Cumartesi, 17 Muharrem 1447 | 2025/07/12
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

El Alameyn'deki Generallerin Toplantısı: Ümmetin Kanı Pahasına Bir Nüfuz Çatışmasıdır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

El Alameyn'deki Generallerin Toplantısı: Ümmetin Kanı Pahasına Bir Nüfuz Çatışmasıdır!

Haber:

30 Haziran 2025'te Mısır rejiminin Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi, Sudan ordusu komutanı Abdülfettah el-Burhan ve oğulları Halid ve Saddam'ın eşliğindeki sözde Libya Ulusal Ordusu komutanı Halife Hafter'i, yeni El Alameyn şehrinde kabul etti.Bu toplantı, Sudan ordusu komutanı el-Burhan ile Muhammed Hamdan Dagalo (Hemedti) liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmanın tırmanmasıyla ciddi bir krizin yaşandığı Libya, Sudan ve Çad arasındaki sınır üçgenindeki krizi kontrol altına almak çabası kapsamında düzenlendi ve çatışmalar, Mısır sınırına yaklaşmış durumda.

Yorum:

Özellikle el-Burhan'ın, Hafter'i Hemedti'nin güçlerini desteklemekle suçlamasının ardından Sisi'nin bu çatışmanın genişlemesinden duyduğu korku, bu toplantının temel itici gücü olmuştur.Görünen o ki Sisi, çatışmadaki temel bir taraf olmasına rağmen Hemedti'yi toplantıdan kasıtlı olarak dışlamıştır; bu da diyaloğu geleneksel generallerin dairesinde tutma ve orduda resmi hiyerarşiye tabi olmayan düzensiz askeri güçleri marjinalleştirme istediğinin açık bir göstergesidir.

Sisi, el-Burhan ve Hafter arasında, Hemedti'nin etkisiz hale getirilmesi ve belki de varlığının ortadan kaldırılması gereken bir tehdit olarak görülmesi gerektiği konusunda bir ön anlayış olduğu görülüyor.Sisi’nin, el-Burhan ve Hafter ile ayrı ayrı görüşmesine rağmen, iki taraf görüşme sırasında yüz yüze bir araya gelmiştir;nitekim el-Burhan, Hafter'i, Hemedti 'yi desteklemekle suçlamaya devam ederken, Hafter ise bunu kesin bir dille yalanladı, bu da el-Burhan'ı, Hafter veya çevresindekileri suçlayan kanıtlara sahip olduğunu vurgulamaya sevk itti; işte bu kanıtlardan bazıları şunlardır:

• Birleşmiş Milletler raporlarının, hızlı destek güçlerine hizmet eden bir askeri ikmal ağının Libya, Çad ve Güney Sudan üzerinden geçtiğini teyit etmesi.

• Libya'dan Sudan'a Rus Wagner paralı askerleri aracılığıyla silah transferine izin verilmesi ki bu da Hafter'in bu işin içinde olduğunu gösteriyor.

• Daha önceki Birleşik Arap Emirlikleri'nin Hem Hemedti hem de Hafter'e destek vermesi ki bu da Birleşik Arap Emirlikleri'nin Libya'yı Hemedti'nin güçlerini desteklemek için istismar ettiği bir çıkar ağının varlığını teyit ediyor.

• Hafter'in, Libya havaalanlarına yönelik uçuş yasağının sıkılaştırılmasının ardından Çad Devlet Başkanı ile silah sevkiyatlarının Çad toprakları üzerinden yapılması konusunda anlaşması.

Bu verilere bakıldığında, el-Burhan'ın suçlamalarının hiç de saçma olmadığı görülüyor; zira Hafter şahsen desteğe karışmamış olsa bile, özellikle güney Libya'daki nüfuzunun artmasının gölgesinde bu operasyonları, başta Saddam olmak üzere oğullarının koordine etmiş olması muhtemeldir.

Üçünün de ortak çıkarları olmasına rağmen, onların hepsi askeri yönetime itimat ediyorlar ve rejimlerinin çökmesinden korkuyorlar:

  • Sisi, sınırları güvence altına almaya ve Mısır'a silahın sızmasını engellemeye çalışıyor.
  • El-Burhan, Hemedti'nin Libya üzerinden gelen ikmal hatlarını kesmek istiyor.
  • Hafter, zengin kaynaklara sahip olan Libya'nın güneyi üzerindeki kontrolünü genişletmeye çalışıyor.

Ancak toplantı herhangi bir somut anlaşmaya varılamadan sona erdi, aksine gerginlikler daha da tırmandı; zira el-Burhan ve Hafter karşılıklı suçlamalarda bulunurken, her iki taraf da kendi pozisyonunda ısrar etti.

Bu toplantının başarısız olmasıyla birlikte sınır üçgeni bölgesinin üçlü (Sudan, Libya, Mısır) bir çatışma alanına dönüşmesi ve Hemedti'nin de kaos ortamını kendi saflarını yeniden düzenlemek için istismar etmesi muhtemeldir.Acı gerçeklik ise olduğu gibi kalmaya devam ediyor; nitekim her taraf kendi kişisel çıkar hesaplarına göre hareket ediyor ve bu çatışmaların yol açtığı yıkımın bedelini, kanlarıyla ve sömürgeci Batı'nın paylaştığı bir ganimet haline gelen servetleriyle ümmetin evlatlarının ödemesi hiçe sayılıyor.

Sisi, el-Burhan ve Hafter arasında bir anlaşma imzalanmış olsa bile, bu mutlu bir son olmayacak, aksine bu felaketi taçlandıracaktır. Anlaşma, Amerika'nın ajanları olan generalleri ümmetin vasileri olarak pekiştirilmesi, otoriter askeri modelin doğal yönetim biçimi olarak kabul edilmesi, böylece yerel araçları aracılığıyla Amerika'nın daha fazla kontrol sağlamasına izin verilmesi anlamına gelmektedir.

Bunda şaşılacak bir şey yoktur;zira Hafter Amerika'nın adamı olup otuz yıl onun himayesinde yaşamış ve Amerika'nın emriyle Libya'ya geri dönerek, Amerika'nın bölgesel kolları ve Amerika'ya bağlı olan Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye ve Mısır'ın yardımıyla Amerika'nın gündemini uygulamaya koymuştur. El-Burhan’a gelince; o, yolsuzluklarını ve altın ve bakır kaçakçılığı şebekelerine bulaştığını, hatta seleflerini bile geride bıraktığını kanıtlamıştır.Her iki adam ve onların peşinden gidenler, bu ümmetin kalkınmasını istemeyen Amerika'nın elindeki ucuz araçlardan başka bir şey değillerdir. Şöyle buyuran Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ne kadar da doğru söylemiştir: لَزَوَالُ الدُّنْيَا أَهْوَنُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ قَتْلِ رَجُلٍ مُسْلِمٍŞüphesiz dünyanın yok olması Allah katında Müslüman bir kişinin öldürülmesinden daha ehvendir.

Bugün idare edilen tüm yollar tek bir sonuca götürmektedir ki o da, Batı'nın Müslüman ülkelerdeki nüfuzunu pekiştirmektir; onların arasındaki tek fark, Batı'nın kendi ajanı olarak kimi seçtiğidir.

Sınırları ve rejimleriyle bugün Müslüman ülkelerdeki mevcut ülkelerin tamamı sömürgecilerin türetmesi ve ona hizmet eden araçlardır.Gerçek, hatta tek çözüm, ümmeti birleştirecek, sömürgeciyi kovacak ve şeriatın egemenliğini ve ümmetin onurunu geri getirecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin gölgesinde İslam'ın yönetime geri dönmesidir.

Bu yüce hedef için basiret üzere çalışan ve Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu takip eden tek cemaat Hizb-ut Tahrir'dir; zira Hizb-ut Tahrir, Hilafet projesini siyasi ve şerî açıdan doğru bir şekilde anlayarak onu ümmetin önüne koymuştur. Ümmetin yapması gereken ise onun etrafında toplanmak ve İslam sancağı yeniden dünyanın dört bir tarafında dalgalanıncaya kadar onunla birlikte çalışmaktır.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللهِ يَنصُرُ مَن يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-5]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdurrahman Şakir – Mısır

Devamını oku...

Müslümanların Başındaki Ajan Yöneticiler, İşgalci Kâfirin Çıkarlarının Bekçileridir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Müslümanların Başındaki Ajan Yöneticiler, İşgalci Kâfirin Çıkarlarının Bekçileridir!

Haber:

Irak İçişleri Bakanı, Tuzhurmatu'daki beş üst düzey güvenlik görevlisinin görevden alındıklarına dair bir karar çıkardı; bu karar, söz konusu görevlilerin Aşure merasimi sırasında Amerikan bayrağını ayakları altında ezmeleri ve bu görüntülerinin birçok medya kuruluşunda ve sosyal ağlarda yayılması üzerine alındı.

Irak Parlamentosu'nda Kürdistan Ulusal Birliği bloğundan Tuzhurmatu ilçesi seçim bölgesini temsil eden milletvekili Kerim Şükür, 7 Temmuz 2025 Pazartesi günü Rudaw haber ajansına yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Aşure merasimi sırasında bu subaylar, Amerikan bayrağını ayaklarıyla ezdiler; bunun üzerine Irak İçişleri Bakanı Abdul Amir El-Şammari, bu subayları görevden alma kararı çıkardı.” (Rudaw Ağı)

Yorum:

Kaynağı bilinmeyen insansız hava araçlarının, yanlı olan liderlere yönelik beklenen bir saldırı için zemin hazırlığı amacıyla çeşitli yerlerdeki radarları vurmasının ardından, Irak İçişleri Bakanı, Tuzhurmatu'daki beş üst düzey güvenlik görevlisinin görevden alındıklarına dair bir karar çıkardı; bu karar, söz konusu görevlilerin Aşure merasimi sırasında Amerikan bayrağını ayakları altında ezmeleri ve bu görüntülerinin birçok medya kuruluşunda ve sosyal ağlarda yayılması üzerine alındı.

Bu adım çok dikkat çekici olup şu iki anlamı taşımaktadır:

Birincisi: Hükümet organlarının, İran'ın ve ona bağlı kişi ve kesimlerin ayaklarını kaydırmak için ABD'nin çizgisine olan bağlılığı.

İkincisi: Bu işin ciddi olduğu ve bir oyun olmadığı konusunda diğerlerine yönelik de bir mesajdır; her kim buna aykırı davranmaya tevessül ederse, fiziksel olarak ortadan kaldırılmasa bile sınır dışı edilecektir.

Bu ajan rejimlerin gerçekliği işte budur; kâfir efendilerinin çıkarlarının bekçileri ve halklarının boyunlarındaki keskin kılıçlardır.

Ey Müslümanlar: Herkes için asıl olan, Batı'nın emirlerine veya Müslümanların saflarını bölmeye çalışan iğrenç mezhepçi arzulara değil, Allah'ın emirlerine uymaktır. Şüphesiz Allah, Sevgili peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in lisanı üzerinden şu kavliyle asabiyeden (ırkçılıktan) nehyetmiştir: لَيْسَ مِنَّا مَنْ دَعَا إِلَى عَصَبِيَّةٍAsabiyyeye (ırkçılığa) çağıran bizden değildir.” Ayrıca Yahudilere ve Hıristiyanlara tabi olmayı da nehyetmiştir; zira Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍDinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” [Bakara 120]

Bu nedenle şekli ne olursa olsun, batıla itaat etmek doğru değildir; aksine sadece huzurun, istikrarın ve yardımın olduğu Allah'ın emrettiği şeylere itaat etmek gerekir.Bizim kurtuluşumuz ve durumumuzun düzelmesi sadece Allah'ın yoluna dönüp ona sımsıkı sarılmakla mümkündür.

إِنْ تَنْصُرُوا اللهَ يَنْصُرْكُمْ
Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder.” [Muhammed 7]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Vail Sultan – Irak

Devamını oku...

Hicret, Müslümanları Zayıf Bir Durumdan Güç ve Kuvvet Merkezine Taşımıştır!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Hicret, Müslümanları Zayıf Bir Durumdan Güç ve Kuvvet Merkezine Taşımıştır!

Yeni bir Hicri yılın gelmesi bize, güç dengelerini değiştiren ve Müslümanları zayıflık, zulüm ve kuşatma durumundan devlet ve iktidar konumuna taşıyan Peygamber efendimizin hicretini hatırlatıyor.

Hicret öncesinde, büyük ameller ve devletin kurulmasına zemin hazırlayan adımlar atılmıştır ki bu ameller şunlardır:

1- Erkeklerin kültürlenme ve hazırlık aşaması; bu aşamada onların akliyet ve nefsiyetinde İslami şahsiyetin oluşturulması, onların İslam akidesi temelinde kitleleştirilmesi ve onların, Allah’ın şu kavline icabet ederek üç yıl sonra Beyt-i Haram'da, Arapların daha önce hiç görmediği bir düzenle iki saf halinde ortaya çıkması: فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَArtık emrolunduğun şeyi kafalarını çatlatırcasına anlat ve müşriklerden yüz çevir.” [Hicr 94]

2- Toplumla kaynaşma merhalesi ki bu da fikri çatışma ve siyasi mücadeleye girerek olmuştur. Nitekim bu merhalede, Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve sahabeler (Allah onların hepsinden razı olsun), yalanlanma, işkence, alay, karşı propaganda, öldürme ve kuşatma gibi çok şiddetli imtihanlara ve birçok musibetlere maruz kalmıştır. Dolayısıyla sabır, sebat, doğru yol, davaya bağlılık ve fedakârlık, Müslümanların öne çıkan tutumları olmuştur.

3- Nusret ve güç talep etme merhalesi; zira Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Bekir Sıddık ve Ali bin Ebi Talib ile birlikte kabileleri ziyaret ediyor, onlardan kendisine iman etmelerini ve Allah'ın dinini ikame etmek için kendisine nusret vermelerini talep ediyordu; nitekim onlardan bazıları onu şiddetli bir şekilde reddederken, bazıları ise iktidar ve nüfuz konusundaki hırsını ortaya koyuyordu. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara şöyle cevap vermişti: لْأَمْرُ إِلَى اللهِ يَضَعُهُ حَيْثُ يَشَاءُYönetim işi Allah’a ait olup onu dilediğine verir.” Nitekim bunu, Allah ona Evs ve Hazrec'i ihsan edinceye, onlar da ona iman edip birinci ve ikinci biatında ona biat edinceye kadar yapmıştı.

Savaş ve nusret biatı olarak adlandırılan ikinci Akabe biatından sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ashabına Medine'ye hicret etmelerini emretmişti. Daha sonra arkadaşı Ebu Bekir Sıddık ile birlikte hicret etmiş ve Medine'ye vardıklarında Ensardan beş yüz atlı onu silah ve korumayla karşılamıştı. Nitekim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'ye geldiği andan itibaren yönetim otoritesini uygulamış, yönetim merkezi ve idaresi olan mescidi inşa etmiş, husumetleri çözmüş, İran, Roma ve Arap krallarına, onları İslam’a davet eden mektuplar göndermiş, seriyyeler ve ordular için sancaklar hazırlamış ve toplumun ilişkilerini düzenleyen bir anayasa niteliğindeki Medine Vesikası’nı hazırlamıştı. Böylece Müslümanların durumu, zayıflık ve zulüm durumundan, egemenlik, güç ve otorite durumuna dönüşmüştü.

Mekke merhalesinde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ashabının zulme uğradıkları, işkence gördükleri ve öldürüldükleri bir sırada yanlarından geçiyor ve onlara şöyle diyordu: صَبْراً آلَ يَاسِرٍ فَإِنَّ مَوْعِدَكُمُ الْجَنَّةُSabredin ey Yasir ailesi, sizin varacağınız yer cennettir.فَإِنِّي لَا أَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللهِ شَيْئاًBen Allah'a karşı size hiçbir fayda sağlayamam!” Fakat devlet ve otoritenin kurulmasından sonra Hz. Peygamber'in, Kureyş'in Huzaa kabilesinden müttefiklerine yönelik saldırılarıyla ilgili tutumu, Huzaa'yı öldürmek ve onlarla savaşmak için Beni Bekir ile ittifak yapması ve Amr b. Salim Huzai'nin Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den yardım istemek için gelmesiyle değişmiş ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem Huzai’ye şöyle demişti: نُصِرْتَ يَا عَمْرَو بْنَ سَالِمٍEy Amr bin Salim, sana yardım edilecektir.” Dolayısıyla Sallallahu Aleyhi ve Sellem orduyu seferber etmiş, Mekke'yi fethetmiş, Müslümanlara eziyet ve zulüm eden günahkâr varlıkları ortadan kaldırmış, şirk ve küfrü yok etmiş ve bütün Arap Yarımadası Dâru’l İslam haline gelmiş ve böylece büyük bir fetih olmuştu.

Bugün bizler, H. 1447 Muharrem ayının başlamasıyla birlikte hicretin kokularını teneffüs ettiğimiz şu günlerde İslam ümmeti, zayıflık, aşağılanma, hakaret, toplu ve parça halinde katliamlar, yoksulluk, hastalık, namus ve kutsalların ihlal edildiği bir durumda yaşarken Amerika, Batı ve Yahudi varlığının küstahlığı, Müslüman ülkelerin egemenliğine saldırma ve ihlal etme ve sömürgeci ülkelerin ülkemiz üzerinde nüfuz ve hakimiyet için çatışma konusunda büyük bir boyuta ulaşmıştır; zira sömürgeci ülkeler, sadakatlerinin farklılığı nedeniyle tek bir ülkenin bileşenleri arasında çatışmalar alevlendirip savaşlar çıkardılar ve Müslüman ülkelerin durumu da “filin yolundaki tarla kuşu yuvasına” benzemiştir! Zira o küçük tarla kuşu, buğday tarlalarındaki ekinlerin arasında yuvasını yapan neredeyse tek kuştur; nitekim hayvanlar yiyecek aramak için tarlalara yayıldığında, o kuşun yuvalarını ayaklarıyla ezip geçerler; zira zayıf kuşun, yuvasını savunacak bir gücü yoktur ve sadece yardım çağrısı için cıvıldamaktan başka bir şey de yapamaz; ama eğer filler, o kuşun yuvasının olduğu bölgeden geçerse, felaket daha büyük bir hale gelmektedir; zira yuvalar toprağa gömülür ve tarla kuşu, gelecek yıl fillerin yolunun geçtiği yere yeni yuvasını yapmak için bekler!

Batı'nın Hilafetini yıkıp böl ve yönet politikasını gerçekleştirmek için onu zayıf ve karton devletçiklere bölmesinin ardında İslam ümmetinin hali işte budur; hatta Batılılar, nüfuz, hakimiyet ve servetleri çalmak için ülkemizde birbirleriyle çatışır bir hale geldiler; bu da ülke halkının yıkım, tahribat ve göçle sonuçlanan çatışmaya sürüklenmesiyle savaşların alevlenmesine yol açmıştır; tıpkı şu anda Sudan ve diğer Müslüman ülkelerde meydana geldiği gibi.

Bu durumdan kurtulmak, Allah Subhanehu'nun şu emrine, وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَاناً وَكُنتُمْ عَلَى شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعلَّكُمْ تَهْتَدُونَHep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” [Al-i İmran 103] icabet etmekle ve ümmeti birleştirecek ve onu zayıflık ve zilletten, izzet ve yüceliğe taşıyacak olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmakla olur.

İşte Hizb-ut Tahrir, aşağıdaki adımları takip ederek Müslümanları zayıflık halinden güçlü bir hale taşımak için örnek aldığı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metodu üzere hareket etmektedir:

1- Kültürlenme merhalesi

2- Toplumla kaynaşma merhalesi

3- İktidarın dizgini teslim alma merhalesi

Nitekim parti, Allah’ın yardımına sevinip inandığı için bu adımları atarak Allah’ın kendisine nusret ehlini göndermesini ve proje ehliyle nusret ehlini birleştirmesini umut etmektedir; böylece Nebi Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hicreti gibi yeni bir olay gerçekleşecek ve Müslüman ülkeleri birleştirecek, Batı'nın nüfuzunu ortadan kaldıracak, uzun süredir eziyet ve saldırılarını sürdürenlerin ellerini koparacak ve Yahudi varlığını ortadan kaldıracak İkinci Hilafet Devleti kurulacaktır; böylece de müjde gerçekleşmiş olup küfür beldelerini fetheden, şehirlerini yıkan ve Allah'ın izniyle Roma'nın ve Batı'nın geri kalan şehit ve başkentlerinin fethi müjdesini gerçekleştiren ve Dâru'l Küfürden Dâru'l İslam'a dönüşen küresel bir devlet olacaktır. وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِO gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir.” [Rum 4-5]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdullah Hüseyin (Ebu Muhammed Fatih) - Sudan

Devamını oku...

Mozaik Girişimi: Başarısız Bir Stratejinin Yeniden Formüle Edilmesi ve Taliban'ı Kontrol Altına Alma Çabasının Yenilenmesidir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Mozaik Girişimi: Başarısız Bir Stratejinin Yeniden Formüle Edilmesi ve Taliban'ı Kontrol Altına Alma Çabasının Yenilenmesidir!

Haber:

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Afganistan'daki durumu görüşmek üzere özel bir toplantı düzenledi. Toplantıda, Birleşmiş Milletler Afganistan Yardım Misyonu (UNAMA) Başkanı Roza Otunbayeva, “Mozaik Planı” adı verilen kapsamlı yeni bir çerçeve sundu.Bu girişimin “Afganistan'daki durumu normalleştirmeyi” hedeflemediğini, aksine Afgan halkının gerçek çıkarlarını güçlendirmek için çalıştığını vurguladı.

Yorum:

Yeni planın açıklanması, Feridun Sinirlioğlu tarafından hazırlanan daha önceki BM girişiminin başarısız olmasının ardından geldi.Bu çabalar iki ana cephede çıkmaza girmiştir:Birincisi, Taliban ile nasıl muamele edileceği konusunda uluslararası mutabakatın olmaması;ikincisi, Taliban'ın, planın uygulanmasından sorumlu olan Birleşmiş Milletler tarafından atanan özel temsilciyi reddetmesidir.Bu engeller ışığında, Birleşmiş Milletler “Mozaik” başlıklı yeni bir girişim ortaya attı.

Daha önceki stratejiyi uygulamak için Doha toplantıları düzenlenmiş ve üç tur devam etmişti.Ancak daha önce de belirtildiği gibi, bu süreç yukarıda bahsedilen zorluklar nedeniyle aksamıştır. Nitekim 30 Haziran ve 1 Temmuz 2025 tarihlerinde Katar, Uyuşturucuyla Mücadele Komitesi'nin üçüncü toplantısına ve Taliban ile uluslararası özel sektör temsilcileri arasındaki ikinci teknik toplantıya ev sahipliği yapmıştır. Bu iki toplantı, Doha sürecinin dördüncü aşamasının bir parçası olarak ve Mozaik Planı'nın uygulanması çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.Son toplantı teknik nitelikte olsa da, geniş çapta gelecekteki siyasi görüşmelerin ön hazırlığı olarak görülmektedir. Birleşmiş Milletler Afganistan Yardım Misyonu Sözcüsü Stephen Smith'in 2 Mayıs 2025 tarihli açıklamasına göre Mozaik planı iki temel unsur etrafında dönmektedir:

- Uyuşturucu ile mücadele ve özel sektörün güçlendirilmesi gibi Afgan halkının karşı karşıya kaldığı acil zorlukları ele almak üzere çalışma gruplarının oluşturulması.

- Özellikle insan haklarına bağlılık ve uluslararası hukuka saygı olmak üzere Afganistan'ın uluslararası düzene geri dönmesini engelleyen temel engellerin ele alınması.

Mozaik, yeni bir girişim olarak sunulmuş olsa da, özünde daha önceki planın revize edilmiş versiyonudur. Zira uygulama ve katılım yöntemlerinin değiştirilmesi dışında stratejik hedefler değişmemiştir.Ayrıca Roza Otunbayeva, Afganistan ile ilgili son Güvenlik Konseyi toplantısında şunları açıklamıştır: “Afganistan ile hedefli bir iş birliği, tekrarlanan şiddet sarmalında sıkışıp kalmış bir devleti değil, kendi içinde ve komşularıyla barış içinde yaşayan, uluslararası yükümlülüklerine bağlı ve uluslararası topluma yeniden entegre olan bir devletin inşasını hedeflemektedir.”

Bu açıklama, planın temel hedefinin Taliban'ın İslamcı vizyonundan aşamalı olarak koparılması ve nihayetinde laik dünya düzenine entegre edilmesi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Mozaik planının ayırt edici özelliklerinden biri de, adım adım olan stratejisidir.Bu çerçevede, Taliban uluslararası sisteme doğru bir adım atarsa, Batı da benzer bir adımla karşılık verecektir.Bu politika, aşamalı kontrol ve döngüsel bir etkiye dayanmaktadır.Bununla birlikte, Taliban şu ana kadar İslamî yönetimi veya kamil bir İslamî siyasi sistemi uygulamak için net ve tutarlı bir plan ortaya koymada başarısız olmuştur.Batı dünyası bu boşluğu istismar etmiş ve bu da Taliban'ı kendi modelini benimsemeye sevk etmiştir.Buna karşılık ideolojik ve İslami siyasi bir parti olan Hizb ut Tahrir, tamamen İslami ideolojiye dayalı bir proje olan Raşidi Hilafetin kurulması için kapsamlı, meşru ve gerçekçi bir vizyon sunmaktadır.Bu ise Batı'nın aşamalı yaklaşımından farklıdır; zira bu plan tedrici/aşamalı değil, aksine İslam temeline dayalıdır. İslam'a göre bazen sadece samimi bir niyet bile Allahu Teala'nın muvaffak kılması ve onun yolunu açması için yeterlidir. Diğer zamanlarda ise, kul bir adım atarsa, Allah da ona birkaç adımla yaklaşır; tıpkı Kudsî bir hadiste şöyle geçtiği gibi: إِذَا تَقَرَّبَ العَبْدُ إِلَيَّ شِبْراً، تَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ ذِرَاعاً، وَإِذَا تَقَرَّبَ إِلَيَّ ذِرَاعاً، تَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ بَاعاً، وَإِذَا أَتَانِي يَمْشِي، أَتَيْتُهُ هَرْوَلَةًKulum bana bir karış yaklaştığı zaman, ben ona bir arşın yaklaşırım; o bana bir arşın yaklaşınca ben ona bir kulaç yaklaşırım; o bana yürüyerek geldiği zaman, ben ona koşarak gelirim.” [Buhari ve Müslim rivayet etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Yusuf Arslan - Afganistan

Devamını oku...

NATO’suz Bir Dünya İçin Hilafet!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

NATO’suz Bir Dünya İçin Hilafet!

Haber:

NATO üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanları 24-25 Haziran tarihlerinde Hollanda’nın Lahey kentinde bir araya geldi.

Yorum:

25 Haziran 2025 – NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları tarafından yayımlanan Lahey Zirvesi Bildirgesinde “Ciddi güvenlik tehditleri ve meydan okumalar karşısında, özellikle Rusya’nın Avro-Atlantik güvenliğine yönelik uzun vadeli tehdidi ve terörizmin süregelen tehdidi karşısında müttefikler, 2035 yılına kadar yıllık savunma ihtiyaçları ile güvenlik ve savunma harcamaları için GSYH'nin yüzde 5’ini ayırmayı taahhüt eder. Bu taahhüt, Washington Antlaşması’nın 3'üncü Maddesi uyarınca hem bireysel hem de kolektif yükümlülüklerimizi yerine getirmemizi sağlayacaktır. Bu yatırımlar, caydırıcılık ve savunma, kriz önleme ve yönetimi ve iş birliğine dayalı güvenlik olmak üzere üç ana görev doğrultusunda gerekli kuvvet, kabiliyet, kaynak, altyapı, muharebe hazırlığı ve dayanıklılığa sahip olmamızı sağlayacaktır.” ifadeleri yer aldı.

NATO’nun Lahey zirvesinde Rusya ve terörizm iki önemli tehdit konusu olarak öne çıkarken diğer bir önemli konuda üye ülkelerin güvenlik ve savunma harcamalarına GSYH’nin %5’ini ayırmayı taahhüt etmeleri oldu.

NATO Amerika’nın kendi çıkarları için kullandığı askeri bir örgüttür. Şu anda Amerika dünyada kendisine tehdit olarak Rusya’yı Çin’i, Avrupa’yı ve bildirgede geçen terörizm ifadesiyle İslam’ı ve Müslümanları görmektedir.

Bu çerçevede Amerika NATO’yu, İslam’a ve Müslümanlara, Rusya’ya ve uzun vadede Çin’e karşı kendi çıkarlarını korumak amacıyla kullanmak istemektedir.

NATO üyesi ülkelerin güvenlik ve savunma harcamalarını GSYH’nin %5’ine yükseltmeyi taahhüt etmeleri de Amerika’nın baskısıyla gerçekleşmiştir.

32 NATO üyesi ülkenin toplam GSYH’ları 50 trilyon dolar civarındadır. Üye ülkeler yıllık olarak güvenlik ve savunma harcamalarına 1 trilyon 250 milyar dolar harcamaktadırlar. Amerika Lahey Zirvesinde bu oranın üye ülkelerin taahhüdü ile 2,5 trilyon dolara yükseltilmesini amaçlamaktadır.

Böylece NATO üyesi ülkeler bir silahlanma yarışına girecekler, başta Amerika olmak üzere savunma ve silah sanayisi gelişmiş ülkeler bu durumdan kazançlı çıkacaklardır. Ayrıca NATO savunma ve güvenlik anlamında daha da güçlenecektir.

Hakikat olan şudur: 32 üyeden oluşan dünyanın en gelişmiş silahlarına ve güçlü ordularına sahip devletlerarası askeri bir örgüte kim, nasıl karşı çıkabilir, NATO gibi devasa bir güçle ile kim mücadele edebilir.

İşte Amerika bu devasa gücü, yani NATO’yu kendi çıkarları için kullanarak bütün dünyada hegemonyasını sürdürmek istemektedir.

Bu nedenle NATO Müslümanların ve insanlığın önünde duran yok edilmesi, dağıtılması, izin verilmemesi ve mücadele edilmesi gereken en önemli tehdit unsurlarından biri olmaktadır.

Peki NATO ile kim mücadele edebilir ve onu işlevsiz hale getirebilir.

Bunun tek ve gerçek cevabı sadece ve sadece Hilafettir.

Şayet Müslümanlar sahip oldukları dünyanın en jeopolitik ve jeostratejik öneme sahip merkezi konumları ile, yeraltı ve yer üstü servet ve kaynakları ile 2 milyara yakın nüfusları ile, dünya sıralamasına giren gelişmiş silahlarla donatılmış devasa orduları ile Hilafet gibi siyasi bir projeyi birleştirebilirlerse işte o zaman NATO ile mücadele edebilecek ve onu işlevsiz hale dönüştürecek büyük bir güç olacaklardır.

Hilafet hem Müslümanları hem de insanlığı sömürgecilerin hegemonyasından kurtaracak yegâne güç ve seçenektir.

لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ

“İşte çalışanlar, asıl bunun için çalışmalıdırlar.” [Sâffât 61]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Remzi Özer

Devamını oku...

Tunus: Seminer; "Hicret... Gazze'yi Kurtarabilecek Bir Devletin Doğuşu"

  • Kategori Tunus
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti:

"Hicret... Gazze'yi Kurtarabilecek Bir Devletin Doğuşu"

Hizb ut-Tahrir/Tunus Vilayeti, İslami yeni yıl vesilesiyle "Hicret... Gazze'yi Kurtarabilecek Bir Devletin Doğuşu" başlıklı seminer düzenledi.

Pazar, 04 Muharrem 1447 H. 29 Haziran 2025 M.

İlgili Linkler:

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Resmi Websitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Resmi Sitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Facebook Sayfası

Devamını oku...

SAYI 555 Çıktı - Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi El-Raye Gazetesi

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi

El-Raye Gazetesi Yeniden Yayında

 

Biz, Hizb-ut Tahrir Medya Ofisi olarak takipçilerimiz ve Merkezi Medya Bürosu Web Sayfası misafirlerimize, Hizb-ut Tahrir tarafından 1954 yılında başlatılan El-Raye Gazetesinin tekrar yayına başlatılmasını duyurmaktan gurur duyarız. Karanlık ve zorba rejimlerin baskısı sonucu haftalık yayınlanan gazete durdurulmuştu. Şimdi Hizb-ut Tahrir El-Raye Gazetesini Allah’ın izniyle tekrar başlatacaktır.

Devamını oku...

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 08/07/2025

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti:
Gündem Değerlendirme Toplantısı 08/07/2025
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

- İklim Kanunu
- Zamlar ve Hayat Pahalılığı
- Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları

13 Muharrem 1447 - 8 Temmuz 2025

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER