Cuma, 24 Rebiu’l Evvel 1446 | 2024/09/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Müslümanların Başındaki Yöneticilere Bir Mektup Gönderen “Şeriat Uzmanlarına!”

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Müslümanların Başındaki Yöneticilere Bir Mektup Gönderen “Şeriat Uzmanlarına!”

Müslümanların başındaki yöneticilere bir mektup gönderen “şeriat uzmanlarına”, Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh ve ba’d:

Müslümanların başındaki yöneticilere yönelik nasihatlerinizi okuduk. Mektubunuzda da belirttiğiniz gibi ümmetin işleri onlara emanet edilmiştir; bu nedenle bu son derece zor koşullarda onlara hitap etmek de sizin görevinizdir. Bizim bu mesajımız da sizleredir ey peygamberlerin varisleri; zira Allah’ın ilim ehlini ve talebelerini sanki peygamberlerin soyundanmış gibi varisler mertebesine yükseltmesinden daha büyük bir şeref ve itibar yoktur. Bizler de sizlere bir nasihatte bulunmak istiyoruz. Bunun nedeni Allah’ın bizden, sahibini hayra ulaştırmamız için, içinde söz ve nasihat olan bir şeyi söylememize dair bir ahit ve misak almış olması ve sizlerin de bizlere Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisini hatırlatmanızdır: لدِّينُ النَّصِيحَةُ... “Din nasihattir…” Nasihatimizi kabul etmeniz umuduyla.

Birincisi: Gerek Müslümanların durumunu, gerekse özellikle Gazze ve Filistin olmak üzere İslam beldelerindeki katliam ve zulmün nasıl yaygınlaştığını anlatan açıklamanızı okuduğumuzda, direnişi desteklemenin, el-Aksa’yı korumak için karşı koymanın ve saldırganlığı püskürtmenin parlamenter meclisler, fikir özgürlüğü ve mahkumların serbest bırakılması yoluyla hukuki bir reform yaparak değil de sadece orduları harekete geçirmekle olacağı şeklinde akli olmasının ötesinde şerî bir sonuca ulaşacağınızı düşünmüştük; peki mahkumların serbest bırakılmasının Yahudilere karşı koymakla ve el-Aksa’yı desteklemekle ne ilgisi var anlamıyoruz! Parlamenter meclislerin reforme edilmesinin direnişi desteklemekle ne ilgisi var?! Dürüst olmak gerekirse ben, şart ve meşrutu (şart koşulanı), sebep ve müsebbibi yeniden anlamak için tüm çabamı gösterdim ancak direnişi ve el-Aksayı desteklemek ile mahkumların serbest bırakılması ve meclislerin reformu arasında herhangi bir bağlantı göremedim!!

İkincisi: Anladığım kadarıyla işlerimizden sorumlu olanlara yönelik nasihatleriniz Subhanehu’nun şu kavli kapsamındadır: وَإِذَ قَالَتْ أُمَّةٌ مِّنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْماً اللهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً شَدِيداً قَالُواْ مَعْذِرَةً إِلَى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَİçlerinden bir topluluk: «Allah'ın helâk edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?» dedi. (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz).” [A’raf 164] Ancak yöneticiler, artık nasihat kabul etmeyecekleri ve Allahu Teala’nın, Firavun’un lisanı üzerinden söylediğine sadık kalacakları bir aşamaya gelmişlerdir: قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَى وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِFiravun: Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum dedi.” [Mümin 29] Ve Allahu Teala şöyle buyurmuştur: قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَهاً غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَFiravun, “eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim” dedi.” [Şuara 29]

Sizler akidenin esaslarını, imanın rükünlerini ve çelişkilerini incelediğinizden dolayı bu meselenin sizlere gizli olduğunu sanmıyorum. Belki de bir çoğumuz, sizin birçoğunuzun okuduğu üniversitelerde ve fakültelerde okuduk. Peki bu asrın, Batı’nın birer ajanları olan firavunlarına hangi nasihatin bir faydası olacak Allah aşkına?! Hatta Firavun’a yumuşak söz söylemesi için gönderilen Musa (as) bile: فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَّيِّناًOna yumuşak söz söyleyin.” [Taha 44] hitabından sonra, onun durumundan ümidini kesip tedavisi zorlaştıktan sonra ona şöyle hitap etti: وَإِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا فِرْعَونُ مَثْبُوراًEy Firavun, ben de senin kesinlikle mahvolup gitmiş biri olduğunu görüyorum.” [İsra 102] Dolayısıyla yumuşak söz, her zaman doğru bir üslup değildir.

Üçüncüsü: Değişimin başının, parlamentoların ve kanunların reformunun, mahkumların serbest bırakılmasının ve adil seçimlerin olmadığı sizlere gizli değildir; aksine bu, ümmeti, onun hayati ve tek meselesi olan gerçek değişimin sadece İslam’ın hakimiyeti ve Hilafetin kurulmasıyla gerçekleşebileceği meselesinden uzaklaştırmaktır. Ancak ey peygamberlerin varisleri, mektubunuzda bahsettiğiniz her şeyin şu temel hastalıkların belirtileri olduğunu sizler de biliyorsunuz: İslam ile hükmetmenin ortadan kaldırılması ve ümmete karşı komplo kurmak. Bu yüzden devşirme varlığın Filistin’de kalmasına sebep olan ve hâlâ ona yardım etmeye devam edenlerden, onlara karşı durmalarını istemek aklıselim sahipleri için doğru değildir! Onlardan yol olarak en iyi olanın -ki onlar arasında en iyi yoktur-, onlara sınırlarını kapatan, sonra da onlara yiyecek, içecek ve su şişeleri gönderen kimse olduğunu görmüyor musunuz?!

Dördüncüsü: Neden mektubunuz, onun dışında bir çözümün imkânsız olduğu köklü ve doğru çözümden yoksundur?! Neden orduların hareke geçmesine yönelik çağrıdan yoksundur?! Sizin bu çözümden habersiz olduğunuzu ya da kasıtlı olarak dikkatleri köklü ve doğru olan çözümden uzaklaştırmaya çalıştığınızı sanmıyorum! Zira sizler hakkında kötü zanda bulunmak istemiyorum; bu yüzden cevapta, genel söz ve lafızlarla konuştuğunuzu ve onların (yani yöneticilerin), “saldırganlığa karşı koymak, safları birleştirmek, sınırları açmak ve kibre karşı durmak...” gibi genel lafızlar ve mutlak metinler altına girdiklerini varsayacağım. Peki bu genel hitabın günahınızı ortadan kaldırdığını ve sizi Allah’ın huzurunda temize çıkardığını mı düşünüyorsunuz, yoksa mektubu düzenleyen kişi, muhatabın      kim olduğu bilinmeyen sözlerle kasıtlı olarak mı formüle etmiştir?! Oysa sizin, koruyucular olarak itibar ettiğiniz yöneticilere, ümmet için Allah’tan korkmalarını ve orduları gerçek görevlerine döndürmelerini söylemiz gerekirdi ki böylece ordular, Filistin ve Gazze halkı saldırıya uğradığında kabir sessizliği gibi sessiz kalıp (yöneticiler) de onların harekete geçmesini engellerken NATO ve Amerika’nın emriyle Libya, Irak, Şam ve Afganistan’da kiralanmak için harekete geçmesinler! Ayrıca sizin onlara Subhanehu’nun şu kavlini delil göstermeniz gerekirdi: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir." [Enfal 72] Ve yine onlara Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlini delil göstermeniz gerekirdi: مَا مِنْ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ إِلَّا خَذَلَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ، وَمَا مِنْ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ إِلَّا نَصَرَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُ Her kim bir Müslümanı saygınlığının kaybolması, şerefinin elden gitmesi söz konusu olan bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana şerefinin elden gitmesi ve saygınlığının yitirilmesi söz konusu olan bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yardım eder.” Sorunun, mahkumlar, fikir özgürlüğü ve kanunların değiştirilmesine indirgenmesine gelince; bu, sizin gibilerin söyleyeceği bir şey değildir!

Beşincisi: Bizim naçizane anlayışımızın hazmedemediği ya da anlamak istesek bile daha çok hiçbir anlamı olmayan lafızlara benzeyen ifadeler de vardır; örneğin “otoritenin rotasyonunun (yönetimin el değiştirmesinin) ” ne anlama geldiğini bilmiyorum! Dolayısıyla rotasyondan, ümmetin içinde İslam temelinde çalışan, içeride ve dışarıda İslam’ın tatbik edilmesi için yarışan partiler anlaşılıyor. Her ne kadar ülkemizdeki partiler herhangi bir eşya gibi üretilip tüketilse, sonra da bir yol kenarına atılmış olsa da! Peki Ürdün, Mısır, Suriye, Kuveyt ya da Suudi Arabistan’daki yöneticiler kendilerini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi zannederken nasıl bir rotasyon olacak acaba?! Bence mektubu yazmadan önce bir an durup düşünseydiniz, sizlere yazdıklarınızın çoğunu hatırlatmazdım; ama belki de dedikleri gibi (kalem hatasıdır!) Allah bizi ve sizi affetsin.

Son olarak sizlere, Allah’ın alimlerden aldığı söz ve misakı hatırlatıyoruz: وَإِذَ أَخَذَ اللهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلاَ تَكْتُمُونَهُAllah, kendilerine kitap verilenlerden, «Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz» diyerek söz almıştı.” [Al-i İmran 187] Hayati ve köklü çözüm, İslam’a ve İslam’ın hakimiyetine dayalı bir değişimdir. Zira Hilafet, Ebu Rigal ve İbnü'l Alkami'nin torunları, sömürgeci kâfirlerle işbirliği yaparak onu yıkmadan önce Müslümanların on üç asır boyunca bildiği tek siyasi varlıktır. Dolayısıyla krallık, cumhuriyet, emirlik veya başkanlık sistemleri yoktu. Zira Müslümanlar bu sistemleri, Sykes Picot'tan sonra öğrenmiştir. Nitekim bizler insanlara, sorunlarının nedenlerini ve nasıl çözüleceğini, genellemelere, mutlaklara ve tevillere tabi olmayan lafızlarla açıklamadığınız sürece sorumluluğunuzun ortadan kalkacağını düşünmüyoruz. Ey alimler ve akademisyenler! Ordular, Yahudilerin hayatta kalmasını kendilerinden daha fazla önemseyenler tarafından harekete geçirilemez. Allah'tan bizim ve sizin ellerinizi her hayra ulaştırmasını, bizleri bağışlamasını ve kötülüklerimizi affetmesini diliyoruz; şüphesiz O’nun buna gücü yeter.

İyice tebliğ ettik mi? Allah’ım sen şahit ol.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Halid El-Eşkar (Ebu El-Mu’taz)

Devamını oku...

Kremlin, Savunmasız Müslüman Kadınlara Saldırıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Kremlin, Savunmasız Müslüman Kadınlara Saldırıyor!

Haber:

18 Eylül tarihli Eurasia daily haber ajansı şu haberi verdi: Rusya Federal Güvenlik Servisi Halkla İlişkiler Merkezi'ne göre “Uluslararası bir terör örgütünün kadın hücresi Tataristan’da faaliyet gösteriyor ve Rus bireyleri kendi saflarına katıyor.”

Tataristan Federal Güvenlik Servisi, Rusya’da yasaklı uluslararası bir terör örgütünün kadın hücresinin faaliyetlerini bastırdığını ve bu hücrenin toplantıları sırasında Rus vatandaşlarını saflarına katmak için komplo taktikleri kullandığını açıkladı. Arama operasyonları bağlamında Rusya’da yasaklı olan çok sayıda aşırılık yanlısı yayın, iletişim araçları ve terör faaliyetlerinde kullanılan elektronik ortamlar ele geçirildi.

Kazan merkezli Business Online gazetesine göre konu, Hizb-ut Tahrir’li kadın aktivistlerle ilgilidir. Bugün Hizb-ut Tahrir üyesi dört kadın, tutukluluklarına karar verilmesi için mahkemeye çağrıldı.Mahkeme ilk olarak 39 yaşındaki Lisan Sadikova ve soruşturmanın liderlerden biri olarak gördüğü 38 yaşındaki Ranya Vaysova’nın tutuklanmasını değerlendirdi. 37 yaşındaki Asina hayrolina ve 25 yaşındaki Albina Valyahaymetova da Rusya Ceza Kanunu’nun 205.5 sayılı “Terör örgütü organize etmek ve böyle bir örgütün faaliyetlerine katılmak” maddesi uyarınca cezai soruşturma tabi tutuldular.

Yorum:

Tataristan’ın özel güvenlik birimleri, Kremlin’deki efendilerinin emriyle Volga bölgesindeki Müslümanlara zulmetmeye devam ediyor.Özellikle bu kez Kazan’da dört iffetli Müslüman kadın tutuklandı. Üç kız kardeş evli ve birçok çocukları olup üç kız kardeşten birinin kocası benzer suçlamalarla 17 yıldır cezaevindedir.

Ateist rejim, İslam’a davet eden Müslümanlara merhametsizce zulmetmekte ve onları 10 ila 20 yıl, hatta daha fazla süreyle hapsetmektedir.Örneğin bu yılın Mayıs ayında, inançlarından vazgeçmediği ve cezaevinde İslam’a davet ettiği için 2019 yılında 23 yıl hapis cezasına çarptırılan kardeş Rayis Mavlayotov’un cezasına ek bir süre daha eklendi. Genel olarak beş yıl hapis yatmış olan Rayis Mavlayotov 27 yıl yeni bir hapis cezasına çarptırıldı.

Rusya’da hapis cezasına çarptırılan Müslümanların eşleri, tiranların yoğun baskısına maruz kalıyorlar. Kira ve yemek masraflarını karşılamak için çalışmalarına izin verilmiyor.Onlara maddi yardımda bulunmak isteyen kişiler 205.1 sayılı “Terörist Faaliyetleri Kolaylaştırma” maddesi kapsamında cezalarla karşı karşıya kalıyorlar ve sosyal hizmetler de çocuklarını ellerinden almakla, hatta çok daha fazlasıyla tehdit ediyor. Bu, İslami hayatı yeniden başlatmak için İslam davetini taşıyan Rus Müslüman kadınlar için acı bir gerçektir.

Ateist rejimin tüm bu tehdit ve baskılarına rağmen bedenen zayıf, ruhen güçlü, iffetli ve cesur davet taşıyıcısı kadınlar, Nübüvvet Minhacı üzere İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışmalarına devam etmektedir.

Rusya uzun zamandır İslam’a ve Müslümanlara, özellikle de siyasi tezahürlerine karşı düşmanlığıyla biliniyor.Rusya ve Batı, İslam’a karşı fikri savaşı kaybettikleri gibi İslam’ın kendi ülkelerinde yayılmasından da korkuyorlar.Tiranların bu umutsuz hamlesi ve Müslüman kadınların tutuklanması, bu rejimin ne kadar zayıf olduğunun ve zayıf ve aciz kadınlardan bile ne kadar korktuğunun boyutunu gösteriyor.

Ey Müslümanlar: Bu kafirler bizi değerlerimize ve dinimize ihanet etmeye zorlamak yoluyla ümmetimizi yok etmeye çalışıyorlar. Bu yüzden bizim, yaratıcımız Allah Azze ve Celle’nin emirlerine icabet etmemiz gerekmektedir. Aynı zamanda bizler, her türlü zorluklara rağmen Rablerine sadık kalan bu tür kız kardeşlerimizi örnek almalıyız. Dolayısıyla bizim vacibimiz, sömürgeci kâfirlerin ve ajanlarının davranışlarına bakmaksızın İslami hayatı yeniden başlatma davetimize devam etmemizdir. Nitekim Allahu Teala Kerim Kitabı’nda şöyle buyurmaktadır: يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.” [Tevbe 32]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Eldar Hamzin

Devamını oku...

İran Cumhurbaşkanı Savaşmadan Teslim Olduğunu Duyurdu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

İran Cumhurbaşkanı Savaşmadan Teslim Olduğunu Duyurdu!

Haber:

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan New York’tan yaptığı açıklamada şunlara işaret etti: “İsrail’in” İsmail Haniye’ye Tahran’da düzenlediği suikast cevapsız kalmayacaktır ve cevabımız gelecektir; nükleer bombaya sahip olma peşinde değiliz ve bu tür bir silah askeri doktrinimizde yer almamaktadır.” Pezeşkiyan şunlara da dikkat çekti: “Biz Washington’la diyaloğa ve farklılıkları çözmeye hazırız, Washington’un da taahhütlerine uyması gerekiyor; müttefiklerimiz bizden emir almıyor ve onlar kararlarını kendi savunma tahminlerine göre alıyorlar.” ve şunları da söyledi: “Biz tüm silahlarımızı bir kenara bırakmaya hazırız ama soru şu kiİsrail’in” aynısını yapmaya ne kadar hazır olduğudur? Biz bölgedeki gerilimi azaltmak için çalışmaya hazırız ama “İsrail” bunu istemiyor ve savaşı tırmandırıyor ve genişletiyor.” (Ajanslar)

Yorum:

Yaklaşık bir yıldır, Yahudi varlığının işlediği suçlardan ve Gazze’de ve mübarek Filistin topraklarında gerçekleştirdiği katliamlarından bu yana İran, onun Lübnan’daki partisi, Kudüs Gücü ve İran Devrim Muhafızları gürlüyorlar ama yağmıyorlar ve izliyorlar ama harekete geçmiyorlar. Oysa onlar, Filistin topraklarındaki halkımızı desteklemeye muktedir oldukları gibi canavar Yahudi varlığının Tel el-Rabi’deki kalelerini yok etmek için, düşmanı püskürtmeyen ve korkakları disipline etmeyen havai fişekler ve oyuncak insansız hava araçları ile değil de gerçek füzelerle vurmaları yeterliydi. Dolayısıyla onlar, Suriye’deki Amerika’nın Nusayri ajanına karşı ayaklanan sadık kardeşlerini öldürmekten çekinmezlerken yaratıkların en korkağı olan Yahudiler karşısında korkakça davranmaktadırlar!

Yahudilerin beyaz boğayı yedikten sonra siyah boğalarını da yiyecekleri çok açıktı. Ancak onlar Yahudileri korumak için uygun önlemleri almadan sıralarını beklemeye devam ettiler. Bu da onların siyasi olarak kısır ve aciz olduklarının açık bir göstergesidir. Aksine aynı zamanda bu, sırf banka hesaplarına Dolar olarak yatırılan maaşlar uğruna saflarına katılan paralı üyelerine karşı ihanetlerini ve komplolarını da teyit etmektedir

İran’ın Yahudi varlığıyla girdiği bir savaşı kazanmak yerine teslim olduğunu ilan etmesi bizi, modern tarih boyunca ajanların ihanet döngüsüne geri götürüyor; zira ilk olarak Abdunnâsır ihanet etti ve Filistin’i Yahudilere teslim etti, sonra Esad ihanet etti ve Golan tepelerini teslim etti, en büyük hain Yaser Arafat ve onun ortağı Kral Hüseyin liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü ihanet ettiler ve Ceraş ormanlıklarındaki direnişçi adamları tasfiye ettiler.Bunu Lübnan, Suriye ve Tunus’taki direnişçileri tasfiye etme komplosu, Yahudi varlığıyla normalleşme ve Oslo ve Vadi Araba anlaşmalarının imzalanması takip etti. Bugün olan ise, bölgedeki her türlü direnişi ortadan kaldırmayı, İranlı ve İranlı olmayan fanatikleri susturmayı amaçlayan bu ihanet fasıllarından yeni bir fasıldır. Bu ise sadece Filistin üzerinde değil, hayalperest olan Yahudilerin hayali olan Nil ve Fırat arasındaki bölge üzerinde Yahudi varlığının hegemonyasının önüne geniş bir alan açmak içindir.

Şayet ümmetin orduları içindeki muhlisler hemen harekete geçmezlerse, bundan sonra olacaklar daha da korkunç olacaktır ki o da; Yahudilerin hakimiyeti ve insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmete yönelik zorbalıklarıdır. Peki bu ümmetin orduları, hem ümmetin hem de kendilerinin başına musallat olan bu Ruvaybida yöneticileri altüst edecek ve Allah’ın Rasulü’nün müjdelediği gibi Yahudilerle savaşacak ve onları öldürecek Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret verecek muhlislerden yoksun mudur? تُقَاتِلُكُمْ الْيَهُودُ فَتُسَلَّطُونَ عَلَيْهِمْ حَتَّى يَقُولَ الْحَجَرُ يَا مُسْلِمُ هَذَا يَهُودِيٌّ وَرَائِي فَاقْتُلْهُYahudiler sizinle savaşacak, siz onlara musallat kılınacaksınız. O kadar ki taş: Ey Müslüman, işte bu bir Yahudi’dir, arkama saklanmıştır, onu öldür, diyecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan

Devamını oku...

Trump, Harris’in Başkan Olması Halinde Yahudi Varlığının Var Olmayacağı Uyarısında Bulundu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Trump, Harris’in Başkan Olması Halinde Yahudi Varlığının Var Olmayacağı Uyarısında Bulundu!

Haber:

Son başkanlık tartışmaları sırasında eski Başkan Donald Trump, yerel ve uluslararası düzeyde şaşkınlık yaratan bir açıklama yaptı. Zira açıklamada şöyle dedi: Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e atıfta bulunarak “Eğer Başkan olursa, bundan iki yıl sonra “İsrail’in” var olmayacağına inanıyorum.”(Reuters)

Yorum:

Trump’ın açıklaması siyasi yelpazede sert tepkilere yol açtı ve özellikle Orta Doğu’da olmak üzere ABD dış politikası üzerindeki etkilerine ilişkin endişeleri arttırdı.Her iki aday da Gazze’de devam eden savaşla nasıl başa çıkacaklarına ilişkin doğrudan sorulardan kaçınırken Trump ise, Harris’in başkanlığı altındaki Yahudi varlığının geleceği hakkında cesur ve kışkırtıcı açıklamalar yaptı ve bunu tekrar Başkan Yardımcısı Harris'e atıfta bulunarak şu sözleriyle vurguladı: “Eğer Başkan olursa, bundan iki yıl sonra “İsrail’in” var olmayacağına inanıyorum.”

Trump geçtiğimiz günlerde de Cumhuriyetçi Siyonist lobiye, Harris'in başkan olması halinde "İsrail’in” yok olacağını" haber verdi. Geçmişte de benzer açıklamalarda bulunmuş ve Demokratlara oy veren Yahudilerin “İsrail’den” nefret ettiklerini” söylemişti.Harris ise verdiği cevapta, Yahudi varlığına uzun süredir verdiği desteğin altını çizdi. Ve şöyle dedi: “Görevim boyunca “İsrail’i” ve “İsrail” halkını destekledim.”

Yahudi varlığının Batı’nın, özellikle de ABD’nin desteğine olan bağımlılığının devam ettiği açıktır. Bizim de ümmete, İslami çözüm konusunda kararlı olmalarını, Filistin meselesinin İslami bir mesele olduğunu ve çözümünün de İslam olduğunu hatırlatmalıyız. Allah Subhanehu ve Teala’nın yardımına davet eden ortak bir yanıt oluşturmak için çabalarımızı birleştirmeliyiz.Kendimizi ümmeti koruyan İslam nizamı konusunda kültürlendirmeliyiz. Soykırımın bedelini ödemek için dünyayı yağmalama operasyonlarını ifşa etmeye devam etmeliyiz.İşgalin ardındaki gerçeği ve tarihsel anlatıyı anlamalı ve bununla ilgili bir bilinç yaymalıyız.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem İbn Sabit

Devamını oku...

Tunus: Kurtuluş Yürüyüşü; “Ey İslam Ehli, Ümmetin Devasa Orduları Varken Filistin Halkını Yalnız mı Bırakıyorsunuz?”

  • Kategori Tunus
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti: Kurtuluş Yürüyüşü;

“Ey İslam Ehli, Ümmetin Devasa Orduları Varken Filistin Halkını Yalnız mı Bırakıyorsunuz?”

Zeytuna halkının Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayetinin çağrısı üzerine katılım sağladığı ve El-Aksa Tufanı'nın başlamasından bu yana üst üste yapılan 50. yürüyüş başkent Tunus'taki El-Fetih Camii önünden başladı. Yürüyüş Cuma namazından sonra “Ey İslam Ehli, Ümmetin Devasa Orduları Varken Filistin Halkını Yalnız mı Bırakıyorsunuz?” başlığı altında gerçekleştirildi. El-Fetih Camii önünden Es-Sevra Caddesine doğru başlayan ve başkentin ana caddelerinden geçen yürüyüş sırasında Zeytune halkından çok sayıda kişi doğrudan Müslüman ordularına hitap ettiler: “Ey ordular, Yahudilerle savaşmak için sınırları açın”, “Ordular Senin zaferine hazır ey kulların Rabbi”, “Milletten çağrı geldi, ey ordular, çağrıya cevap verin”, “Ey ordular, ümmetin izzetini ne zaman geri getireceksiniz” ve Mübarek toprakların (Filistin) halkına hitaben atılan diğer sloganlar arasında “Tunus'tan Şam'a, tarihimiz İslam Devleti'dir”, “Tunus'tan Filistin'e, iki değil tek millet”, “Ey Gazze, kanın kanımdır”, “Ey Gazze, savaşın savaşımdır” yer alırken, yürüyüş sırasında yürüyüşün ana başlığı ile şehitlerin ve kayıpların diğer istatistiklerinin yer aldığı pankartlar açıldı. Büyük pankartta ise, "Gazze size sesleniyor, ey Müslüman orduları, sonuna kadar savaşacağız" yazıyordu. Yürüyüş, Hizb ut-Tahrir / Tunus vilayeti gençlerinden birinin Müslüman ordulara Gazze'ye karşı Şeri görevlerini ve Allah'ın Resulü Sallallahu Aleyhi Vesellim'in sözünü hatırlatan konuşmasıyla sona erdi:

"مَا مِنِ امْرِئٍ يَخْذُلُ مُسْلِماً فِي مَوْطِنٍ يُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ ، وَيُنْتَقَصُ فِيهِ عِرْضُهُ إِلا خَذَلَهُ اللَّهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ، وَمَا مِنِ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِماً فِي مَوْطِنٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَتُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ إِلا نَصَرَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ"

“Her kim bir Müslümanı saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder."

Hizb-ut Tahrir/Tunus Vilayeti'nin El-Aksa Tufanı'nın başlamasından bu yana yaklaşık bir yıldır bu haftalık yürüyüşleri düzenlemekte ve orduları Mübarek Topraklardaki (Filistin) kardeşlerine destek olmaya çağırmakta gösterdiği ısrar, Allah Azze ve Celle'nin Peygamberinin şu buyruğuna uygundur:

"مثل المؤمنين في توادهم وتراحمهم وتعاطفهم مثل الجسد إذا اشتكى منه عضو تداعى له سائر الجسد بالسهر والحمى"

“Birbirine karşı muhabbet ve merhamette, müminler, bir vücut gibidir. Vücûdun bir yeri râhatsız olunca, bütün vücut, râhatsız, uykusuz kalıp, onun tedâvîsi ile meşgûl olduğu gibi, Müslümânlar da birbirlerine yardıma koşmalıdırlar!” Gazze halkı ve mücahitleri, onları caydıracak bir güç olmadıkça Yahudilerin kendilerine karşı işledikleri suçları durduramayacaklardır ve bu güç Müslümanların ordularıdır.  Yüce Allah şöyle buyurdu:

"ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَ فَإِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَإِنَّكُمْ غَالِبُونَ ۚ وَعَلَى اللَّهِ فَتَوَكَّلُوا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ"

“Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü’minler iseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin.” (Mâide 23)

Hizb-ut Tahrir Tunus Vilayeti Merkezi Medya Ofisi Delegesi

Cuma, 17 Rebiül Evvel 1446 - M 20 Eylül 2024

- Etkinlikten Kareler -

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER