Haber-Yorum
Ne Ekersen Onu Biçersin!
Haber:
Pakistan hükümeti Salı günü, Pakistan ve Hindistan arasında yaşanan son askeri çatışmanın ardından, Kara Kuvvetleri Komutanı General Syed Asim Munir'i mareşal rütbesine terfi ettirme kararı aldı. (El Cezire)
Yorum:
Hindistan ve Pakistan arasında dört gün süren çatışmanın önemli sonuçlarından biri, -kasıtlı olmasa da- insanların onun satır aralarını okumaya yönelmesi oldu.Hakikat hakkında araştırma yapanlar yollarında bir netliğe kavuşurken, makam ve ödüller peşinde koşan fırsatçıların ve ikiyüzlülerin maskeleri de düşmüştür. Sorumluluklarının boyutunun farkında olan kişiler için bu çatışma, ilerlemek ve tarihlerinde Moğolların işlediği korkunçluktan daha az olmayan korkunç ihlallere maruz kalmaya devam eden Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ümmetine destek olmak için açık bir fırsat oluşturmuştur. Nitekim bu çatışma, bir yandan Pakistan silahlı kuvvetlerinin gücünü ve heybetini gösterirken, diğer yandan yetkililerin bu gücü tam olarak kullanma konusundaki tereddütlerini ortaya koymuştur. Ayrıca insanlar, ödül ve terfi merdiveninde bir yükseliş olduğunu açıkça gözlemlemiştir; bunun en belirgin örneklerinden biri de General Asim Munir'in mareşal rütbesine terfi ettiğinin ilan edilmesi olmuştur. Mareşal rütbesi, en yüksek askeri bir rütbe olup olağanüstü hizmetlerde bulunmuş kişilere verilmekte ve genellikle sembolik bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla bu rütbe, orduları komuta etmekle yetinmeyip ülkelerinin kaderini şekillendiren ve tarihsel gidişatını yönlendiren seçkin askeri liderlere verilmektedir.
Tarihteki savaşlar, ancak sona erdikten sonra isimlendirilmekte olup çoğu zaman coğrafi bölgelere, önemli olaylara veya hatta savaş sırasında kullanılan stratejilere atfedilmektedir.Modern kapitalist dünyada ise savaşlar, önceden planlanmış saha operasyonlarına dönüşmüştür; zira kararlar kapalı odalarda alınmakta ve sonuçları basit halkların üzerine uygulanmaktadır.Nitekim bunu, geçen yirmi beş ila otuz yıl içindeki uluslararası olaylarda açıkça gördük.Örneğin “terörle savaş” olarak adlandırılan şey, gerçekte Müslümanlara karşı ilan edilmiş savaştan başka bir şey değildir; sanki Müslümanlar terörün kaynağıymış, sanki onlar mantar gibi yayılıyorlarmış ve sanki zararlı otlar gibi yok edilmeleri gerekiyormuş gibi!Nitekim bu, 2001 yılında ABD Başkanı George Bush'un lisanı üzerinden resmen adlandırılan ve o zamanki Pakistan Genelkurmay Başkanı Pervez Müşerref tarafından doğrudan desteklenen ve etkileri hala günümüze kadar devam eden bir savaştır.
Hindistan'da Hindu turistler öldürüldüğünde, doğal tepki camilere ve dini okullara operasyonlar düzenlemek olmuştur. Eğer bu camiler ve okullar Hindistan topraklarında olsaydı, Pakistan'ın herhangi bir itirazı olmazdı; çünkü Hindistan'ın -Pakistan için olduğu gibi- kendi vatandaşları arasında terörist olarak gördüğü kişilerle muamele etme hakkı vardır. Özellikle Pakistan ordusu, Mart 2025'ten beri ülke içinde terörist olarak sınıflandırılan kişileri tasfiye etmek için aşırı güç kullanmaktadır.Ancak Hindistan, Pakistan sınırlarını aşınca, Pakistan da misliyle karşılık vermeye karar verdi ve operasyonuna da “Bunyan-ul Mersus” adını verdi.Bu isim, Saff Suresi'ndeki şu ayet-i kerimeden esinlenerek verilmiştir:إِنَّ اللهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفّاً كَأَنَّهُم بُنْيَانٌ مَّرْصُوصٌ “Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.” [Saff 4]
İbn Abbas Radıyallahu Anh, Allahu Teala'nın, كَأَنَّهُم بُنْيَانٌ مَّرْصُوصٌ “Kenetlenmiş bir yapı gibi” kavlini şöyle yorumlamıştır:“Onlar, parçaları birbirine sıkı sıkıya bağlı ve birbiriyle bağlantılı olduğu için hareket etmeyen sağlam bir yapı gibidirler.”
Aynı surede Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” [Saff 2] Bu ayet-i kerime, söylediklerini eylemleriyle tasdik etmeyenlere yönelik bir azarlama ve kınama olarak gelmiş olup sözlerine aykırı davrananlara yönelik kesin bir cevap niteliğindedir.Katade ve Dahhak, bu ayetin, şöyle diyen bazı insanları azarlamak için indiğini söylemiştir: Hiçbir şey yapmadıkları halde onlar, öldürdüler, savaştılar, yaralandılar ve savaşta şöyle şöyle yaptılar!
Said bin Cübeyr, Allahu Teala'nın, إِنَّ اللهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفّاً “Allah, kendi yolunda saf bağlayarak savaşanları sever” kavlinin tefsirinde şöyle demiştir:Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem savaşmak istediğinde, ashabını saflar halinde dizmeyi severdi ve bu sure müminlere bunu öğretmiştir. Aynı şekilde Allahu Teala’nın, كَأَنَّهُم بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ “Kenetlenmiş bir yapı gibi” kavli hakkında da şöyle demiştir: Yani: Savaşmak için saf tutarak parçaları birbirine sıkı sıkıya bağlamak ve birbiriyle bağlantılı olması demektir.
Sünnetten; Şeyhan Buhari ve Müslim'in rivayet ettiği hadiste, Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu geçmektedir: آيَةُ المُنَافِقِ ثَلاثٌ: إِذَا حَدَّث كَذَب، وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ، وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ “Münafığın alametleri üçtür: Konuşursa yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz, ona emanet verilirse (emanete) hainlik eder.”
Ümmet, Pakistan ordusunun boynundaki bir emanettir;çünkü Allahu Teala, onların gücünü ve kudretini tüm dünyaya göstermiştir.Nitekim onlar, bu gücü haklı çıkarmak için Kuran-ı Kerim'den ayetlere dayandılar, çünkü onlar, Allah'ın yüce kitabında indirdiklerine karşı söyleyecek hiçbir şeyleri olmadığının farkındadırlar.Ancak bu ayetlerin kişisel çıkarları için istismar edilmesi, onların fiillerini ikiyüzlülük bataklığına sürüklemektedir; nitekim Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem münafığın alametlerini açıkça belirtmiştir. Dolayısıyla fiillerini Allah'ın kelamıyla süsleyen, sonra da özü ve davranışlarıyla ona aykırı davrananların durumu bir sır değildir.
Temel meseleler çözülmeden ve İslam uygulanmadan rütbe ve ödüller elde etmek, gerçek İslami standarttan kaynaklanmamaktadır. Oysa Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kararlarını mescidinin tozu üzerinde otururken alır, gazvelere liderlik eder, planlar hazırlayıp öğretir ve ashabının önünde savaşırdı; bu yüzden dünya, benzeri görülmemiş bir genişlemeye tanık olmuştur. Tüm bu zafer ve fetihler, Müslümanlara tam itaat şartıyla vaat edilmiş olup bunu da ancak adını ölümsüzleştirmek için değil, cennette ebedi makam için çalışan bir lider gerçekleştirebilir.Hilafetin kurulmasına yol açacak savaşa gelince; bu, ümmet tarafından sabırsızlıkla beklenen bir şey olup kitaplar ve tarih onu, büyüklüğüne yaraşır bir isimle ölümsüzleştirecek ve komutanının adı da asırlar boyu ümmetin nesillerinin gözünde ve kalbinde parlayacaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahlak Cihan