Pazartesi, 24 Cumade’s Sânî 1447 | 2025/12/15
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Orta Asya Üç Çekiç Arasında Sıkışmış Durumda!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Orta Asya Üç Çekiç Arasında Sıkışmış Durumda!

Orta Asya (Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan) bugün, modern tarihinin bir dönüm noktasında durmaktadır; zira yüzyıllar boyunca medeniyetlerin kesişme noktası, kervanların, orduların ve imparatorlukların güzergahı olan bu bölge bugün, nüfuz, kaynaklar ve stratejik koridorlar için rekabet eden üç süper gücün kuşatması altındadır.

Bu güçler şunlardır: Kuzeyden Rusya, doğudan Çin ve batıdan Amerika Birleşik Devletleri; nitekim bu üç büyük çekiç, şimdiye kadar güvenliğini, kimliğini ve halkının çıkarlarını koruyacak net bir denge kuramamış kırılgan bir coğrafi alana farklı güçlerle iniş yapmıştır. 

Birincisi: Doğal kaynaklar

1- Özbekistan: Orta Asya'da kilit oyuncu

Jeopolitik ve ekonomik önemi: Özbekistan, Orta Asya'nın kalbinde yer almakta olup, tüm ticaret koridorlarını ve bölgesel güzergahları birbirine bağlayan tek ülkedir. Bu ülke, bölgedeki en çok nüfusa sahip olmasının yanı sıra coğrafi olarak da Afganistan'a en yakın bir yer olup, yolların, ulaşımların, su kaynaklarının ve enerjinin merkezidir.

Mineraller ve doğal kaynaklar: Özbekistan, ülkenin ekonomisinin temel direklerini oluşturan mineraller ve doğal kaynaklar açısından Orta Asya'nın en zengin ülkelerinden biridir. Aşağıda bu kaynakların en önemli olanlarına yönelik kapsamlı bir sunum yer almaktadır:

- Enerji kaynakları

Petrol ve doğalgaz: Özbekistan, Orta Asya'da doğalgaz rezervleri bakımından önde gelen ülkelerden biridir.

Kömür: Büyük rezervlere sahip.

- Mineraller

Altın ve çeşitli mineraller: Özbekistan, dünyada en büyük beş altın üreticisi ülkeler arasında yer almaktadır.

Uranyum: Özbekistan, dünyanın en büyük uranyum rezervlerinden birine sahiptir.

Bakır

- Değerli ve yarı değerli taşlar: yeşim taşı, lapis lazuli, oniks ve diğerleri.

- İnşaat malzemeleri: Çimento üretim malzemeleri, kireçtaşı, alçı ve mermer.

- Nadir elementler: Tungsten, hoodover ve congers. Bakır madenleri ile birlikte molibden. Molibdenin bir yan ürünü olan renyum ve lityum.

2- Kazakistan: Jeoekonomik Dev

Jeopolitik önemi: Kazakistan, yüzölçümü bakımından en büyük ülke olup, en büyük petrol ve uranyum rezervlerine sahiptir ve Çin'den Avrupa'ya giden ulaşım yollarının %70'i onun üzerinden geçmektedir.

Kazakistan'daki mineraller ve doğal kaynaklar: Kazakistan, mineraller ve doğal kaynaklar açısından Orta Asya'nın en zengin ülkelerinden biri olup sahip olduğu muazzam rezervler onu, dünyanın en önemli enerji ve mineral üreticilerinden biri haline getirmiştir.

- Enerji kaynakları

Petrol: Kazakistan, petrol rezervleri ve üretimi açısından önemli ülkelerden biri olup küresel petrol piyasasında önemli bir rol oynamaktadır.

Doğal gaz: Gazın büyük çoğunluğu petrolle birlikte çıkarılmaktadır.

Kömür: Kazakistan, kömür rezervleri bakımından dünyanın en büyük 10 ülkesi arasında yer almaktadır.

- Mineraller

Uranyum: Kazakistan, dünyanın en büyük uranyum üreticisidir!

Bakır

Demir cevheri: Kazakistan, devasa demir cevheri rezervlerine sahiptir.

Kromit (krom cevheri): Kazakistan, kromit rezervleri açısından dünyanın en büyük ülkelerinden biridir.

- Değerli ve nadir mineraller

Altın: Vasilkovskoye madeni– dünyanın en büyük altın madenlerinden biridir.

Gümüş

Nadir elementler: Berilyum, tantal ve niyobyum.

- İnşaat malzemeleri: Bunlar, kireçtaşı, granit, mermer, alçıtaşı, kum ve çakılları kapsamakta olup ülke genelinde büyük miktarlarda bulunmaktadır.

3. Kırgızistan

Jeopolitik ve ekonomik önemi: Ekonomik açıdan küçük, deniz limanı olmayan ve Kazakistan, Çin ve Özbekistan arasında stratejik bir konumda yer alan bir ülkedir.

Kırgızistan'daki mineraller ve doğal kaynaklar: Kırgızistan, başta altın olmak üzere bazı önemli mineraller açısından zengin ve dağlık bir ülke olmasının yanı sıra büyük ekonomik ve stratejik değere sahip başka kaynakları da bulunmaktadır.

- (Ülkenin en önemli kaynağı) altın: Kırgızistan, altın açısından Orta Asya'nın en zengin ülkelerinden biri olarak kabul edilmektedir.

- Kömür: Ülke, temel olarak iç tüketimi karşılamak için kullanılan kömür rezervlerine sahiptir.

- Antimon ve cıva: Kırgızistan, Orta Asya'daki antimon (sürme) rezervleriyle ünlüdür.

- Nadir mineraller (stratejik metaller): Endüstriyel açıdan önemli elementlerden oluşan bir grubu içerir: Berilyum, bizmut ve tungsten molibden gibi.

- Kurşun, çinko ve dağ mineralleri.

- Değerli ve yarı değerli taşlar: Kırgızistan dağları, yeşim (nefrit) taşı, lapis lazuli, opal, turmalin ve krizopraz gibi farklı türdeki taşlarıyla ünlüdür.

- İnşaat malzemeleri şunları içermektedir: Mermer, granit, kireçtaşı ve çoğu vadide çimento, kum ve çakıl için gerekli hammaddeler bulunmaktadır.

4. Tacikistan

Jeopolitik ve ekonomik önemi: Afganistan ile uzun sınırları (1.300 km) ve Pamir Dağları'nda önemli su kaynakları bulunmaktadır.

Tacikistan'daki maden zenginlikleri: Tacikistan, çeşitli maden zenginliklerine sahiptir ve madencilik sektörü, ülkenin en önemli ekonomik sektörlerinden biridir. Bu zenginliklerin en bariz olanları şunlardır:

- Altın: Tacikistan altın açısından zengin ülkelerden biridir.

- Gümüş: Ülke, büyük gümüş rezervlerine sahiptir ve dünyanın en büyük gümüş madenlerine sahip ülkeler arasında yer almaktadır.

Tacikistan'ın maden zenginliği: Tacikistan çeşitli maden zenginliklerine sahiptir ve madencilik sektörü ülkenin en önemli ekonomik sektörlerinden sayılır. Bu zenginliklerin en öne çıkanları şunlardır:

Taş kömürü: Büyük miktarlarda bulunmakta ve önemli bir enerji kaynaklarından biri olarak kabul edilmektedir.

- Uranyum: Tacikistan, Sovyet dönemine kadar dayanan uranyum rezervlerine sahiptir ve bu mineral, en önemli stratejik minerallerden biri olarak kabul edilmektedir.

- Nadir mineraller: Antimon, cıva, kurşun, çinko ve tungsten gibi mineraller, çeşitli endüstrilerde kullanılan önemli mineral kaynaklarından sayılır.

5- Türkmenistan

Jeopolitik ve ekonomik önemi: Afganistan ile sınır komşusu olup TAPI doğalgaz boru hattı projesi için stratejik bir konumdadır.

Türkmenistan'daki maden zenginlikleri: Türkmenistan, özellikle petrol ve doğalgaz olmak üzere doğal zenginlikler açısından zengin ülkelerden biridir. Ülkedeki en önemli maden zenginlikleri şunlardır:

- Doğal gaz: Türkmenistan, dünyanın en büyük gaz rezervlerinden birine sahiptir.

- Petrol: Hazar Denizi kıyılarında ve Kara Boğaz yakınlarındaki bölgelerde büyük petrol yatakları bulunmaktadır.

- İyot ve brom: Türkmenistan, iyot ve brom üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir.

- Kalsiyum, magnezyum ve tuz.

- Kükürt: Gaz sahalarında büyük miktarlarda kükürt bulunmakta olup kimya endüstrisi için önemli kaynaklardan biridir.

- İnşaat malzemeleri arasında şunlar yer almaktadır: Kum, çakıl, mermer, dolomit, kireç taşı ve çimento üretimi için ham maddeler.

İkincisi: Üç Çekiç:

1. Rus Çekici: İmparatorluğun Mirası ve Geçmişi Geri Kazanma Girişimi

Rusya, kendisini Orta Asya'nın tarihi koruyucusu olarak görmektedir; zira yaklaşık üç yüzyıllık Çarlık yönetimi, ardından Sovyet döneminden sonra Moskova bu bölgeyi, “hayati alanının” bir parçası olarak görmektedir; bu nedenle birçok araçlar kullanmaktadır ki bunlar şunlardır:

- Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) aracılığıyla güvenlik ve askeri baskı.

- Sürekli olarak Rusça dilinin kullanımı yoluyla dilsel ve kültürel nüfuz.

- Göçmen işgücü, bankacılık hizmetleri ve enerji yoluyla ekonomik bağımlılık.

Orta Asya ülkeleri 1991 yılından bu yana bağımsızlıklarını kazanmış olmalarına rağmen, Moskova bu ülkeleri hâlâ kendi ön bahçesi olarak görmekte ve başkasının bu bahçeye girmesine izin vermemektedir.

Orta Asya ülkelerinin Rusya ile ilişkileri:

Özbekistan: Pragmatik bağlantısızlık politikası; Rusya'da 2 milyondan fazla göçmen işçi, Rus enerjisine (doğalgaz, nükleer) bağımlıdır.

Kazakistan: Rusya ile en uzun sınırı (7.500 km) olan bir ülke olup tarihsel olarak güçlü Rus nüfuzu altındadır ve iç güvenliği Rus güçleri tarafından desteklenmektedir.

Kırgızistan: Ordu Rusya'ya güveniyor ve orada bir Rus üssü bulunmaktadır ve Rusya'nın ülkedeki siyasi ve ekonomik nüfuzu güçlüdür.

Tacikistan: Burada 201. Rus askeri üssü bulunuyor. Güvenlik Rusya'ya bağlıdır ve Rusya'dan gelen göçmen işçiler Rusya'nın etkisini güçlendirmektedir.

Türkmenistan: Rus nüfuzu sınırlıdır ve tam bir tarafsızlık politikası söz konusudur.

2- Çin Çekici– Coğrafyadan Önce Ekonomi

Rusya tarihe dayanırken, Çin ise mutlak ekonomik güce güvenmektedir; zira Kuşak ve Yol Girişimi sayesinde Çin, karayolları, demiryolları, iç limanlar, enerji, madenler ve telekomünikasyon alanlarında birinci yatırımcı haline gelmiştir.

Pekin'in en önemli araçları şunlardır:

- Finansal bağımlılık yaratan devasa krediler.

- Petrol, gaz ve uranyum alanlarında stratejik yatırımlar.

- Kültür, eğitim hibeleri ve ticari nüfuz yoluyla yumuşak baskı.

Çin çekicinin özelliği sessiz olmasıdır; ancak o, derinlemesine çalışmakta ve bölgenin ekonomik yapısını içeriden değiştirmektedir.

3. Amerikan Çekici: Jeopolitik Rekabet ve Boşluğu Doldurmak

Amerika Birleşik Devletleri, 2001 yılından sonra “terörle mücadele” sloganı altında Orta Asya'ya güçlü bir şekilde girdi, ancak gerçek varlığı jeopolitik niteliğe sahip olup bu nitelik, Rusya'nın nüfuzunu yeniden elde etmesini engellemeyi ve Çin'in doğuya ve batıya doğru genişlemesini frenlemeyi temsil etmektedir.

En öneli araçları şunlardır:

- Sınırlı güvenlik anlaşmaları.

- Siyasi ve medya desteği.

- Küçük ölçekli ekonomik girişimler.

- C5+1 platformu aracılığıyla diplomatik baskı.

Amerika'nın nüfuzu Rusya ve Çin nüfuzundan daha zayıf olmasına rağmen ancak dengeleyici bir rol oynamakta ve bölgede tek bir egemen gücün oluşmasını engellemektedir.

Bu üç güç karşısında zorunlu tarafsızlık ile kimlik arayışı arasında kalan Orta Asya ülkeleri, pozitif tarafsızlık politikası veya "eksenler arası denge" politikasını benimsemek zorunda kalmışlardır;

Ancak:

- Tarih, dil ve ekonomi nedeniyle Rusya'ya karşı tarafsız kalmak zordur.

- Devasa finansman ve ticaret nedeniyle Çin'e karşı tarafsız kalmak zordur.

- Küresel açıklık ve siyasi meşruiyete olan ihtiyaç nedeniyle Amerika'ya karşı tarafsız kalmak zordur.

Bu karmaşıklığın gölgesinde bu bölgenin halklarının İslami ve kültürel kimliği, bu birbirleriyle çatışan çekiçler arasında nefes alacak bir alan arayan bir unsur olmaya devam etmektedir.

Sonuç olarak

Orta Asya'yı "üç çekiç arasında sıkışmış" olarak betimlemek, sadece edebi bir betimleme değil, aksine stratejik bir gerçektir. Bölge hayati bir meydan okumayla karşı karşıyadır: Peki büyük güçler arasındaki rekabet sahası olmaya devam mı edecek? Yoksa kendi kendine güvenen, kendi kurumlarını inşa eden, servetine yatırım yapan ve dış baskılardan uzak bir şekilde geleceğini şekillendiren bağımsız bir eksen haline mi gelecektir?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmed Hâdi

Devamını oku...

Sezar Yasasının Şartlı Olarak Yürürlükten Kaldırılması!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Sezar Yasasının Şartlı Olarak Yürürlükten Kaldırılması!

Haber:

ABD Temsilciler Meclisi, Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmayı ve Suriyelilerin ülkelerine uygulanan yaptırımları kaldırmayı oyladıktan sonra Suriyeliler rahat bir nefes aldılar. Suriye, Dışişleri Bakanı Esad Şeybani'nin lisanı üzerinden ABD'nin bu adımını memnuniyetle karşıladı ve bunu “tarihi bir başarı ve hakkın ve Suriye halkının direncinin bir zaferi” olarak nitelendirdi ve yasanın yürürlükten kaldırılmasını, içinde bulunduğu aşamada Suriye'ye desteğin önemine ilişkin bilincin arttığını yansıttığını ifade etti.

Yasa tasarısı, yaptırımların kaldırılmasının belirli şartlara tabi olduğunu ve bu şartların periyodik olarak gözden geçirileceğini öngörmektedir; bu şartlar arasında Suriye'nin azınlık olarak adlandırdığı grupların haklarına saygı gösterilmesi, terör örgütleriyle mücadele için somut adımlar atıldığının kanıtlanması ve komşu ülkelere karşı tek taraflı askeri harekatların engellenmesi gerektiği yer almaktadır.

Yorum:

Sezar Yasası, 2019 yılında “Suriye'deki sivilleri korumak” gerekçesiyle ABD Kongresi'nde her iki parti tarafından helak olmuş Esad rejimine karşı sunulan birkaç yasa tasarısına verilen bir addır.

2025 yılının sonlarında Amerika, otomatik olarak yeniden yürürlüğe girmesine ilişkin bir madde eklemeden yasayı yürürlükten kaldıracak.Yasanın yürürlükten kaldırılması, Sezar'ın yaptırımlarının kalıcı olarak kaldırılacağı anlamına gelse de ancak o,ABD yönetiminin onaylamasından itibaren 90 günü aşmayan ve ardından dört yıl boyunca her 180 günde bir Kongre'ye rapor sunmasını gerektiren bağlayıcı olmayan şartlar içermektedir.

Diğer ifadelerle, yaptırımların kılıcı, terörle mücadelede, yani İslam'la mücadeledeki değerini kanıtlamak için Ahmed Şara'nın yeni rejiminin boynunda asılı olarak kalmaya devam edecektir; dolayısıyla komşusuna, yani Yahudi varlığına karşı herhangi bir askeri harekatta bulunulmaması, küçük dini ve etnik grupların haklarına saygı gösterilip onların hükümet ve parlamentoya adil bir şekilde dahil edilmesi, ülkenin parçalanmasına ve dağılmasına kapı aralamak anlamına gelmektedir.

Bu yürürlükten kaldırmadan önce Ahmed Şara, Beyaz Saray'da kendisini kabul eden ve kendisine “Amerika'yı Yeniden Büyük Yap” "MAGA" şapkası hediye eden Trump'a itaat etme ve boyun eğme gösterisinde bulunmuştu; bu ise Ahmed Şara rejiminin Amerika'ya itaat edeceği ve her şeyden önce siyasal İslam'a karşı savaşta Amerika'nın ok kılıfındaki bir ok olacağına dair sembolik bir jeste işaret etmektedir. Bundan sonra ise Amerikan ve diğer şirketlerin, kalkınma ve Suriye ekonomisini kurtarma bahanesiyle gelip ülkenin servetini tekelleştirmeleri için yaptırımların kaldırılması diye bir engel olmayacaktır.

Bu yasanın Esad rejimi öncesinde Suriye halkı üzerinde büyük bir etkisi olduğu şüphesizdir; ancak Esad ailesinin rejiminin düşüşünden sonra bu yasanın yürürlükte kalmaya devam etmesi, başta Allah'ın şeriatının tatbik edilmesi olmak üzere devrimin taleplerini sırtlarının arkasına atmalarının ardından Amerika'nın bölgeye yönelik planlarını erken aşamada kabul eden ve tam olarak bu planlara katılan yeni yöneticilere yönelik şantajdan başka bir şey değildi.

Ahmed Şara ve onunla birlikte olanların, yasa yürürlükten kaldırıldıktan sonra doğru yola dönüp Suriye'deki ümmetin taleplerinin yanında yer alacaklarına dair hala bir umut besleyenlere diyoruz ki: kendinizi yeniden bir gözden geçirmek, İslam'ın yanında yer almak ve devrimi doğru yola geri döndürmek için acele edin. Aksi takdirde, bir kez aşağılanana tekrar tekrar aşağılanmak kolay gelecek ve işte o zaman ölü bir kişinin yarası acımayacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hüsameddin Mustafa

Devamını oku...

Demokratik Sistemin Temeli Kâr ve Güç Olup Aksi Değildir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Demokratik Sistemin Temeli Kâr ve Güç Olup Aksi Değildir!

Haber:

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Uluslararası İnsan Hakları Günü vesilesiyle bir mesaj yayınladı ve mesajda şunlar geçti: “Haklarımız asla kâr veya güçten sonra ikinci plana atılmamalıdır. Tüm insanların onur ve özgürlüğün tadını çıkarabilmesi için haklarımızı korumak üzere birleşelim.”

Yorum:

Kararlı Gazze'de ve Şam bölgelerindeki yerinden edilmiş kişilerin kamplarındaki durumun ve iki yıldan fazla bir süredir yiyecek ve ilaçtan mahrum kalarak açlık içinde yaşayan, hatta hayvan yemi ve inek derisi yiyecek bir duruma kadar ulaşan El Faşir halkının ölümünün ortaya çıkmasından sonra... Neden bu meşum örgüt müdahale etmiyor veya örgütün insan hakları bildirgesinde belirtildiği gibi sivilleri korumak ve ihtiyaç sahiplerine insani yardım sağlamak gibi iddia edilen rolünü yerine getirmiyor? Bu onur ve haklar hani nerede; yoksa onların standartları ırk, renk ve dine mi dayalıdır?

Sudan'daki bazı raporlar, bu örgütün Darfur'da kuşatma altındaki halka insani yardım götürme bahanesiyle Hızlı Destek Güçleri'ne askeri teçhizat sağladığından ve kamyonların Sudan'ın komşu ülkelerin geçitlerinin biri üzerinden girdiğinden bahsetmektedir; peki buna ne demeliyiz?

Tüm bunlar ve diğerleri, çıkar ve kârı diğer tüm değerlerin önüne alan kapitalist sistemin ve onun örgütlerinin ve kurumlarının iğrençliğini göstermektedir; dahası onlarda insan onuruna bir yer yoktur. Dolayısıyla bunlar, kurbanlarına, onlara bir iyilik getireceği bahanesiyle zehirli bal sunmakta da bir sakınca görmezler; kurbanlar da bu zehirli balı kendi elleriyle içerler ancak daha sonra, er ya da geç kendilerini öldürecek ölümcül bir zehir yuttukları ortaya çıkar.

Birleşmiş Milletler ve kurumları hakkında konuşurken, onun aslına geri dönüp kendimize şu soruyu sormalıyız: Bu kuruluşlar yardımlar sağlarken elde etmek istedikleri gaye nedir? İddia ettikleri gibi gerçekten Müslümanlar için onur ve özgürlük sağlamak mıdır?

Birleşmiş Milletler, sömürgeci ülkelerin Müslüman ülkelere karşı işledikleri suçları örtbas etmek için kullandıkları araçtan başka bir şey değildir; ardından da hiçbir amaca hizmet etmeyen, zulmü ortadan kaldırmayan, aksine gizli gündemleri için mağdurları kurban olarak sunan açıklamalar yapmaktadırlar; bu ise aklı olan herkes için açık bir hale gelinceye kadar beklediğimiz bir şeydi.Bu nedenle İslam ümmetinin, küfür milletinin kendisine karşı kurduğu tuzağın ne olduğuna, Batı ile olan çatışmanın zirveye ulaştığına ve bu çatışmada çeşitli yöntemler, vesileler ve çok sayıda uygulama araçları kullandığına dair bilinç silahıyla silahlanması gerekir.

Aman ha dikkatli olun; çünkü ümmetin kapitalist sistemden kurtulup, halkları ve milletleri öldüren fikri pislikleriyle birlikte kapitalist sistemi cehennemin en alt katına atma zamanı gelmiştir. Ayrıca ümmetin, Rabbinin şeriatını tesis etme, O'nun hükümlerini uygulama ve O'nun alemler için bir rahmet olan ideolojisini tüm dünyaya yaymasının zamanı da gelmiştir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ Biz seni ancak âlemlere rahmet olsun diye gönderdik.” [Enbiya 107]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdusselam İshak - Sudan

Devamını oku...

Filistinli Kadınların Cinsiyet Eşitliği Konferanslarına İhtiyaçları Yoktur Aksine İşgalden Kurtulmaya ve İslam Nizamının Uygulanmasına İhtiyaçları Vardır

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Filistinli Kadınların Cinsiyet Eşitliği Konferanslarına İhtiyaçları Yoktur Aksine İşgalden Kurtulmaya ve İslam Nizamının Uygulanmasına İhtiyaçları Vardır

Haber:

2 Aralık'ta Kudüs Üniversitesi Hukuk Fakültesi, “Akdeniz Bölgesinde Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi: Zorluklar, Çözümler ve En İyi Uygulamalar” başlıklı uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı.Konferans, Filistin Kadın İşleri Bakanlığı, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele STK Forumu, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve İtalyan Perugia Üniversitesi (Uni Perugia di Studi degli versità) iş birliğiyle düzenlendi.Bu etkinlik İtalyan iş birliğiyle finanse edildi ve etkinlikte şu beş ana eksen ele alındı: Kadına yönelik şiddet, iş gücü piyasasında ve iş yerinde cinsiyet eşitliği, kadın ve toplum, toplumsal cinsiyet ve devlet sektörleri ve İtalyan tecrübesi. Konuşmacılar, toplumda cinsiyet eşitliği programları ve politikalarının teşvik edilmesinin yanı sıra işgücü piyasasına katılımın artırılması yoluyla kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesinin gerekliliğini vurguladılar.Kudüs'teki İtalyan İşbirliği Ofisi başkanı Mirko Tricoli, konferansın cinsiyet eşitliğiyle ilgili güçlü bir kolektif bağlılığı yansıttığı yorumunda bulundu.Bu girişim, sosyal, kültürel ve ekonomik dönüşüm yoluyla Filistin'de cinsiyet eşitliğini teşvik etmeyi ve cinsiyete dayalı şiddeti önlemeyi amaçlamaktadır.

Yorum:

Gazze'deki soykırıma ve Batı Şeria'da, suçlu işgal altında yaşayan Filistinli kadınların, hapishanelerde sistematik işkence ve cinsel şiddet dahil olmak üzere her gün maruz kaldığı teröre rağmen Kudüs Üniversitesi ve Batılı destekçilerinin, öncelikli olarak uluslararası bir konferans düzenlenmesini çağrısında bulunarak toplumdaki cinsiyet eşitsizliğine odaklanmaya karar vermiş olmaları korkunç bir şeydir!Vahşi bir işgalin gölgesinde kadınların ne tür bir güçlendirilmesi gerçekleşebilir ki?!

Bu, Batı'nın cinsiyet eşitliğini teşvik etme bahanesiyle ülkelerimizde finanse ettiği ve düzenlediği konferansların ve girişimlerin, gerçek anlamda kadınların yaşamlarını iyileştirmeyi amaçlamadığının, aksine Batı'nın inançlarını, yaşam tarzlarını ve sistemlerini bize dayatma yönündeki süregelen sömürgeci mirasının bir parçası olduğunun başka bir kanıtıdır.Hedef, İslami sosyal ve kültürel değerleri silip bunu, Batı ile uyumlu ve Batı'nın ülkelerimiz üzerindeki kontrolünü kolaylaştıran başka değerlerle değiştirmektir.Zira eğitim ve onun kurumları, sömürgeci ülkelerin İslam beldelerinde laikliği yaymak ve İslam'ı ortadan kaldırmak için kullandıkları tercih edilen bir araç olarak kabul edilmektedir.Buna dair örneklerden biri, on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda Müslüman ülkelerde kurulan Avrupa misyoner ve kültür dernekleri ile Beyrut Amerikan Üniversitesi'dir.Ayrıca Batı kültürüne meftun olan bazı Müslüman akademisyenlerin, kendi toplumlarında Batı inançlarını yaymanın bir aracı olarak çalışmaları yeni bir durum değildir.Zira onlar, 19. yüzyılda yabancı öğrenci olarak Fransa'ya gidip Montpellier Üniversitesi'ne kaydolan ve 1885'te Batı düşüncesiyle iyice aşılanmış olarak geri dönen ve yazılarında başörtüsü, çok eşlilik ve İslam'ın boşanma ve miras konusundaki görüşlerini eleştirmeye devam eden Kasım Emin gibi akademisyenlerin izini takip etmektedirler.Buna, sınırsız özgürlükler fikri de dahil olmak üzere Batı düşüncesinin propagandasını yapan “Kadının Kurtuluşu” adlı kitabı da dahildir.

Kudüs Üniversitesi tarafından düzenlenen bu konferans, aile içi şiddet, cinsel taciz, yoksulluk veya eğitim, ekonomik, siyasi, hukuki veya sağlık hizmetlerinden mahrumiyet gibi kadınların karşılaştığı çok çeşitli sorunların çözümünde "cinsiyet eşitliği" mefhumunun güvenilirliğine dair objektif ve eleştirel bir analiz yapmadan, kadın hakları ve güçlendirilmesiyle ilgili Batı'nın seküler anlatılarını basitçe tekrarlamıştır. Kadının sorunlarına yönelik kapsamlı bir çözüm olarak pazarlanan toplumsal cinsiyet eşitliği, aile hayatında ve toplumda erkek ve kadınların rolleri, hakları ve sorumluluklarında eşitliği gerçekleştirmeyi amaçlamakta ve bunun da kadınlar için saygı, adalet ve daha iyi bir yaşam kalitesi sağlayacağına inanılmaktadır.Oysa bu, Batı'nın kadına değer verme ve ona, temel ekonomik, siyasi, hukuki ve eğitim haklarını tanıma konusunda başarısız olması sonucu doğan Batılı bir mefhumdur.Ancak dünya çapında ülkelerin anayasaları ve yasalarında “cinsiyet eşitliğinin” pekiştirilmesine rağmen, kadına yönelik şiddet, taciz, yoksulluk, ekonomik ve cinsel sömürü, adaletsizlik ve kadının siyasi, ekonomik, eğitim ve sağlık haklarından mahrum bırakılması gibi sorunların boyutu, dünya genelinde hala korkunç bir şekilde devam etmektedir.Buna ek olarak kadının iş yoluyla güçlendirilmesi anlatısı hatalıdır; çünkü birçok çalışan kadın düşük ücretli, kalitesiz ve genellikle istismar edici işlere girmekte ve bu işler de kadınları sadece yoksulluktan kurtarmakta başarısız olmakla kalmamış, aksine onları fedakarlık yapmaya ve anneler olarak hayati rollerinden ödün vermeye zorlamış ve çocuklarıyla geçirebilecekleri değerli zamanlardan da mahrum bırakmıştır.Bunun yanı sıra evlilik ve aile yaşamında cinsiyet eşitliği çağrısı, evlilik ve ebeveynlik sorumlulukları konusunda kafa karışıklığına ve anlaşmazlıklara yol açarak aile hayatı uyumunu baltalamış ve boşanma vakalarının artmasına katkıda bulunmuştur.

Filistin'deki kadını güçlendirmek için ilk olarak onu, mübarek toprağı Yahudilerden kurtarmak için Müslüman orduların seferber etmeye davet yoluyla işgalden kurtarmayı gerektirir.İkinci olarak, erkek olsun kadın olsun tüm insanların haklarını adil bir şekilde garanti altına alabilecek ve iyi bir yaşam kalitesini sağlayabilecek doğru bir siyasi, ekonomik, hukuki ve eğitim sisteminin inşa edilmesini gerektirir.Bu ise ancak Alim ve Hakim olan Allah'ın indirdiği bir sistemle gerçekleşebilir.Sonra üçüncü olarak da yaşamın her alanında kadın ve erkekler arasında iş birliğini sağlayan, her iki cinsiyetin onurunu koruyan, doğalarını tamamlayan hak ve görevleri belirleyen, evlilik ve aile hayatındaki uyumu gerçekleştiren ve bir eş ve anne olarak kadının hayati rolünü gerçekten takdir eden içtimai nizamın uygulanmasını gerektirir.Bu ise ancak cinsiyet eşitliğine dayalı yasalar yoluyla değil, İslami içtimai hükümler yoluyla gerçekleşebilir.Bu nedenle Allah Subhanehu ve Teala'nın sistemi olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafete davet etmek, Müslüman kadın için daha iyi bir yaşam arayışında olanlar için tartışma ve konferansların ana konusu olmalıdır. 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esma Sıddık

Devamını oku...

Fotoğrafçılık, Resim ve Videolar Alanında Yapay Zekanın Kullanılması

  • Kategori Emir'e sorulanlar
  •   |  

(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)

Soru - Cevap

Fotoğrafçılık, Resim ve Videolar Alanında Yapay Zekanın Kullanılması

İslam Ebu Halil ve Raid El-Hareş Ebu Muaz’a

Soru:  

İslam Ebu Halil’in sorusu:

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh, faziletli Şeyhimiz, Allah sizi korusun ve İslam’ı, sizin ellerinizle yeryüzünde hakim kılsın. 

Bu zamanda birçok insan için önemli olan yapay zeka hakkında bir soru sormak istiyorum ve cevabı resmi sayfanızda yayınladığınızda, Allah'ın izniyle onun herkes için faydalı olmasını umuyorum.

Günümüzde birçok insan, insan veya hayvan resimleri oluşturmak için yapay zekayı kullanıyorlar.İnsan, yapay zekâya bazı kriterlerle birlikte belirli bilgiler girerek bir resim oluşturmasını istiyor ve yapay zekâ da gerek animasyon gerekse gerçeklik şeklinde bir resim veya video klipleri üretiyor.Ayrıca var olan bir kişinin resmi girilerek bir podcast veya program oluşturulacağı gibi, aslen var olmayan birinin resminin oluşturulması da talep edilebiliyor.

Birinci soru:

İnsan veya hayvan resimleri oluşturmak için yapay zekanın kullanılması şer’an caiz midir?Ayrıca davet amaçlı veya genel olarak animasyon resimleri veya video klipler oluşturmak caiz midir?

İkinci soru:

Eğer yapay zekâ kullanılarak insan resimleri oluşturmak caizse, bu resimlerin şerî kurallara bağlı olması gerekir mi? Yani kadının, başörtülü mü olması gerekir yoksa başörtüsüz de olur mu? 

Cevabınızdan dolayı Allah sizi hayırla mükafatlandırsın.

İslam Ebu Halil 25/11/2025

2- Raid El-Hareş Ebu Muaz’ın sorusu:

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.

Günümüzde yapay zeka sayesinde metni resme dönüştürebiliyor ve resmin özelliklerini veya niteliğini değiştirebiliyor ya da animasyona dönüştürebiliyoruz ve aynı zamanda metnin akışına dayalı video çalışmaları da yapılabiliyor; resmi değiştirmek (çizgi film veya animeye dönüştürmek gibi) "elle çizilmiş" olarak mı ya da başka bir şey mi sayılır? Yoksa doğrudan insan fiili olmayan algoritmalara dayalı "otomatik üretim" mi sayılır?

Cevap:

Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.

Sorularınız birbirine benzemektedir ve işte size cevabı:

Birincisi: Yapay zekâ programları insanlık için açılan büyük ve geniş bir kapıdır; yapay zekâ, şöyle buyuran yaratıcı Subhanehu’nun büyüklüğünün delilidir: عَلَّمَ الْإِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْİnsana bilmediği şeyleri öğretti.” [Kalem 5] Böylece insan, sırf kendi çabasıyla gerçekleştirmesi zor olan işleri yapmak ve görevleri uygulamak için makineleri, hesaplamaları, algoritmaları ve bilgisayar programlarını kullanmaya muktedir bir hale gelmiştir… Dolayısıyla yapay zekâ, bilim ve uygulamada büyük bir sıçrama olup araçlar ve üsluplarda, insanların hayat seyrinde, sivil ilerleme ve benzerlerinde büyük değişiklikler meydana getirme gücüne sahiptir…

İkincisi:Yapay zeka tek bir alanla sınırlı değildir, aksine bilim, bilgi ve uygulama alanlarına kadar çok sayıda kullanım alanları vardır... Zira sağlık, tıp ve hastane alanında, bilim ve buluşlar alanında, eğitim alanında, askeri ve savaşlar alanında, çeşitli sanat alanlarında... Ve daha birçok alanda etkili bir şekilde kullanılabilmektedir. Dolayısıyla diğer bilimler ve buluşlar gibi, insanın onu kullanmadaki tercihine göre hayır ve şer için kullanılabildiği gibi beşerin hayrı ve insanın hayrı için de kullanılabilir ve insanlar için büyük faydalar sağlayabilir; ayıca şer ve yozlaşmada, insanlara zulmetmede ve onlara karşı haddi aşmada, insanların mallarını batıl yolla yemede ve benzerlerinde de kullanılabilir…

Üçüncüsü: Şimdi cevabını vereceğimiz soru,yapay zekâ programlarının fotoğrafçılık, çizim, video, robotik ve benzeri hususlarda kullanılmasıdır… Bu soruya cevap vermek için aşağıdaki hususları inceleyelim:

1- Resim yapmak, lügat olarak bir mahlukun, yaratılışına benzeyen bir görüntüsünü yapmaktır; yani onun bir benzerini veya onun bir örneğini yapmak olup mahlukun görüntüsü ona ne kadar yakın olursa, icat edicilik de bir o kadar güçlü ve büyük olacaktır… Yani bir şeyin resmini yapmak, yani ona benzer bir şeyi yapmak demektir… Yani mana, iki resmin birbirine benzemesi olmaktadır… Ama aynı şeyin herhangi bir vesileyle aktarılması ise, resim yapmak kelimesinin anlamına intibak etmez… Ruhu olan bir şeyin resmini yapmak haram kılınmıştır. Bir şeyin resmini yapmanın vakıası, o şeyin bir benzerini elle, kamera ile veya herhangi bir aletle karada veya havada çizmektir... Aynı şeyin herhangi bir vesileyle aktarılması (fotoğrafının çekilmesi) değildir.

2- Ruhu olan bir şeyin resmini yapmanın haram kılınmasına gelince; bunun delilleri aşağıdaki şekildedir:

A- [Sahih-i Buhari… Said İbn Ebu’l Hasan’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: İbn Abbas Radıyallahu Anhuma’nın yanındaydım: Derken bir adam geldi ve şöyle dedi: Ey Ebu Abbas, ben geçimimi elimle yaptığım şeylerden kazanan bir adamım ve bu resimleri yapıyorum. Bunun üzerine İbn Abbas şöyle dedi: Sana Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den bir şeyi haber vereyim; onu şöyle derken işittim: مَنْ صَوَّرَ صُورَةً فَإِنَّ اللَّهَ مُعَذِّبُهُ حَتَّى يَنْفُخَ فِيهَا الرُّوحَ وَلَيْسَ بِنَافِخٍ فِيهَا أَبَداً» فَرَبَا الرَّجُلُ رَبْوَةً شَدِيدَةً وَاصْفَرَّ وَجْهُهُ فَقَالَ: وَيْحَكَ إِنْ أَبَيْتَ إِلَّا أَنْ تَصْنَعَ فَعَلَيْكَ بِهَذَا الشَّجَرِ كُلِّ شَيْءٍ لَيْسَ فِيهِ رُوحٌKim bir resim/suret yaparsa Allah, yaptığı resme ruh üfleyene kadar ona azap eder. Hiçbir zaman ona ruh üfleyecek de değildir.İbni Abbas'ın bu cevabı üzerine o ressam kişi şiddetli bir hışıltı ile har har soludu ve benzi sarardı. İbni Abbas Radıyallahu Anhuma ona acıyarak “Vah sana yazık oldu. İlla da yapmam gerekiyor diyorsan sana şu ağaç ve kendisinde ruh olmayan şeyleri tasvir etmeni tavsiye ederim” dedi.]

B- [Sahih-i Buhari… Ebuydullah Nafi’den, Abdullah İbn Ömer Radıyallahu Anhuma’dan, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu haber verdiğini rivayet etmiştir: إِنَّ الَّذِينَ يَصْنَعُونَ هَذِهِ الصُّوَرَ يُعَذَّبُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُقَالُ لَهُمْ أَحْيُوا مَا خَلَقْتُمْBu resimleri/suretleri yapanlar kıyamet günü azap görürler. Onlara; haydi yarattıklarınızı canlandırın denilir.”]

C- [Sahih-i Müslim… Nafi ve Kasım İbn Muhammed, Aişe’den şunu rivayet etmiştir: Aişe üzerinde suretler bulunan küçük bir yastık satın almıştı. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem yastığı görünce kapıda durup içeri girmedi. Aişe (Radıyallahu Anha) “Ben yüzünden hoşnutsuzluğunu anladım.” (Yahut hoşnutsuzluğu anlaşıldı.) Aişe (Radıyallahu Anha): “Ey Allah’ın Rasulü! Allah'a ve Rasulü’ne tevbe ediyorum. Ben ne suç işledim?” dedi. Bunun üzerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, مَا بَالُ هَذِهِ النُّمْرُقَةِ؟ “Bu yastık da neyin nesidir?” buyurdu. Aişe Radıyallahu Anha, فَقَالَتْ: اشْتَرَيْتُهَا لَكَ تَقْعُدُ عَلَيْهَا وَتَوَسَّدُهَا “Ben onu senin için satın aldım. Onun üzerine oturur ve yaslanırsın” dedi. Bunun üzerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: إِنَّ أَصْحَابَ هَذِهِ الصُّوَرِ يُعَذَّبُونَ وَيُقَالُ لَهُمْ أَحْيُوا مَا خَلَقْتُمْ “Şüphesiz ki, bu suretlerin sahipleri azap olunacaklar ve onlara haydi yarattıklarınızı canlandırın denilir.”]

D- Canlı olmayan şeylerin resmini yapmanın mubah oluşunu, Şahsiyet 2’deki tasvir bölümden geçenler teyit etmektedir: [(Ayrıca ağaç v.b. içerisinde can olmayanın suretinin yapılmasının mübah oluşu hadislerde açık olarak geçmiştir. Zira Ebu Hureyra’nın hadisinde: فَمُرْ بِرَأْسِ التِّمْثَالِ يُقْطَعْ فَيُصَيَّرَ كَهَيْئَةِ الشَّجَرَةHeykelin kafası ile karşılaştığında onu parçaladığı, onun ağaç şeklini aldığı” geçmektedir. (Ahmed tahric etti ve aynı şekilde Tirmizi ve Ebu Davud da tahric ettti.) Bu, ağaç heykelinde hiçbir şey olmadığı anlamına gelmektedir. İbn Abbas’ın hadisinde şöyle geçmektedir. (Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i şöyle derken işittim: كُلُّ مُصَوِّرٍ فِي النَّارِ يَجْعَلُ لَهُ بِكُلِّ صُورَةٍ صَوَّرَهَا نَفْسًا فَتُعَذِّبُهُ فِي جَهَنَّمَ   “Her suret yapan ateştedir. Yaptığı her surette onun için bir nefis/can verilir. O suret cehennemde ona azap eder.” Ve şöyle dedi: فإِنْ كُنْتَ لَا بُدَّ فَاعِلاً فَاصْنَعْ الشَّجَرَ وَمَا لَا نَفْسَ لَهُ “Eğer onu mutlaka yapacaksan ağaç ve canlı olmayanın suretini yap!”)] Bitti.

Yukarıdaki nasslarda geçen haramlılık, ruhu olan şeylerle sınırlıdır, yani ona has olup genel değildir. Delili ise şudur: (حتى ينفخ فيها الروح “Yaptığı resme ruh üfleyene kadar”) أَحْيُوا مَا خَلَقْتُمْ “haydi yarattıklarınızı canlandırın.” Ağaç ve benzerleri bundan istisnadır, yani haram olan resim, ruhu olan şeylerdir… Bu nedenle diğer mutlak veya genel olan nasslar, usulde olduğu gibi mukayyet ve has olana, ruhu olan şeye hamledilir; tıpkı şu hadisler gibi: (İbn Ömer’den Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: إِنَّ الَّذِينَ يَصْنَعُونَ هَذِهِ الصُّورَةَ يُعَذَّبُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ “Şüphesiz bu suretleri yapan kimseler, kıyamet gününde azaba uğratılırlar.” İbn Abbas’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i, şöyle derken işittim: كُلُّ مُصَوِّرٍ فِي النَّارِ “Her sûret yapan cehennemdedir.” Ve benzerleri gibi…

3- Resim yapmanın vakıasının, ruh sahibi mahlukun benzetilmesi olduğuna ve zatının aktarılması olmadığına gelince; bunun delilleri aşağıdaki şekildedir:

A- Umdetü'l-Kârî fî Şerhi Sahihi'l-Buhârî’de…Müminlerin annesi Aişe Radıyallahu Anhe’nin hadisi hakkında şöyle geçmektedir: [(Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem seferden gelmişti ve Ben de kapı girişini içerisinde resim olan bir çeşit nakışlı kumaş ile örtmüştüm. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu görünce çekip yırttı ve şöyle buyurdu: أشَدُّ النَّاسِ عَذَاباً يَوْمَ القِيامَةِ الَّذِينَ يُضاهُونَ بِخَلْقِ الله.. “Kıyamet günü insanların en şiddetli azap görenleri, yaratmakta Allah’a benzer olmaya çalışanlardır.” Onun [هتكه] kavli: Yani yerinden çekip yırttı demektir.  Ve onun [يضاهون] kavli: Yani yaratmakta Allah’a benzemeye çalışanlardır demektir.]

B- İbn Hacer’e ait Fethu’l Bâri’de, ayhı hadis hakkında şöyle geçmektedir: أشَدُّ النَّاسِ عَذَاباً يَوْمَ القِيامَةِ الَّذِينَ يُضاهُونَ بِخَلْقِ الله.. “Kıyamet günü insanların en şiddetli azap görenleri, yaratmakta Allah’a benzer olmaya çalışanlardır” [يُضَاهُونَ بِخَلْقِ اللَّهِ أَيْ يُشَبِّهُونَ مَا يَصْنَعُونَهُ بِمَا يَصْنَعُهُ اللَّهُ“Yaratmakta Allah’a benzer olmaya çalışanlardır; yani yaptıklarını, Allah’ın yaptıkları şeylere benzetenlerdir… Zühri’nin Kasım’dan, Müslim’deki rivayetinde şöyle geçmektedir: الَّذِينَ يُشَبِّهُونَ بِخَلْقِ اللَّهِ “Allah’ın yarattığına benzetenlerdir…]

Binaenaleyh haram olan tasvir-sûret yapmak, yaratmakta Allah’a benzer olmaya çalışarak ruhu olan şeyleri yapmaktır; yani haram olan suret, yaratmakta Allah’a benzer olmaya çalışmaktır; yani yaratmakta Allah’a benzemektir. Dolayısıyla her ne zaman benzeme yaratmaya yakın olursa, surette de bir o kadar yaratıcılık olmaktadır… Bu nedenle yaratmakta Allah’a benzer olmaya çalışanlar, başka hadislerde (suret-resim yapanlar) olarak adlandırılmıştır:

- İbn Mesud Radıyallahu Anh’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَذَاباً يَوْمَ الْقِيَامَةِ الْمُصَوِّرُونَ “Şüphesiz ki kıyamet gününde insanların en şiddetli azap görecek olanları, suret yapan/çizenlerdir.” [Müttefekun Aleyh.]

- [Sünen-i Nesai… Muslim İbn Subeyh Mesruk’tan Abdullah’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَذَاباً يَوْمَ الْقِيَامَةِ الْمُصَوِّرُونَ “Şüphesiz ki kıyamet gününde insanların en şiddetli azap görecek olanları, suret yapan/çizenlerdir.” Ahmed şöyle dedi: suret yapan/çizenlerdir.]

- Kurucu Emir’in, 23/3/1969 tarihli soru-cevapta şöyle geçmektedir: (Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: يَا عائِشَةُ أَشَدُّ النَّاسِ عَذَاباً عِند اللَّهِ يَوْمَ القيامةِ الَّذينَ يُضاهُونَ بِخَلقِ اللَّهِ “Ey Aişe! Kıyamet günü azap bakımından Allah katında insanların en şiddetlisi, yaratmakta Allah’a benzer olmaya çalışanlardır.” Yani suret yapan kimselerdir demektir.)

(Yaratmakta Allah’a) benzer olmaya çalışmak veya benzemek, haram kılınışının illeti değildir. Bu nedenle ruh sahibi olmayan ağaç ve benzeri şeylerin suretlerinin/resimlerinin yapılması, belirttiğimiz gibi mubahtır; ancak  (yaratmakta Allah’a) benzer olmaya çalışmak veya benzemek, ruhu olan bir şeyin suretini yapmanın haram olmasının vasfıdır; yani menatın tahkiki kapsamına girer: Eğer suret, yaratmakta Allah’a benzerse, bu haram olur,  yok eğer mahlukun zatını aktarmak (fotoğraf makinesi ile resim çekmek) şeklinde olursa, haram olmaz;  çünkü bir mahlukun suretini yapmak, ona benzeyen bir örneği veya şekli icat etmek olup onun zatını aktarmak (fotoğraf makinesi ile resim çekmek) değildir… Zatı aktarmak (fotoğraf makinesi ile resim çekmek): (Bir kişinin suretini yapmak değildir. Başka bir deyişle; onun bir örneğini almak, bilakis bir kişinin ve bir şeyin aynısının yansımasıdır. Bundan dolayı suret yapmayı nehyeden hadisin kapsamına girmez ve ona intibak etmez. Dolayısıyla bu, menatın tahkiki babından olup, hakkında hüküm verilmesi istenen şeyin vakıası hakkında araştırma yapılan, yani onun ne olduğu hakkında araştırma yapılan, sonra üzerine hükmün tatbik edildiği delil hakkında araştırma yapma babından değildir.) 23/3/1969 tarihli soru-cevapta geçtiği gibi.

Dördüncüsü: Yukarıda bahsedilenlere binaen, şimdi soruları cevaplıyoruz:

1- Resim, heykel (heykeller) ve fotoğraf çekmenin hükümlerini (İslam Şahsiyeti İkinci Bölüm) kitabımızda ve 19/03/2017 tarihli soru-cevap da dahil yayınladığımız soru-cevaplarda, birçok ayrıntı ve delillerle açıklamıştır... Nitekim canlı varlıkların elle çizilmesi ve heykellerinin yapılmasının (çocuk oyuncakları hariç), insanın çabasıyla olduğu ve yaratmaya benzediği sürece şer'an haram olduğunu açıklamıştık; ayrıntılı delillerin olduğu cevaplara müracaat edilebilir.

2- Bilgisayarın icadından sonra, fare (mouse) kullanarak resim programları yoluyla bilgisayar üzerinden canlı varlıkların çizimlerini ve suretlerini yapmak mümkün hale gelmiştir; bu, çizim ve tasvirin aktarımında, dikkat çekici bir aktarımdı; zira fotoğrafçı, çizimler ve resimler üretmek için yazılım yeteneklerinden yararlanmaya başlamıştır…Ancak insanın çabasıyla yaratmaya benzer şekildeki çizimi kalmaya devam etti ve mahluka olan benzerlik ne kadar güçlü olursa, yaratıcılık da o kadar güçlü olmaya başladı...

3- Fotoğraf çekmek açısından olana gelince; bu, mubah olup haram değildir; çünkü bir şeyin zatını aktarmak (fotoğrafını çekmek), onu (yaratmakta) benzer olmaya çalışmak değildir ki delillerden bazı şunlardır:

A- 23/3/1969 tarihli soru-cevaptan: [Fotoğraf çekmeye gelince…O, ayna gibidir; ayna bir şeyin zatını yansıttığı gibi, yani aksettirdiği gibi aynı şekilde fotoğraf makinesi de onu yansıtmaktadır; dolayısıyla makinenin çıkardığı şey, bir eskiz ve biçimlendirme olmadığı gibi aynı şekilde bir şahsın suretini yapmak da değildir. Diğer bir deyişle, onun bir örneğini almaktır, dahası bir şahsın veya bir şeyin zatının yansımasıdır. Bundan dolayı suret yapmayı nehyeden hadisin kapsamına girmez ve ona intibak etmez. Dolayısıyla bu, menatın tahkiki babından olup, hakkında hüküm verilmesi istenen şeyin vakıası hakkında araştırma yapılan, yani onun ne olduğu hakkında araştırma yapılan, sonra üzerine hükmün tatbik edildiği delil hakkında araştırma yapma babından değildir. Buradaki şeyin vakıası, bir eskiz ve biçimlendirme değil, bir yansıtma ve aksettirmedir. Bu nedenle tasvir-suret yapmanın hükmüne intibak etmez ve onun kapsamının dışında olup aynanın yansıtmasına intibak eder veya mubah olan hususlarla ilgili umumlar kapsamına girer. Buna göre fotoğraf makinesiyle resim-suret çekmek, haram değildir… H. 05 Muharrem 1389 M. 23 Mart 1969]

B- 22/1/1971 tarihli cevaptan: [Tasvir, kazıma, çizim ve bir insanın tasvir için doğrudan yaptığı diğer şeylerdir. Allahu Teala, ister kağıt, ister giysi, ister duvar, isterse başka bir şeyin üzerine çizilmiş olsun Müslümanlara, ruhu olan her şeyin doğrudan resmini çizmesini haram kılmıştır; yani Müslümana, ister taşların, ister kapların, ister başka bir şeyin üzerine kazımak olsun ruhu olan her şeyi doğrudan kazıması haram kılınmıştır; ayrıca bir Müslümana, ister deri üzerine, ister sıva veya oyma ile duvar üzerine, isterse boya veya başka bir şeyle giysi üzerine olsun ruhu olan her şeyin doğrudan resmini yapması veya kazıması haram kılınmıştır. Dolayısıyla Müslümana, heykel, resim, kazı, kalıp yapımı ve benzerleri gibi lügat olarak tasvir-suret yapma kelimesinin kapsamına giren her şey haram kılınmıştır. Ama lügat olarak tasvir-suret yapma olarak kabul edilmeyen şeyler ise haram değildir; bu nedenle fotoğraf çekmek, uydu fotoğrafçılığı veya benzerleri haram değildir. 22/01/1971]

4- Yapay zeka kullanılarak canlı varlıkların resimlerinin, çizimlerinin veya videolarının üretilmesine gelince; bunun vakıası aşağıdaki şekildedir:

A- Bir kişi, yapay zekâ programına bir metin yazarak, bu metinle ruhu olan resimleri şekillendirmesini talep eder; örneğin sanki şunu talep etmesi gibi: (Filanca başkanın, spor kıyafeti giymiş fotoğrafı); yapay zekâ programı da, istenilen başkanın spor kıyafeti giymiş resmini şekillendirir ve bu, fotoğraf, çizim ve benzerleri şeklinde olabilir.

Bu, video prodüksiyonuna da intibak eder; yani bir kişi, özel bir programdan belirli özelliklere sahip bir video üretmesini isteyebilir; örneğin programın, filan hatibin Cuma hutbesinin videosunu üretmesi gibi. Dolayısıyla program, tasarrufu altındaki bilgileri kullanarak, talep edildiği gibi bu hatibin Cuma hutbesini verdiği bir video üretir... Ve benzerleri gibi.

B- (Dördüncüsü- 1 ve 3) maddelerinde bahsettiğimiz şeylere binaen; Eğer resim, bir mekan ve zamanda fotoğraf çekmek gibi bir şeyin zatının nakledilmesiyse (fotoğrafının çekilmesiyse), bunda bir şey yoktur. Ama eğer suret, bir şeyi yaratma bakımından benzemeye çalışma babından ise, yani elle veya bilgisayar ile suret yapmak gibiyse, o zaman caiz değildir; çünkü tasvir-suret yapma kelimesi, buna intibak eder, yani (yaratmada Allah’a benzemeye çalışanlar) cümlesine intibak eder.  Sonra bir de bu resme, gerçek olmayan, yani yüz hatlarının veya giydiği kıyafetin türünün değiştirilmesi, mevcut olmadığı halde Cuma hutbesini verdiğinin gösterilmesi veya ölü bir insanın suretinin oluşturulması, yani bu resmin gösterildiği yer ve zamanda resmin sahibi olan kişiye uymayan bir şekilde oluşturulması ve benzerleri gibi gerçekliği olmayan şeyler eklenirse, o zaman bu, haram olmasının yanı sıra, aldatmayı, yalan söylemeyi, zarar vermeyi ve benzerlerini haram kılan nasslara da intibak eder; bunun sebebi ise, resimlerin gerçek olmayan bir şekilde manipüle edilmesidir:

- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: الْخَدِيعَةُ فِي النَّارِ وَمَنْ عَمِلَ عَمَلاً لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنَا فَهُوَ رَدٌّ“Aldatan cehennemdedir; kim, emrimizden olmayan bir iş yaparsa o reddolunur.” [Buhari tahric etti]

- Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَا ضَرَرَ وَلَا ضِرَارَ“Zarar vermek ve zararla mukabele etmek yoktur.” [İbn-i Mace ve Hakim Müstedrek’de tahric etti]

- Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: وَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الْفُجُورِ وَإِنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ “Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür.” Müslim de şu lafızla tahric etmiştir: وَإِيَّاكُمْ وَالْكَذِبَ فَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الْفُجُورِ وَإِنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ “Yalandan kaçının, zira yalan kötülüğe götürür, kötülük de cehenneme götürür.”

Binaenaleyh bir şeyin hakikatini değiştiren ve onu gerçekte olduğundan farklı gösteren tasvir, sahih ve caiz olmayan bir yalan ve aldatmadır...Aynı şekilde resmin manipülasyonu yoluyla gerçekte olduğundan farklı tasvir edilerek korunan bir kişiye zarar vermek de yukarıdaki delillerden dolayı aynı şekilde sahih ve caiz değildir… Yani bu resimleri üretmek için yapay zeka programlarını kullanan bir kişi, günahkâr olur…Bu resimler ve videolar aşağıdaki şekilde olursa, günah daha da artar:

* Rasullerin ve Peygamberlerin (Allah'ın salat ve selamı üzerlerine olsun) resimlerini oluşturmak veya Peygamberlerin kutsallığından dolayı onları temsil eden ve dilleriyle konuşan videolar oluşturmak; zira peygamber, Allah Subhanehu’nun nübüvvet ve risalet için seçmiş olduğu kişi olup bu, sadece ona has bir özelliktir ve onun dışında hiçbir insana verilmemiştir. Bu yüzden kendisine vahyedilen nebi veya Rasulün resmini veya videosunu oluşturmak, risalete bir saldırı, nübüvvete hakkını vermemek ve risaletin değerini takdir etmemektir. Dolayısıyla bu, risalete ve Rasule yönelik büyük bir zulümdür…

* Küfür fikirlerinin propagandasını yapan, fıskı ve fücuru teşvik eden, namuslara hakaret eden veya diğer haram olan fiil ve sözlere teşvik eden bir resim veya video oluşturmak.

Bu meselede benim tercihim budur. Bilen ve hüküm verenlerin en hayırlısı Allah’tır.

Kardeşiniz

Ata İbn Halil Ebu Raşta

H. 11 Cumade’l Âhir 1447

M. 09/12/2025

Cevaba, Emir’in (Allah onu korusun) web sitesinden bağlanabilirsiniz:

https://www.facebook.com/AtaAboAlrashtah/posts/122109753183129051

Devamını oku...

El-Vakiye TV: “Tevhid, Allah’a Karşı Gelenlere İtaat Etmeyi Değil, Allah’a İtaat Etmeyi Gerektirir.”

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye TV:
“Tevhid, Allah’a Karşı Gelenlere İtaat Etmeyi Değil, Allah’a İtaat Etmeyi Gerektirir.”

Hizb-ut Tahrir Üyesi Faziletli Şeyh Yusuf Maharize’ye (Ebu Humam) Ait Bir Kesit - Mübarek Toprak (Filistin)

Yapım: El Vakiye TV Medya Prodüksiyonu

H. 14 Cumâde’l Âhir 1447 M. 05 Aralık 2025

Devamını oku...

Sudan'daki Mevcut Siyasi Durum Nereye Gidiyor?

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Sudan'daki Mevcut Siyasi Durum Nereye Gidiyor?

Sudan'daki siyasi ve askeri saha son zamanlarda hızlı gelişmelere sahne olmaktadır; bu gelişmelerden en bariz olanı Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Başkan Trump arasında Beyaz Saray'da gerçekleşen görüşme ve ikisi arasında Sudan dosyasıyla ilgili geçenler olmuştur. Nitekim sosyal medya kullanıcıları, Trump'ın ABD-Suudi Yatırım Forumu'ndaki konuşmasında, bin Selman'ın Sudan'daki krize bir çözüm talep ettiğini ve açıklamasından yarım saat sonra konuyu incelemeye başladığı eklemesinde bulunmasını memnuniyetle karşıladılar! Nitekim Trump, Truth Social adlı internet sitesinde, savaşı derhal durdurmak için başkanlık yetkisini kullanacağını yazdı!

Bu görüşme Sudan siyasi arenasında benzeri görülmemiş bir ilgiyle karşılandı; zira el-Burhan, Çarşamba akşamı X platformu hesabından şöyle bir tweet atmıştır: “Teşekkürler Majesteleri Prens Muhammed bin Selman, teşekkürler Başkan Donald Trump.” Geçiş Egemenlik Konseyi, 19 Kasım 2025 Çarşamba günü yayınladığı ve sanki önceden hazırlanmış gibi görünen basın açıklamasında şunları söyledi: “Hükümet, Suudi Arabistan ve Amerika'nın Sudan'da adil bir barış sağlama çabalarını memnuniyetle karşılıyor ve Sudan'da kan dökülmesini durdurmak için gösterdikleri özen ve çabalarından dolayı kendilerine teşekkür ediyor; ayrıca Sudan halkının beklediği barışı gerçekleştirmek için onlarla ciddi bir şekilde çalışmaya hazır olduğunu da teyit eder.”

Öte yandan Hızlı Destek Güçleri, bin Selman'ın (Trump ile) görüşmeleri sırasında doğrudan talebi üzerine ABD Başkanı Donald Trump'ın Sudan'daki savaşı sona erdirmek için çalışma niyetini açıklamasını memnuniyetle karşılayan bir açıklama yayınladı. Hızlı Destek Güçleri, duyuruyu memnuniyetle karşılayarak, yoğun uluslararası hareketleri "büyük ilgi ve takdirle" takip ettiklerini belirtti. Ayrıca barışı sağlamayı amaçlayan bu girişimlere "tam ve ciddi bir yanıt" verdiğini duyurdu. Trump'a ve Dörtlü'nün (ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır) diğer liderlerine çabalarından dolayı derin şükranlarını sundu.

Avrupa ve birliği, Trump'ın Sudan'daki savaşı durdurma çabalarını destekleyen herhangi bir açıklama yapmamıştır; nitekim El Şark TV'ye göre daha önce kaynaklar, Sudanlı bir askeri ve hükümet heyetinin, Avrupalı ​​yetkililerle kapsamlı istişarelerde bulunmak üzere Fransa ve Belçika'ya resmi bir ziyaret yapmaya hazırlandığını duyurmuştur. Nitekim Sudan hükümetiyle önümüzdeki günlerde ateşkes, siyasi çözüm ve savaşı durdurmak için atılan tüm adımların görüşülmesi planlanan Avrupa toplantıları beklenmedik bir şekilde ertelendi. Heyetin, 24 Kasım 2025'te Fransa'nın başkenti Paris'e yapacağı ziyaretle turuna başlaması ve aynı ayın 27'sinde de Belçika'nın başkenti Brüksel'e geçmesi planlanıyordu.

Bu olaylar, Amerika'nın Sudan'ı parçalama ve Avrupa'nın Sudan sahnesinde herhangi bir rol oynamasını engelleme planını hızlandırmak istediğini gösteriyor; bu ise el-Burhan'ın Pazar akşamı yaptığı son konuşmadan ve onun tümgeneral ve üzeri rütbeli ordu subaylarıyla yaptığı toplantıdan açıkça anlaşılmaktadır; zira konuşması sırasında, Trump'ın son önerisine katıldıklarını, "Sumud" ve "Te'sis" olarak bilinen ittifaktan sivil güçlerin tüm unsurlarının uzaklaştırılmasını ve bunların isyancı güçlerin arayüzleri olarak kabul edilmesini vurgulamıştır.

El-Burhan'ın açıklamaları ve bunların Trump'ın kıdemli danışmanı Massad Boulos’un sunduğu ve Dörtlü'nün vizyonunu içeren belgeyi reddetmesi, elçinin belgesini reddedip Trump'ın sözünün kabul edilmesi yönünde gözlere kum serpmek şeklinde okunabilir. Buradan Amerika'nın olayların gidişatını tamamen kontrol altına aldığı ve bölgesel ve uluslararası araçlarını hazırladığı ortaya çıkıyor; zira Amerika, BAE ve Boulos’un varlığı ve insanların dost bir devletin varlığını kabul ettiği gerekçesiyle Dörtlü'nün önerisine karşı kamuoyunu şekillendirdikten sonra kazanma kartını oynamaya hazırlanmaktadır.

Dolayısıyla BAE devre dışı bırakılmış olup Türkiye ve Katar, ABD, Suudi Arabistan ve Mısır'ın da katılımıyla arabulucu olarak dahil edilmiştir.

Bilgiler, Sudan hükümetinin Hızlı Destek Güçleri ile yapılacak görüşmelerde Türkiye ve Katar'ı arabulucu olarak dahil etmeyi önerdiğine işaret ediyor. Bu öneri, Sudan'daki bir tarafın, arabuluculuğun kapsamını genişletmek istediğini yansıtıyor. Bu, Türkiye ve Katar'dan her birinin, Sudan ve Afrika Boynuzu'ndaki güçlü ilişkileri ve stratejik, kalkınma ve insani ilgileri kapsamında gerçekleşmekte olup bu ikisi, bu bölgelerde diplomatik çabalar göstermiş ve insani yardımlar sağlamışlardır. Özellikle rapor ve analizlerde bazı sesler, Türkiye'nin Dörtlü mekanizmasına dahil edilmesi (ya da yerine başka bir ülkenin getirilmesi) çağrısında bulunmakta ancak bu, mekanizmanın oluşturulmasında şimdiye kadar resmi bir değişiklik olduğu anlamına gelmemektedir.

Güney Afrika'da düzenlenen basın toplantısı sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkesinin Sudan'da barışın sağlanması için ciddi çabalar gösterdiğini açıklamış ve bizzat Sudanlıların, ülkelerinin karşı karşıya olduğu krizlerin çözümünde Türkiye'nin katılımını talep ettiklerini vurgulamıştır. Ayrıca Türkiye'nin Sudan'ı kardeş ülke olarak kabul ettiğini ve istikrar çabalarını desteklemek için uzmanlığını ve bölgesel ve uluslararası ilişkilerini kullanmaya hazır olduğunu açıklayarak, Türkiye'nin çatışmayı sona erdirmek ve kapsamlı bir siyasi süreci başlatmak için Sudanlı taraflarla ve uluslararası toplumla çalışmasını sürdüreceğini vurgulamıştır. Bu açıklama, Sudan krizine acil çözüm bulunması yönünde uluslararası ve bölgesel çağrıların arttığı ve Ankara'nın arabuluculuk ve uzlaşı çabalarına destek verme konusundaki rolünün beklendiği bir zamanda gelmiştir.

Erdoğan'ın rolü ve Amerikan çıkarlarını içeren politikaları, örneğin Suriye, Libya ve Filistin gibi Arap ülkelerindeki çatışma ve anlaşmazlıkları takip eden herkes tarafından bilinmektedir...

Siyasi sahnede olup bitenler işte budur; askeri sahadaki gelişmelere bakıldığında ise, ordunun saldırı pozisyonunda olduğu ve Kordofan eyaletlerindeki isyancı güçlere ağır darbeler indirdiği, şiddetli çatışmaların ardından hayati öneme sahip bölgeleri geri aldığını görmekteyiz.

Askeri ordunun üstünlüğü yeni bir şey değildir; zira ordunun saha komutanları, isyanı ilk andan itibaren çözmek için yeterli askeri planlara, deneyime ve askeri donanıma sahiptir; nitekim insanlar, askerlerin herhangi bir zaman diliminde ordu liderliğinden “dizginleri serbest bırakmasını” ve isyanı çözmesini talep ettiğinde, ordunun isyancılardan bölgeleri geri alıp onları birkaç saat içinde yenilgiye uğratma yeteneğine tanık olmuştur. Nitekim bu, askerlerin isyanı yenilgiye uğratma konusundaki bilinci ve kapasiteleri hakkında yapılan dürüst bir açıklamadır ancak liderlerin başka bir görüşü vardır; çünkü savaşı çözme kararı onların elinde değildir, aksine dizginleri elinde tutan başka bir el vardır ki meseleyi elinde tutan bu el, savaşın askeri olarak çözülmesini istememektedir; çünkü onun amacı, ülkenin geleceği ve birliği için uzun vadeli boyutlara sahiptir.

Ömrüme yemin olsun ki halkına bir gün olsun yalan söylemeyen bir lider olan Hizb-ut Tahrir, bu lanetli planları uzun zamandan beri bir ifşa ettiği gibi aynı şekilde bunları planlayan odakları ve bunları uygulayan araçları da ifşa etmiş, böylece bu mesele, akla ve selim bir kalbe sahip olan herkes için açık bir hale gelmiştir. Bununla birlikte Hizb-ut Tahrir, bu planı boşa çıkarmak, dahası Sudan'daki yönetim krizine şifalı bir merhem sunmak ve kafir Batı'nın ülkemizdeki nüfuzunu kovmak için ümmet içinde ve ümmetle birlikte çalışmaktadır. Bu yüzden Hizb-ut Tahrir, medya platformlarını, basın açıklamalarını, onların siyasi konuşmalarını ve temsilcilerinin ülkedeki üst düzey yetkililer ve etkili şahsiyetlerle yaptığı görüşmelerini, şeytanın planlarını boşa çıkarmak için sıkı bir şekilde çalışmanın, dahası ümmetin, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti Devleti'nin olduğu tek bir devletin ve tekbir sancağın altında birleşmesinin zaruretine yönlendirmektedir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdusselam İshak - Sudan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER