Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: SD-BA-2022-RS-TR-05 H. 10 Cumâde’s Sânî 1443
M. Perşembe, 13 Ocak 2022

Hilafet Nasıl (İllüzyon) Olabilir, Hilafet Farzların Tacıdır?

Ahbaru’l Yevm Gazetesi Editörü Kardeşim
Es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

Yazar Salah Salih, 9 Cumade’s Sânî 1443 / 12 Ocak 2022 Çarşamba günü Ahbaru’l Yevm gazetenizdeki köşe yazısında, “Ebu Darduk ve İslam Hilafeti İllüzyonu” başlıklı bir makale kaleme aldı. Bu yanıtı gazetenizde yayınlamanızı rica ediyorum, teşekkür ederim.

Ünlü bir gazetede tuhaf bir başlık altında bu yazıyı okuyunca çok şaşırdık. Tabii biraz esefle karşıladık ve üzüldük. Yazıda Müslümanların çocuklarından birinin Hilafeti (illüzyon) olarak tanımladığına tanık olduk. Mesele, Hilafetle ilgili değil. Yazar, devrik rejimin partisine (Ulusal Kongre) saldırdı! Ne zamandan beri Ulusal Kongre partisi Hilafet çağrısında bulunuyor? Sudan’da hüküm sürdüğü otuz yıl boyunca Hilafet sistemini uyguladı mı?

Gerçek şu ki, İslam kültürüne aşina olan herkes, Hilafetin oruç, namaz, hac ve diğer ibadetler gibi şeri bir terim olduğunu bilir. Hilafet, bir Müslümanın din ve dünya siyasetinde Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in halefi olması anlamına gelir. Nasıl ki bir Müslüman namaz, oruç, hac vb. ibadetlerde Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e uyuyorsa, yönetim, siyaset, yargı, hadler, maliye, cihat ve İslam bayrağının yükseltilmesi konusunda da uymak zorundadır. Hilafet, İslam Şeriatı hükümlerini tesis etmek ve İslam davetini dünyaya taşımak için bu dünyada tüm Müslümanların genel başkanlığıdır. İmamet ile aynıdır. İmamet ve Hilafet aynı anlama gelir. Şeri hükümlerde gelen bu kavramlara İslam Devleti adı verilir.

Hilafet, namaz ve oruç gibi farz olan şeri bir hükümdür. Farz, insanların kaprislerine ve ruh hallerine göre değişmez. Hilafetin kurulması farzı ve kurulmasının geciktirilmemesi, İslam Şeriatı ve metinlerinde apaçık ortadadır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ Aralarında, Allahın indirdiği ile hükmet، Onların arzularına uyma ve Allahın sana indirdiğinin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın.” [Maide 49] Peygamber SallAllahu Aleyhi Sellem de şöyle buyurdu:

كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الْأَنْبِيَاءُ، كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ، وَإِنَّهُ لَا نَبِيَّ بَعْدِي، وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ فَتَكْثُرُ İsrail oğullarını Nebiler yönetiyordu. Bir Nebi öldüğünde onu bir başka Nebi takip ederdi. Benden sonra Nebi yoktur. Fakat benden sonra birçok Halifeler gelecektir. Hilafet, namaz, oruç gibi şeri bir farz iken nasıl illüzyon olabilir?

Boynunda, dini ikame eden, Şeriatı uygulayan bir Halifeye biat olmadan ölün kimse için şiddetli tehdit varit olmuştur. Peygamber SallAllahu Aleyhi Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ خَلَعَ يَداً مِنْ طَاعَةٍ، لَقِيَ اللهَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لَا حُجَّةَ لَهُ، وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ، مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً Kim itaatten elini çekerse, Kıyamet gününde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Allah ile karşılaşacaktır. Kim de boynunda Halifeye biat olmadan ölürse, cahiliye ölümü ile ölür” [Müslim] Bu kadar önemli ve büyük bir şeri hüküm nasıl bir illüzyon olabilir?

Sahabe, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den sonra bir Halifenin olması gerektiği konusunda icma etti. Sahabe, Halife atamakla meşgul oldu. Öyle ki Allah’ın yarattıklarının en hayırlısı olan Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in defnedilmesini bile geciktirdiler. Bu, Hilafeti kurmanın büyüklüğünün bir göstergesi. Ebu Bekir’e biat ettikten ve boşalan makamı doldurduktan sonra ancak Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i defnettiler. Şeran kabul edilen icmaya göre, Hilafet makamının üç günden fazla boş kalması caiz değil. Aksi takdirde Müslümanlar günahkâr olur. Bundan sonra bir Müslüman, Hilafeti nasıl “illüzyon” olarak mı adlandırabilir?

Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Hilafetin kurulması ve emredildiği gibi İslam’ı uygulayan Salih halifelere uyulması gerektiğini vurguladı. Hatta Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem onları Raşit Halifeler olarak adlandırdı. İslam’ın yönetim şartlarına uyan, kendisine biat edilen ve İslam’ı olduğu gibi uygulayan her yönetici, Raşidi bir Halifedir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

عَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ بَعْدِي عَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ Benim sünnetime ve doğru yolu bulan, hidayete erdirilmiş halifelerin sünnetine azı dişlerinizle (tuttuğunuz gibi sımsıkı) sarılın.Bütün bunların ötesinde bir Müslüman, nasıl Hilafetin illüzyon olduğundan bahsedebilir? Hilafet, dinin en büyük hükmüdür. Nitekim İslam âlimleri Hilafeti farzların tacı olarak adlandırmışlardır. İmam Kurtubi tefsirinde daha da ileri giderek Bakara Suresinin 30. ayetinin tefsirinde şöyle dedi: Bu ayet, işitilen ve itaat edilen bir imam ve halifenin atanması konusunda asıldır. Halifeyle birlik sağlanır, Halife hükümleri uygulanır. Halifenin farziyeti konusunda el-Esamm dışında ümmet ve imamlar arasında ihtilaf yoktur. Bu da onun ve onun sözüne kail olanların, görüş ve mezhebini takip edenlerin şeriattan habersiz olduğunu gösterir.” Bütün bunların ötesinde bir Müslüman, nasıl Hilafeti illüzyon olarak tanımlayabilir?

Allah’ın dinine düşmanlığından dolayı gayrimüslimden böyle bir sözün sadır olması makul ve anlaşılır bir şeydir. Allah, İslam öncesi tiranlardan otoriteyi söküp aldı, yeryüzünün mazlum halkına verdi. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem Medine’de İslam Devletini kurduğunda, adalet ve güvenliği yaydığında, huzuru sağladığında, hak sahiplerine haklarını iade ettiğinde, düşmanlar, insanlar arasını eşit gören, ırkçılık, bölgecilik, kabilecilik vs. ile mücadele eden bu dinden hoşnut olmadılar.

Allah Subhânehu ve Teâlâ, yöneticiye İslâm ile hükmetmesini emretti. İslam ve sistemlerinin elverişsizliğine inanmayarak İslam ile hükmetmeyenler ya kâfirdir ya zalimdir ya da fasıktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” [Maide 44]

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ “Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir.” [Maide 45]

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir.” [Maide 47] İslam’dan başkasına başvuran ve hevasına uyanların imanı merduttur. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيماً Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar[Nisa 65]

28 Recep 1924 / 3 Mart 1924’te Hilafet yıkıldığından beri Müslümanlar izzetli, haysiyetli ve onurlu bir hayatın tadından yoksundurlar. Kâfirler, bundan yüz yıl önce İngiliz ajanı Mustafa Kemal aracılığıyla Hilafeti yıktılar, yıkılışında Müslüman çocuklarını kullandılar. Sömürgeci kâfir Batıya bağımlılık halen devam ediyor. Zillet, aşağılanma, açlık, yoksulluk, savaşlar, kabile ve ırk çatışmaları hala sürüyor. İslam’ın emrettiği Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet devleti kurulmadıkça Müslümanların durumu düzelmeyecektir.

Hizb-ut Tahrir, Müslümanları müjdeliyor, Hilafet devletini kurmaya teşvik ediyor. Ümmete İslam’ın siyasi, ekonomik, sosyal ve diğer meseleleri nasıl ele aldığını gösteren zengin ve derin bir kültür sunuyor... Hizb-ut Tahrir, devletin işlerini yönetmek için Kuran, Sünnet, İcma sahabe ve şeri kıyastan türetilmiş 191 maddelik bir anayasa hazırlamıştır. Müslümanların, kâfirlerin kanunlarına, özel temsilcilerin girişimlerine ve Sudan’da olduğu gibi Müslümanların çocukları arasında fitne çıkarmak, fitneyi körüklemek için yabancı elçiliklerin işlerimize müdahalesine ihtiyaçları yoktur. Aynı madalyonun iki yüzü olmalarına rağmen Amerikan ve İngiliz büyükelçilikleri, bir yanda ordu diğer yanda siviller olmak üzere şiddetli çatışma yürütmektedir. Laik devlet, İslam ile mücadele etmekte, İslam’ı yönetimden dışlamaktadır.

Sonuç olarak, Hilafet ufukta belirmiştir. Mesele, güçlü ve kuvvet ehlinin yanıt vermesi, laik cumhuriyet sisteminin kökünü kazıması, otoriteyi ümmete iade etmesi, Müslümanların dini ikame eden, Şeriatı uygulayan, insanları İslam ile siyaset eden bir Halifeye biat etmesi meselesidir. Hilafetin kurulması, yalanlanamayan bir vaattir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55] Sevgili Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in de müjdesidir:

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ نُبُوةَ   “Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.”

Son olarak, Hizb-ut Tahrir, İslami Hilafetin yılmaz savunucusudur. Ölüm kalım meselesidir. Çünkü Hilafet, İslam’ın hükümlerini uygulamanın ve İslami hayatı yeniden başlatmanın şeri metodudur. Hilafeti kurmak için İslam’dan Müslümanlar gerçeğini ele alan, kalkınmalarını sağlayan delil gücüne göre kanunlar ve hayat sistemleri benimsemiştir. Hilafet anıldığında Hizb-ut Tahrir akla gelir. Hilafet, sistemleri, yasaları, insanlığın sorunlarını çözme becerisi hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler, Hizb-ut Tahrir’in kitaplarına bakabilir. Makalenin yazarını Hizb-ut Tahrir’in bürosunu ziyaret etmeye ve kültürünü öğrenmeye çağırıyoruz. Allah, sevdiği ve hoşnut olduğu şeyleri yapmayı bizlere nasip eylesin.

İbrahim Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
21 October Street, Imarat al-Vaqf, Ground Floor, East Khartum / Sudan
Telefon: +(249) 0912 24 01 43 – 0912 37 77 07
http://www.hizb-sudan.org/
E-Mail: spokman_sd@dbzmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER