21 Aralık’ta Bişkek’te Kırgızistan Meclisinin 80. yıldönümü konulu bir konferans gerçekleşti. Konferansa Cumhurbaşkanı, eski devlet liderleri ve sivil toplum aktivistleri dâhil olmak üzere hükümet temsilcileri katıldı. Konferansta demokrasinin gelişimi, parlamentonun güçlendirilmesi ve ülke anayasasının reformu konuları üzerinde duruldu. Katılımcılara göre Kırgızistan ancak bu sorunların üstesinden gelerek gelişebilir. Kırgızistan halkının yüzde 80’i Müslüman olmasına rağmen kalkınma konusunda İslam hakkında tek bir kelime dahi edilmedi.

Bilindiği gibi 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Kırgızistan sahte bir “bağımsızlık” kazandı. Kırgızistan, sosyalizminden kapitalizme geçiş yaptıktan sonra bugün Kırgızistan Cumhuriyeti Meclisi kahraman meclis olarak adlandırılıyor. Demokratik sisteme (kapitalist sistem) geçiş yapıldığı 2010 yılına kadar Kırgızistan’da başkanlık sistemi uygulandı ve bu dönemde halk iki devlet başkanını kovdu. 2010 yılında iktidara gelen Batı yanlısı politikacılar, hayattaki tüm sorunların nedeninin başkanlık sistemi olduğunu söyleyip, başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçiş yaptılar. Aslında bu eylemin amacı, Rus sömürüsüne karşılık Batı sömürüsüne kapı aralamaktı. Ardından parlamentoya daha fazla yetki veren bir sistem kuruldu. Bununla halkın hayatında bazı iyileşmeler olacağını söylediler. Gerçekte bunun amacı, önceki Batı eğilimini sürdürebilmek ve başkanlık sistemi sonrasında perde gerisinden cumhurbaşkanının idaresini güvence altına almaktı.

Söylediğimiz gibi “bağımsızlıktan” bu yana “demokrasi” kisvesi altında Kırgız siyasi eliti, dünyada egemen olan sömürgeciliği ve ülkede uygulanan kapitalist ideolojiyi gizliyor. Kırgız halkı, sistemden memnun değil, ancak hükümetler, rejim değişikliği ve anayasa reformu ile halkı kandırıyor (25 yılda 10 kez anayasa değişikliği yapıldı). Sonuçta rejim, insanları sefalet uçurumuna sürüklemeye devam ediyor... Ülkenin mineralleri sömürgeci kapitalistler tarafından yağmalanıyor, diğer zenginliklerimiz kapitalist yönetici elite peşkeş çekiliyor. Geçimini sağlama arzusuyla göç eden halkın evlatları, yabancı işverenlerin kölesi haline geliyor. Ülkede göç, yolsuzluk, işsizlik, yoksulluk, yozlaşma, zulüm ve ahlaksızlık gittikçe yaygınlaşıyor...

Aslında biz Müslümanlar, bunlar karşısında çaresiz değiliz, çünkü bu emperyal sistemi yok edecek ve yozlaşmayı silip süpürecek İslam’ımız var. Ancak ülkemizdeki yönetici elit temsilcileri böyle demiyorlar. (Konferans da bizim dediğimizi teyit eder). Bunun yerine sömürgeci efendilerinin memnuniyeti için İslam ile mücadelede kâfirlere hizmet ediyorlar. Karış karış, adım adım sömürgeci kâfir efendilerine uyarak saf İslam’ı “aşırılık” olarak niteliyor, dava erlerini de “aşırıcılar” olarak suçluyorlar. İnsanları kandırıyorlar, “Din özgürlüğü”, “geleneksel İslam” adı altında demokrasiyi ve demokratik yönetimle örtüşen “ılımlı İslam” fikirlerini yayıyorlar. Ayrıca, bazı bilginler yoluyla “Demokrasi, İslam’dandır” ve “İslam demokrasisi” gibi fikirleri özümsemeye çalışıyorlar.

Yukarıda açıkladığımız gibi Hizb-ut Tahrir / Kırgızistan olarak biz, İslam’a karşı demokrasiye hizmet eden iktidardaki seçkinleri uyarıyoruz. Yanı sıra tüm Kırgızistan halkını da İslam’ı derinlemesine anlamaya çağırıyoruz. Zira İslam, demokrasi kisvesi altında faaliyet yürüten sömürgecilik karanlığının üstesinden gelebilecek ve kapitalizmin despotluğuna son verebilecek yegâne güçtür.