varlığı ile yapılan antlaşma ve sözleşmeleri iptal etmediler. Başka bir deyişle, asgari savaş durumuna bile geçmediler. Dahası, acımasız Yahudi varlığının saldırganlığı, bu ülkelerin bir kısmıyla olan ticari ilişkilerini bile etkilemedi. 11 Ocak 2024 tarihinde Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, “Türkiye limanlarından “İsrail”e 7 Ekim-31 Aralık 2023 tarihleri arasında 701 geminin yani günde ortalama 8 geminin sefer yaptığını açıkladı...” (11.01.2024 El Cezire) Bu ülkelerden bazıları, Gazze’ye yönelik saldırıya karşılık vererek destek açıklamasında bulunmadıkları gibi, askerlerini desteklemek için Yahudi varlığına karşı savaş da ilan etmediler. Yahudi varlığı, Suriye’de İran mevzilerini hedef aldı ve birçok askerini öldürdü ama İran, Yahudi varlığına karşı savaş ilan etmedi!

5- Amerika, Yahudi varlığına düşkün olduğu, barbar tüm eylemlerini savunduğu ve ona destek verdiği halde açıklamalarıyla iki devletli çözüme odaklanmakta, ancak sanki ahlakı varmış gibi elinde kalan azıcık ahlakı duruşunu da kaybedeceğinden korkmaktadır! ABD Başkanı Biden “6 Ekim’deki statükoya geri dönüş yok ve bu da artık Hamas’ın “İsrail”i terörize edemeyeceği anlamına geliyor. Bu, bu kriz sona erdiğinde, bundan sonra ne olacağına dair bir vizyonun olması gerektiği anlamına geliyor; bizce bu vizyonun iki devletli çözüm etrafında toplanması gerekiyor. Oraya ulaşmak hepimizin ortak çabasını gerektirecek, dedi.” (25.10.2023 CNN) 12 Aralık 2023 tarihinde ise ““İsrail”e verdiğimiz destek nedeniyle Amerika’nın ahlaki itibarını kaybedeceğine dair dünya çapında gerçek bir endişe var!” ifadelerini kaydetti. (12.12.2023 El Cezire)

Ancak Amerika’nın politikasını yineledi ve ““İsrail”i asla terk etmeyeceğim ve “İsrail”in savunması halen kritik önemde. “İsrail”e silah desteğinin her koşulda süreceğini söyleyen Biden, demir kubbenin cephanesiz kalmayacağını kaydetti.” (09.03.2024 MSNBC)

Böylece rakibi Trump’a yakınlığı sebebiyle Netanyahu ile Biden arasındaki ilişki gergin olmasına rağmen Amerika yine de Yahudi varlığını destekliyor.

6- ABD ayrıca, Suudi rejiminin Yahudi varlığını tanımasını ve normalleşmesini sağlayarak Yahudi varlığını iki devletli çözümü kabule ikna etmeye çalışıyor. Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan El Suud Davos’ta yaptığı açıklamada (“Filistinlilerin devlet olmasını da içeren kapsamlı bir anlaşmaya varılması halinde krallığın “İsrail”i tanıyabileceğini” söyledi. (20.1.2024 Independent) Daha önce Suudi rejiminin Veliaht Prensi İbn Selman da 21 Eylül 2023 tarihinde Amerikan Fox News kanalına verdiği bir röportajda ““İsrail” ile normalleşmeye her gün daha çok yaklaşıyoruz” ifadelerini kullanmıştı. 26 Eylül 2023 tarihinde ise Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Yahudi varlığıyla normalleşmenin bir başlangıcı olarak, daha önce Yahudi kontrol noktasından geçerek Batı Şeria’ya gelen Suudi Büyükelçi Nayef El Sudairi’yi Ramallah’taki karargahında, Filistin’de tam yetkili olağanüstü büyükelçi ve aynı zamanda mukim olmayan Kudüs Başkonsolosu olarak kabul etti!

İkincisi: Şimdi, Gazze savaşının sona ermesinden sonra Amerika ve Yahudi varlığının planlarına ilişkin beklentilerin neler olduğu hakkındaki soruda geçen ifadelere yanıt verelim:

1- İki devletli çözümün bir parçası olarak Gazze Şeridi’nin Filistin Yönetimi’ne devredilmesi... ABD, eylemle değil, söylemle bu çözüme çağrıda bulunuyor yani kelime oyunlarını yapıyor. Biden, egemen bir devlet değil askerden arındırılmasını istiyor. “ABD Başkanı Joe Biden Cuma günü yaptığı açıklamada, telefonda Başbakan Benjamin Netanyahu ile iki devletli çözüm konusunu görüştüğünü ve Netanyahu’nun iki devletli çözümü kabul edebileceğini söyledi. Gazetecilere açıklamalarda bulunan Biden, “İki devletli çözümün farklı modelleri var. Birleşmiş Milletler üyesi olan, ama bir ordusu bulunmayan birçok ülke var” dedi. (04.01.2024 El Cezire) Başka bir deyişle, Biden, silahlı kuvvetleri olmayan bir tarz devletten bahsediyor! Ancak Yahudi varlığı, Amerika’nın bu planını bile kabul etmiyor. “Anadolu Ajansı’nın takip ettiği basın toplantısında Netanyahu, Tel Aviv’in “tek taraflı bir Filistin devletinin kurulmasını kategorik olarak reddettiğini” vurguladı. (18.02. 2024 Anadolu Ajansı) Her halükârda ABD yönetiminin önerdiği iki devletli çözüm, Amerika’nın ciddi bir emri olmadan hayata geçirilemez. Biden yönetimi, yaklaşan ABD başkanlık seçimleri nedeniyle Netanyahu ve hükümetine baskı yapamıyor, çünkü seçimlerde Yahudi oylarına ve seçim kampanyası için de Yahudi lobisinin parasına ihtiyacı var. Özellikle de rakibinin Yahudi varlığının güçlü bir destekçisi olan Trump olması sebebiyle… Avrupa ve İngiltere’ye gelince, Amerika’nın izinden gidiyor... Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin iki devletli çözüm talebi ise, ihanettir. Amerika’nın, askerden arındırılmış, egemenlikten yoksun yani özerkliğe benzer biçimiyle söylediklerinin ötesine geçmiyor!

2- Yahudi varlığının Gazze Şeridi’ni yeniden işgal etmesi. Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir ve Ekonomi Bakanı Smotrich bu planın en coşkulu ve hararetli destekçileri arasında yer alıyor. Bu iki aşırı sağcı bakan, işgal askerlerinin yanı sıra Yahudi sivillerin de Gazze’de olması gerektiğini ve Gazze Şeridi’nin kontrolünü sağlamanın tek yolunun bu olduğunu savunuyor. “Netanyahu’nun sağcı koalisyonunda küçük bir milliyetçi partiye liderlik eden Ben-Gvir, bir konferansta yaptığı konuşmada, “Eğer başka bir 7 Ekim daha olsun istemiyorsanız o zaman, bölgeyi kontrol altına almak için eve dönmek gerekiyor” dedi... (19.01.2024 Reuters) Ancak hem Amerika hem de Yahudi kamuoyu bu görüşü desteklemiyor. “ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Çarşamba günü yaptığı açıklamada ““İsrail”in Hamas’a karşı yürüttüğü savaşın sona ermesinin ardından Gazze Şeridi’ni yeniden “işgal etmemesi gerektiğini” vurguladı. Blinken, “Gerçek şu ki çatışmanın sonunda bir geçiş dönemine ihtiyaç duyulabilir... Yeniden işgal öngörmüyoruz ve “İsrailli” liderlerden duyduğuma göre onların yeniden işgal etme niyetleri yok” dedi. (08.11.2023 El Hurra) Zira Gazze’nin askeri olarak yeniden işgali, Yahudi varlığına maliyet getirecek, askeri ve ekonomik kayıplar vermesine yol açacaktır.

3- Hamas’ın Gazze’yi kontrol etmeye devam etmesi. Amerika, Avrupa ve Yahudi varlığı, Hamas’ın Gazze’de iktidarda kalmasını istemiyor, çünkü bunun 7 Ekim saldırılarının tekrarlanmasına yol açacağına inanıyorlar. Blinken Tokyo’da gazetecilere yaptığı açıklamada, “Gazze, Hamas tarafından yönetilmeye devam edemez. Bu, yalnızca 7 Ekim’in tekrarına davetiye çıkarır.” diye konuştu... (08.11.2023 https://www.state.gov/) Galant yaptığı açıklamada “Hamas’ın artık Gazze’yi yönetmeyeceğini, Tel Aviv’in Gazze’yi “uluslararası görev” gücü üzerinden kontrol etmeye hazırlandığını söyledi... (18.12. 2023 Anadolu Ajansı)

4- Gazze Şeridi’ndeki güvenliğin, Yahudi varlığı ordusundan uluslararası görev gücüne devredilmesi. Medyada yer alan habere göre, özellikle bazı Amerikalı politikacılar, Arap ve diğer ülkelerden oluşan uluslararası görev gücünün Gazze’de görev yapması gerektiği konusunu tartıştılar...

“The Wall Street Journal gazetesinin geçen hafta başında yayınladığı haberde, ““İsrail” ile barış veya normalleşme anlaşmaları imzalayan Arap ülkelerini Gazze’ye güvenlik gücü sağlamaya veya denetlemeye ikna etmeye yönelik diplomatik çabalar var. Ancak bu, bazı ülkelerin veya kuruluşların idari sorumluluğu ve güvenliğin gözetimini üstlenmesini gerektirecektir” ifadelerine yer verildi. Gazetede, bazı Arap komşularının, bağımsız bir Filistin devleti kurma yönündeki uzun vadeli hedeflerine zarar vereceğinden korktukları için yönetimde rol oynamak konusunda isteksiz olduklarına dikkat çekildi.” (03.11.2023 El Hurra) Daha sonra bu konu yeniden gündeme geldi. Russia Today, bu haberi 4 Aralık 2023 tarihinde şu şekilde verdi: “Washington ayrıca Gazze Şeridi’nde güvenliğin “İsrail” ordusundan, muhtemelen bazı Arap ülkeleri tarafından oluşturulacak uluslararası görev gücüne devredilmesini destekliyor. Ancak “İsrail”, BM barış gücünün çatışma bölgesine konuşlandırılması senaryosunu kabul etmiyor ve uluslararası örgütün “İsrail”in çıkarlarını koruyabileceğine güvenmiyor.”

5- Gazze’deki sivil idarenin, Batı Şeria ile birleşmeden Filistinlilere devredilmesi ancak Batı Şeria’da olduğu gibi güvenlikten Yahudi varlığının sorumlu olması... El Cezire’nin 27 Şubat 2024 tarihli haberine göre, 23 Şubat 2024 tarihinde Yahudi varlığı Başbakanı Benjamin Netanyahu, Gazze için “Ertesi Gün” planını güvenlik ve siyasi işlerden sorumlu mini bakanlar konseyine sundu. “Benjamin Netanyahu’nun kabine üyelerine sunduğu plan, Gazze Şeridi’nin geleceğine ilişkin pek çok ayrıntı içeriyordu. Güvenlik alanında “İsrail”, Gazze Şeridi’nin tüm bölgelerinde herhangi bir zaman sınırlaması olmaksızın askeri ve güvenlik harekâtı yapma özgürlüğünü saklı tutacak ve Gazze Şeridi’nde, 1948’de işgal edilen Filistin ile sınırları boyunca bir güvenlik kuşağı kurulacak... Dahası, “İsrail”, Gazze Şeridi’ni askerden arındıracak ve kamu güvenliği için gerekli olanlar dışında her türlü askeri yeteneğini ortadan kaldıracak...”

6- Amerika ve Yahudi planlarına ait yukarıda geçen olasılıklar incelendiğinde, uygulamayı planladıkları en olası şeyin, yukarıdaki (5) numaralı maddede belirtilen planın olması muhtemeldir. Gazze, Batı Şeria ile birleşmeyecek, sadece güvenlik ve askeri prosedürleri aynı olacaktır. “İsrail”, zaman sınırlaması olmaksızın Gazze Şeridi’nin tüm bölgelerinde askeri ve güvenlik operasyonu özgürlüğünü saklı tutacak...” Özellikle Yahudiler aynı planı Batı Şeria’da da uyguluyorlar. Netanyahu’nun bu planı ABD’li yetkililere sunduğu bildirildi. Onların onayını almış gibi görünüyor. “Netanyahu’nun hazırladığı planın ABD’nin Orta Doğu’da kalıcı bir çözüm planıyla örtüşmesine özen gösterdiği, plan hakkında Washington ile yakın ilişkilere sahip “İsrail” savaş kabinesi üyesi Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer aracılığıyla ABD ile istişare edildiği ileri sürüldü.” (31.01.2024 NTV) Başka bir deyişle, Amerika Netanyahu’nun planından önceden haberdardı.

Biden’ın iki devletli çözüm hakkında yaptığı açıklamalar da bundan pek farklı değil. (1) numaralı maddede geçen açıklamaları ile aynı. “Gazetecilere açıklamalarda bulunan Biden, “İki devletli çözümün farklı modelleri var. Birleşmiş Milletler üyesi olan, ama bir ordusu bulunmayan birçok ülke var” dedi... (04.01.2024 El Cezire) Askerden arındırılmasından söz ediyor ve (2) numaralı maddedeki açıklamasında olduğu gibi, iki devletli çözümün öncesinde bir geçiş aşamasının olmasına itiraz etmiyor. “Şimdi gerçek şu ki, çatışmanın sonunda bir tür geçiş dönemine ihtiyaç duyulabilir...” (08.11.2023 El Hurra)

Üçüncüsü: Uygulanması gereken doğru şeri çözüm:

1- Yukarıdakiler incelendiğinde, Amerika ve Yahudi devletinin planlarından, Batı Şeria ve Gazze’yi askerden arındırmayı planladıkları ve buralardaki güvenlik egemenliğinin Yahudilere ait olacağı anlaşılıyor. Bu, ister tek bir devlet adı altında olsun yani Amerika’nın istediği gibi aşamalı olsa da birbirlerine ilhak edilerek olsun yani Batı Şeria geçiş döneminde Gazze’den ayrı kalsın, daha sonra askeri bir gücü olmadan Batı Şeria’ya ilhak edilsin, isterse Yahudi devletinin istediği gibi Gazze başından sonuna kadar Batı Şeria’dan ayrı kalsın, askeri güçleri olmasın ve her ikisinde de gerçek egemenlik Yahudi varlığına ait olsun fark etmez. Buradan açıkça anlaşılmaktadır ki, Amerika ve Yahudilerin planladığı şey öldürücü bir zehirdir, Allah’a, Rasûlüne ve müminlere ihanettir... Yahudi varlığı ve Amerika’nın bunu planlaması garip değil, zira düşmandırlar. Ancak garip olan şu ki, başta Filistin’e komşu ülkeler olmak üzere Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin hiçbirinin, Gazze ve halkını desteklemek, Mescid-i Aksa ve çevresinin yardımına koşmak, Yahudi varlığının kökünü kazımak, sonra da tüm Filistin’i halkına geri iade etmek için ordularını seferber etme zahmetinde bulunmamasıdır. Müslüman ordular, Müslüman toprağını işgal edenler ve halkını oradan çıkaranlar ile savaşmayı ve halkını çıkardıkları gibi onları da oradan çıkarmayı hak etmiyorlar mu?

وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ“Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın.” [Bakara 191] Nasıl oluyor da yöneticiler bunun farkına varamıyorlar? Ancak azgınlıkları onları alt etti. Başta Amerika olmak üzere sömürgeci kâfirlerin emrine amadedirler. Çarpık koltuklarını korumak için onun hiçbir emrini geri çeviremiyorlar.

قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ“Allah onları kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar!” [Münafikun 4]

2- Bu savaş iki önemli şeyi açığa çıkardı: Birincisi, Allah’ın da Kitabında belirttiği gibi Yahudilerin zayıflık ve alçaklığını.

ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ“Allah’tan bir ipe ve insanlardan bir ipe tutunmadıkça, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, onlara alçaklık damgası vurulmuştur” [Ali İmran 112] Peygamberlerinden sonra Allah’ın ipini kesen Yahudiler için geriye sadece Amerika ve onun yandaşlarının ipinden başkası kalmamıştır. Bu gibi insanlar savaş ya da zafer halkı değildir... İkincisi, Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin ihanetidir. Sadece olup bitenleri izliyorlar. Onların en olgun ve akıllı olanı ise sadece şehitleri ve yaralıları saymakla yetiniyor.

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ“Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple akletmezler.” [Bakara 18] Bu iki husus, Müslüman ordular içindeki samimi güç ve kuvvet ehlini, Allah’ın Filistin’i işgal eden Yahudilerle savaş farzını yerine getirmek için genel seferberlik ilan etmeye itmelidir.

وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَاءِ الْقَوْمِ إِن تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَإِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَ وَتَرْجُونَ مِنَ اللهِ مَا لَا يَرْجُونَ“O (düşman) topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız onlar da, sizin çektiğiniz gibi acı çekmektedirler. Üstelik siz Allah’tan, onların ümit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz.” [Nisa 104] Böylece Yahudilerin varlıklarını ortadan kaldırabilirsiniz, çünkü onlar, Allah katında savaşta zafer kazanamayacak kadar önemsizdirler. Sonra da Allah’ın vaadi gerçekleşecektir.

فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيراً“İki vaatten ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid’e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.” [İsra 7] Hadi Gazze’deki kardeşlerinizin yardımına koşun ve Müslüman ülkelerdeki baskıcı rejimler yolunuza çıkarsa, onları ortadan kaldırın. Onların yerine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştirmek için Allah’ın yönetimi olan Nübüvvet metodu üzere Hilafet’i ikame edin.

ثُمَّتَكُونُمُلْكاًجَبْرِيَّةًفَتَكُونُمَاشَاءَاللَّهُأَنْتَكُونَ،ثُمَّيَرْفَعُهَاإِذَاشَاءَأَنْيَرْفَعَهَا،ثُمَّتَكُونُخِلَافَةًعَلَىمِنْهَاجِالنُّبُوَّةِ،ثُمَّسَكَتَ“Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra da sustu” [Ahmed] O zaman Halife, muavinleri ve en üst rütbeden en alt rütbeye kadar İslam askerleri, tekbirlerle zaferden zafere koşacaklar, ümmet de onlarla birlikte tekbir getirecektir. Rableriyle güçlü ve dinleriyle izzetli olacaklardır. Böylece hiçbir düşman, İslam topraklarında bir varlık inşa etmesine cesaret edemeyecektir.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]

H.12 Ramazan 1445
M.22 Mart 2024

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER