Cumartesi, 25 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Allah’ın Laneti, Ulusal Irkçılığın ve Vatancı Eğilimin Üzerine Olsun!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Allah’ın Laneti, Ulusal Irkçılığın ve Vatancı Eğilimin Üzerine Olsun!

Haber:

Türkiye’nin birçok ilinde Suriyeli Müslümanların maruz kaldıkları ırkçı olaylar. (02 Temmuz 2024)

Yorum:

Evet, bazıları, özellikle de olaydan doğrudan etkilenenler ırkçı ateşi söndürmekle meşgul olacaklar ancak şüphesiz ateş küllerin altında kalmaya devam edecektir; böylece bu ateş için için yanacak ve tekrar tekrar tutuşmak için fırsat kollayacaktır. Nasıl olmasın ki; zira Müslüman ülkelerdeki rejimler, aslında ulusalcı, vatancı ve ırkçı bir temele dayanmakta olup tek bir ümmeti, birbirlerini tanımak yerine birbirleriyle çatışan halklar ve kabileler haline getirdiler!

Rejimler bu ırkçı (milliyetçilik ve vatancılık) kartı sallayıp duruyorlar ve insanların canlarına, mülklerine ve kaderlerine bile mal olsa iç ittifaklar, seçimler ve diğer siyasi oyunlarda onunla oynuyorlar!

Doğrudan olayların ayrıntılarıyla iletişime geçerken onun nedenlerini ve köklerini gözden kaçırmamamız gerekiyor. Hakikatte sebep ve kök aynı olup bu da sömürgeci kâfir Batı ve onun ümmetin bedenine ektiği günahkâr tohumudur.

Evet, Müslüman ülkelerdeki bu ve buna benzer olaylar bize, kâfir Batı’nın tek bir İslam ümmetinin kalbine sapladığı ve onu devletlere, milletlere ve vatanlara parçaladığı o büyük hançerin etkisini hatırlatıyor; la havle vela kuvvete illa billah.

Hangi ırkçı zehir ümmetin kalbine ve aklına nüfuz ettiyse ve hangi çıngıraklı yılan bu zehri yaydıysa Allah onları kahretsin!

Dr. Muhammed Hüseyin (Allah rahmet eylesin), (Çağdaş Edebiyatta Ulusal Eğilimler) adlı kitabında şöyle diyor: “İngilizler… vatancılık ve milliyetçiliği araştırıyorlar. Lawrence, bir Arap lider aramak için Şerif Hüseyin’in oğullarının kampları arasında dolaşırken aklından geçenleri anlatıyor ki -onun iddiasına göre- onun bu yolculuktaki ilk görevi bunu keşfetmek olmuştur. Zira o şöyle diyor: Suriye’de ve Hac’da yol boyunca düşünürken şunu sordum: Milliyetçilik bir gün dini eğilime galip gelir mi acaba? Ulusal inanç, dini inanca galip gelir mi acaba? Daha açık bir ifadeyle, vahiy ve ilhamın yerini daha büyük siyasi sorunlar alır mı ve Suriye dini idealinin yerine ulusal idealini koyar mı acaba? Bütün yol boyunca aklımdan geçen şey buydu.” İşte Faysal, İngilizlerin aradığı bir lider ya da Lawrence’ın deyimiyle (vatancılığın Peygamberi) olmuştur. Zira o, bu vatancılığı her yerde vaaz etmeye, çölün dört bir tarafını çınlayan sesiyle doldurmaya, bedevilere ülkeler fetheden ve kendilerine krallıklar bahşedilen atalarının ihtişamını hatırlatmaya ve aşiret şeyhlerinden Arap davasına bağlılık sözü almaya başladı. Nitekim Faysal bu konuşmalarıyla İngiliz altını saçıyordu... İngiliz propagandası ise Lawrence’ın Faysal’ı ilk ziyareti sırasında kurduğu matbaanın yardımıyla Faysal’ı ve çabalarını destekleme konusunda daha da aktif bir hale gelmişti.”

Bu sadece kitaplarda yazılı olan bir tarih değildi, aksine ne yazık ki yaşanan bir gerçeklikti; zira Müslümanlar kendi ülkelerinde gurbetçi, yabancı ve vatansız bir hale gelmişler, dahası düşmanlarının türettiği sınırlarda bazen aralarında savaşlar çıkmaya başlamıştır; böylece şayet ümmetin merkezinde bir felaket meydana gelirse (Gazze katliamı gibi), o günahkâr ulusal sınırlar hareketin ve yardımın önünde durmaktadır!

Türkiye’den ve diğer Müslüman ülkelerden gelen bu ırkçı görüntülerle yüreği parçalanan her samimi Müslüman’ın, milliyetçilik ve vatancılıktan ve bunlar üzerine inşa edilen fikirlerden, duygulardan, sahte tarihten ve çarpık kültürden vazgeçme çağrısında bulunmasının artık zamanı gelmiş, hatta geçmektedir.

Cabir Radıyallahu Anh’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir gazada Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'le birlikte bulunuyorduk. Muhacirlerden bir adam Ensardan birine vurdu. Derken Ensârî: Yetişin ey ensâr! Muhacir de: Yetişin ey muhacirler! dediler. Derken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem (çıkarak) şöyle buyurdu: دَعُوهَا فَإِنَّهَا مُنْتِنَةٌOnu (milliyetçiliği) terk edin çünkü o kokuşmuştur.” [Buhari rivayet etti]

Aleyhissalatu ve’s Selam, şu kişi Medineli ve Ensari'dir, şu kişi Mekkeli ve Muhacir'dir, şu kişi kendi kavmini şuna karşı destekliyor şeklindeki bir düşünceyi önyargı ve bölünme olarak değerlendirmiş, bu çağrıların kokuşmuş olduğunu ifade etmiş ve bunun terk edilmesini emretmiştir. Şayet “Ey Ensar ve ey Muhacirler” çağrısında bile milliyetçilik varsa o halde Asur’u, Sümer’i, Firavun’u ve Turan'ı destekleyen milliyetçi ve vatancı çağrılarına ne demeli?

Milliyetçiliğe veya vatancılığa çağrıda bulunmak, İslam’a yabancı olan Batı düşüncesine teşvik etmektir. Zira Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ أَحْدَثَ فِي أَمْرِنَا هَذَا مَا لَيْسَ مِنْهُ فَهُوَ رَدٌّHer kim bu işimizde (dinimizde) onda olmayan bir şeyi ihdas ederse, merduttur.

Bütün yabancı fikir ve tezleri kaldırıp atarak toplumlarını İslam akidesi temelinde ikame etmek için İslam bağını yeniden ihya etmeye dönmeleri Müslümanların vacibidir; böylece Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin gölgesinde İslam’ın fikirleri, duyguları ve sistemleri egemen olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî – Kuveyt

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER