Pazartesi, 10 Ramazan 1446 | 2025/03/10
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Suriye Yöneticilerinin Yahudi Varlığının Kibri Karşısında Ne Yapmaları Gerekir!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Suriye Yöneticilerinin Yahudi Varlığının Kibri Karşısında Ne Yapmaları Gerekir!

Haber:

Yahudi varlığının Başbakanı Netanyahu 24/2/2025 tarihinde, “Kuneytra, Dera ve Süveyda vilayetlerini içeren Suriye'nin güneyinin silahtan arındırılmış bir bölge olmasını” talep etmiş ve “Heyet Tahrir eş-Şam veya Yeni Suriye Ordusu güçlerinin Şam'ın güneyindeki topraklara girmesine izin vermeyeceğiz ve Suriye'nin güneyindeki Dürzi toplumuna yönelik herhangi bir tehdide müsamaha göstermeyeceğiz” demiştir.

Yorum:

Yahudi varlığının bu tutumu şaşırtıcı olmadığı gibi herhangi bir düşmanın sizi tehdit etmesi de şaşırtıcı değildir; zira bu düşman, saldırganlığına bir yanıt görmediğinde ısrar edecek, sessizliği bir yenilgi olarak görecek, kibrini gösterecek, taleplerinin tavanını yükseltecek, Suriye'nin güneyinin başkentin eteklerine kadar silahtan arındırılmasını ve kendi kontrolü ve tehdidi altında olacak şekilde daha fazla tavizler talep edecektir.

Tiran Beşar Esad'ın 8/12/2024 günü kaçmasından bu yana Yahudi varlığı Suriye'ye saldırmaya başladı; nitekim askeri tesislere saldırdı ve havaalanları, uçaklar, silah depoları ve diğerleri de dahil olmak üzere bu tesislerden yaklaşık 600'ünü yok etti.1974 yılında imzalanan ateşkes ve tampon bölge anlaşmasını ihlal ederek Dera'ya kadar yeni topraklar işgal ettiği gibi Hermon (Şeyh) Dağı'nı da işgal etti.

Ahmet eş-Şara başkanlığındaki Suriye yönetimi buna karşılık vermedi ve bu yüzden Yahudi varlığı saldırganlığını bugüne kadar sürdürdü.Nitekim 25/2/2025 günü, Yahudi varlığının uçakları Şam'ın güneyindeki Kisve kasabasını bombalayarak askeri bir bölgeyi hedef aldı ve bölge sakinleri tepelerinde uçan uçakların seslerini ve bir dizi patlamalar işittiler.Sanki bombalama, Suriye Ulusal Diyalog Konferansı'nın sonuç bildirgesinde geçtiği gibi Yahudi varlığının saldırılarının kınanması ve güçlerinin geri çekilmesi talebiyle alay etmek için yapılmıştır.Zira bu da İslam beldelerindeki mevcut rejimlerin kınamaları gibi olup ne saldırganlığa bir tepki veriyor ne de ülkelerimizi özgürleştiriyor.

Yahudi Savaş Bakanlığı Sözcüsü, “Hava Kuvvetlerinin, Suriye'nin güneyindeki gerilimi azaltmak için belirlediğimiz yeni politikanın bir parçası olarak Suriye'nin güneyinde güçlü bir şekilde saldırdığını ve mesajın açık olduğunu söyledi: Suriye'nin güneyinin Lübnan'ın güneyine dönüşmesine izin vermeyeceğiz!” Böylece Yahudi varlığı öfkesini ve kibrini sergilerken yeni Suriye rejimi, yalancı eski rejimin "Uygun zamanda yanıt verme hakkımızı saklı tutuyoruz!" tonuyla bile karşılık vermekten ve tehdit etmekten aciz kalmıştır!

Aksine onun tepkisi son derece zayıf ve moral bozucuydu; zira Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, “Ülkenin savaş yorgunu olduğunu, kalkınmaya ve güçlenmeye ihtiyacı olduğunu ve dünyadaki hiçbir ülke için tehdit oluşturmadığını” söylemiş ve şöyle demiştir: “İsrail'in” Suriye'ye müdahalesi için İranlı milisler ve Hizbullah'la ilgili bahaneleri vardı ve artık "İsrail" güçlerinin Suriye'de ilerlemesi için hiçbir gerekçe yoktur.”Bu adam nasıl bir yenilgi zihniyetine sahip Allah aşkına?! Dolayısıyla Yahudi varlığı, İran, partisi ve milisleri orada olmadan da Suriye'ye savaş açıp saldırıyor.Yahudi varlığı Golan'ı 1967'den beri işgal ettiği gibi Filistin'i de 1948'den beri işgal etmektedir. Yoksa bu konu sizi ilgilendirmiyor mu?

Ayrıca onun Dışişleri Bakanı Şeybani ve Şam Valisi Mahir Mervan da onu takip ediyor ve onlar da Yahudi varlığıyla bir arada yaşamak ve barış istediklerini söylüyorlar! Bunlar ise düşük ve haince tutumlardır.

Bu nedenle Yahudi varlığının saldırılarına devam etmesi, tehditler savurması, şartlarını dayatması ve tüm bu eylemsizliği gördüğünde de şartlarının tavanını yükseltecek olması hiç şaşırtıcı değildir; zira eğer işler bu şekilde devam ederse, gerek Filistin'deki Oslo otoritesine yaptığı gibi gerekse de emanete layık olmadıkları halde kendilerine emanet teslim edildiğinde her bir günahkar saldırganın yaptığı gibi Suriyelilerin silahsızlandırılmasını ve cihat etmek isteyen herkesin tutuklanmasını talep edecektir.

Asıl olan ve şeri hüküm, elinizdeki imkân ne olursa olsun düşmanla savaşmanızdır; aksi takdirde evinize ulaşıncaya kadar saldırganlığına, küstahlığına ve kutsallarınızı ihlal etmeye devam edecek ve sizi öldürmese bile köleleştirmeye, namusunuzu çiğnemeye ve malınıza el koymaya başlayacaktır.

Dolayısıyla Suriye'nin yorgun olduğu ve savaş istemiyoruz şeklinde söylenmemelidir; çünkü bu söz, düşmanı senin kendisine meydan okuyamayacağın yönünde kışkırtacaktır; bilakis güçlü olduğunuzu ve savaşmaya ve fedakârlık yapmaya hazır olduğunuzu göstermeniz gerekir.Zira insanlar liderlerinin arkasında yürürler ve lider savaşırsa savaşırlar ve mütevazı imkanlara sahip olsalar bile lideri kararlı olursa savaşırlar; tıpkı yıllarca rejime, İran'a, İran partisine, onun milislerine ve Rusya'ya karşı savaştıkları, sabrettikleri, teslim olmadıkları gibi; bu yüzden onlara, hiç beklemedikleri yerden Allah'ın yardımı gelmiştir.

Dolayısıyla savaş, 14 yıl ya da daha fazla sürecek olsa bile, ne pahasına olursa olsun Yahudi varlığına karşı bugün hemen savaş ilan etmelisiniz;zira Allah sizi yardımıyla, melekleriyle ve müminlerle destekleyecek, özellikle de Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti ilan ettiğinizde İslam ülkeleriyle sınırlar olmayacağından, aksine hepsinin tek bir ülke olacağından dolayı her bir yönden size geleceklerdir; işte o zaman onları, ülkelerini Hilafet Devleti’ne dahil etmeye davet etmelisiniz. Ey Ahmed eş-Şara, talihsiz diyalog konferansındaki konuşmanızda uzaktan bile bunu ima etmiyorsunuz; zira şöyle diyorsunuz: “Suriye'nin uygunsuz siyasi hayallerin gerçekleştirilmesi için bir deneme alanına dönüştürülmemesi” gereklidir. Nitekim bu, umutsuz ve ön yargılı bir şekilde Hilafetin bir hayal olduğunu tekrarlayıp duranların sözüdür!

Nitekim Gazze, her taraftan kuşatılmış olmasına ve hiçbir stratejik boyutu olmamasına rağmen 15 ay boyunca sabretti ve kararlı durdu.Ancak Suriye her yöne açık olup çevresindeki kahraman Müslüman ülkeler, özellikle Ürdün ve onların arkasındaki halklar, Anbar, Trablusşam ve Anadolu halkları gibi stratejik bir boyuta sahiptir.

Belki de Yahudilerin ölümcül silahlarının olduğunu, onların arkalarında Amerika'nın olduğunu, Gazze'yi yıktıkları gibi Suriye'yi de yıkacaklarını söyleyebilirsiniz;o zaman siz, boyun eğmek ve teslim olmak ve zelil bir hayatı ve sahte bir refahı mı tercih etmek istiyorsunuz?!Bilakis bunun uğrunda kanlar dökülüp canlar feda ediliyor.Düşmanların devrim sırasında yıktıktan sonra mı Suriye'yi inşa etmek istiyorsunuz ve Yahudi varlığı her gün size saldırırken mi Suriye'yi inşa edeceksiniz?!Onun varlığını yıkın; o zaman Allah'ın izniyle ülkeyi kıyamete kadar yıkılmayacak sağlam temeller üzerine inşa edeceksiniz.

Bazıları Hilafeti ilan etmek için güvenlik şartlarının oluşmadığını söylüyor!Eğer savaşmazsanız bu nasıl olacak ki?! Güvenlik sadece büyük bir askeri gücün varlığıyla mı oluşuyor?!Yoksa elinizdeki imkânlarla savaşıp bunlara sahip olmak için çaba harcayarak mı ki böylece halkın her yerden silah üretme, geliştirme ve ele geçirme azmi güçlenecek ve savaşa gireceklerdir!

Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem İslam Devleti'ni kurduğunda çok az imkanlarla savaşmış, böylece güvenliği sağlamış ve zaferler elde etmiştir.Ebu Bekir Radıyallahu Anh, Arap Yarımadası'nın dörtte üçü irtidat ettiği veya zekâtı engelledikleri bir sırada Hilafeti teslim aldı; bunun üzerine elindeki imkanlarla onlarla savaştı ve zaferler elde etti, Romalılarla savaşmaya devam etti ve dünyanın en büyük devleti haline gelene kadar devletin temellerini attı.

Suriye'nin liderleri, kendileri ve milletleri için izzetli olmak istiyorlarsa, cihat ilan etmeleri ve imkanları ne olursa olsun ve ne kadar eziyet ve zarara maruz kalırlarsa kalsınlar gazaba uğrayanlarla savaşmaları gerekmektedir; işte o zaman Allah, onları yardımıyla, melekleriyle ve müminlerle destekleyecek, inkar edenlerin kalplerine korku salacak ve onları dağıtacaktır. Bu yüzden Suriye’nin liderlerinin, İslam'ın uygulanmasının başladığını ilan etmeleri, samimi ve bilinçli ümmetin evlatlarını kendilerine yardım etmeye çağırmaları, onları hapsetmemeleri, Yahudi ve Hıristiyanların müttefiki olan bin Selman, İkinci Abdullah, Erdoğan ve diğerleri gibi hainlere yönelmemeleri, Amerika ve Avrupa'dan kendilerine yardım etmeleri ve üzerlerindeki yaptırımları kaldırmaları için yalvarmamaları gerekir! Gelin Allahu Teala’nın şu kavlini tedebbür edin: لَن يَضُرُّوكُمْ إِلاَّ أَذًى وَإِن يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الأَدُبَارَ ثُمَّ لاَ يُنصَرُونَ Onlar size, incitmekten başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.” [Al-i İmran 111]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Esad Mansur

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER