Pazar, 18 Muharrem 1447 | 2025/07/13
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Türkiye Vilayeti: Gündem Değerlendirme Toplantısı 08/07/2025

  • Kategori Türkiye
  •   |  
Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti:
Gündem Değerlendirme Toplantısı 08/07/2025
 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

- İklim Kanunu
- Zamlar ve Hayat Pahalılığı
- Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları

13 Muharrem 1447 - 8 Temmuz 2025

turkiye vilayeti

İlgili Bağlantılar:

Devamını oku...

“Hep Birlikte Allah’ın İpine (İslam’a) Sımsıkı Yapışın; Parçalanmayın.” [Al-i İmran 103] Ayeti Üzerinde Düşünmek

  • Kategori Makaleler
  •   |  

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً وَلَا تَفَرَّقُوا

“Hep Birlikte Allah’ın İpine (İslam’a) Sımsıkı Yapışın; Parçalanmayın.” [Al-i İmran 103] Ayeti Üzerinde Düşünmek

Al-i İmran suresindeki bu büyük çağrı, tüm ümmete birleşmesini emrediyor ancak tek bir temel üzerine ki o da; hayat nizamı için Allah'ın, yani İslam'ın, yani Kur'an, sünnet ve bu ikisinin irşat ettiklerinin ipidir.

وَاعْتَصِمُواSımsıkı yapışın”: Yani sadece görünüşte bir araya gelmek değil, toplu bir şekilde sımsıkı yapışmaya yönelik bir emirdir. بِحَبْلِ اللهِAllah’ın ipine (İslam’a)”: Yani demokratik partilere ya da milliyetçi kimliklere değil, aksine Allah'ın indirdiklerine demektir. جَمِيعاًHep birlikte”: Bir cemaatin dışında başka bir cemaate değil, aksine tüm ümmetin tek bir adamın kalbi üzere (birleşmesi) demektir. وَلَا تَفَرَّقُواParçalanmayın”: Çünkü parçalanmak, zayıflığın nedeni olup sömürgecinin birincil aracıdır.

Ancak bugün olan şey nedir? Maalesef Allah'ın ipi yönetimden kaldırıldı ve hüküm Allah'ın indirdiklerinden başkası oldu ve bizler, Sykes-Picot politikası ve onun sözde ulusal ve bağımsızlık bayraklarıyla paramparça olduk, beldemiz varlık olarak elliden fazla parçaya bölündü ve her bir varlık, kendi işinde hiçbir şeye sahip olmadığı halde egemenlik iddiasında bulunmaktadır!

Bu ayet, Müslümanların vahdetlerini korumalarını emretmektedir ki bu da onların izlemeleri gereken bir metodu temsil etmektedir. Ancak saray mollaları (otoritelerin alimleri), Müslümanların bu metoda geri dönmemeleri ve hatta gerçek vaciplerini öğrenmemeleri için, ayeti yöneticilerin gerçekliklerine uygun bir şekilde tevil etmede önemli bir rol oynamaktadırlar.Ümmetin bölünmesi ve kafir Batı'nın sistemlerinin kabul edilmesi, yüksek diplomalara sahip olanlar da dahil olmak üzere onlar arasında kabul edilebilir bir durum haline gelmiştir. Böylece şeyhlerin fetvaları ve hiçbir şerî referansı olmayan bazı grupların propagandaları sayesinde demokrasi, İslam'ın bir parçası haline gelmiştir! Oysa bu, kendi çıkarları için olan bir yalan ve iftiradır. Hatta söyledikleri şeylerin farkında olmadan, yeryüzünde ve gökyüzünde yankı uyandıran fetvalar verenler bile vardır. وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler.” [Bakara 11]

Evet, ümmetin ekonomik, içtimai, eğitim ve diğer tüm alanlarda… hatta askeri, servetler ve tüm yönlerdeki fikri ve maddi unsurları yok edildi; hakikatte gerçek bir birlik, ancak Allah’ın ipine sımsıkı yapışmakla, yani dinin birliği, devletin birliği ve yöneticinin (Halife’nin) birliği ile olur. İşte sadece o zaman ümmet gücünü yeniden elde edebilir, daha önceden olduğu gibi kalkınabilir ve Allah'ın dini için topraklar fethedebilir.

Haydi o zaman Allah'ın bize emrettiği gibi O'nun ipine sımsıkı yapışalım ve tüm beşeri bağlardan sıyrılalım; zira kalkınmanın tek bir metodu vardır ki o da, tüm ümmeti Ukab bayrağı altında birleştirecek olan Raşidi Hilafettir. Çünkü Hilafet, Rabbiniz Subhanehu'nun farzı, Nebiniz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdesi ve sizin izzet ve düşmanınıza galip gelmenizin kaynağı olup dünyada hak ve adaleti yayacak olan da Hilafettir. O halde Hilafeti kurmak için samimi bir şekilde çalışanlardan olun. Allah'ın ipine sımsıkı yapışmayı ve O'nun yolunda cihad etmeyi arzulamıyor musunuz?! Yöneticilerinizin ihmalkarlığının, hatta size yönelik ihanetlerinin gölgesinde aranızda “Va Mutasamah” diyeceğiniz kişi hani nerede?

Sömürgecinin Osmanlı Hilafetini yıkmasının ardından Müslüman ülkelerin arasına çizdiği sahte sınırları aşmak amacıyla Hizb-ut Tahrir'in kendisi için çalıştığı Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmaya davet, yeryüzündeki tüm Müslümanlara, hatta Allah’ın sağlam ipine sımsıkı yapışmaya yönelik küresel bir davettir; zira Hilafet, Müslümanların genel başkanlığıdır. Nitekim parti, Hilafet için Kur’an ve sünnetten istinbat edilmiş bir anayasa tasarısı hazırlamış olup bu anayasa tasarısı, ekonomi, dış siyaset, savaş, içtimai, eğitim, sağlık, maliye ve Allah'ın izniyle kurulduğu ilk günden itibaren pratik olarak uygulanması için gerekli olan her şeyi içermektedir; artık Hilafetin müjdeleri ortaya çıkmış olup tüm Müslümanlar onu arzulamaktadır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müeyyid El-Râcihi – Yemen

Devamını oku...

Rusya, Kırgızistan'daki Nüfuzunu Güçlendirmeye Çalışıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Rusya, Kırgızistan'daki Nüfuzunu Güçlendirmeye Çalışıyor!

Haber:

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, 2 Temmuz'da Moskova'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. Bu görüşme, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Kırgızistan'a yaptığı resmi ziyaretin ardından beklenmedik bir şekilde düzenlendi.

Yorum:

Genellikle devlet başkanlarının resmi toplantıları önceden belirlenir ve tarihi duyurulur.Ancak Caparov'un ziyareti sürpriz oldu; çünkü medya bile bunu bir gün önce öğrendi. Ayrıca resmi toplantılarda büyük öneme sahip olan hiçbir konu gündeme getirilmedi.Buna binaen Kırgızistan'ın dış politikasında Rusya ile olan ilişkilerine öncelik verdiği söylenebilir.Böyle bir adımı atmaya sevk eden neden ise, Rusya'nın son zamanlarda Kırgız muhalefet güçlerine verdiği destek ve Rusya'daki Kırgız göçmenler üzerindeki baskıların artmasıdır.Çünkü Kremlin, bölgedeki diğer aktörlerin aksine, nüfuz alanı içindeki ülkelere baskı ve sindirme politikası uygulamaktadır.

Rusya'nın Orta Asya'daki etkisi, Ukrayna'daki savaş ve Batı'nın yaptırımları nedeniyle zayıflamıştır.Nitekim Orta Doğu'da savaşın alevlenmesi ve özellikle Amerika olmak üzere Batı'nın, Çin ve Orta Doğu'ya yönelmesi, Rusya'nın geçici olarak nefes almasına neden olmuştur.Bu nedenle Orta Asya politikasına uygun bir ülke olan Kırgızistan'da nüfuzunu güçlendirmeye yönelik ilk çabalarını başlatmıştır.Dolayısıyla bu gayesini gerçekleştirmek için kültürünü güçlendirmeye önem vermektedir ki bu da daha önceki politikasından biraz farklıdır.Örneğin iki başkanın toplantısı sırasında kültür ve eğitim alanlarındaki iş birliğine vurgu yapılmıştır.Şu anda Kırgızistan'da 200 Rus öğretmen ve 200 eğitimci çalışmakta olup bu öğretmenler, Rusça'nın güçlenmesi ve eğitim sisteminin Rus eğitim sistemine uyumlu hale getirilmesi için çalışmaktadırlar.Ayrıca Rusça eğitim veren okulların sayısını artırmak için Rus fonlarıyla okullar inşa edilmektedir.Şu ana kadar 9 okulun inşaatı tamamlanmıştır. Aynı zamanda Kırgız-Rus Slav Üniversitesi yenilenmiş ve büyük bir kampüs inşaatına başlanmıştır.Milli Güvenlik Devlet Komitesi Başkanı Kamçıbek Taşiyev, okulların mütevelli heyeti başkanlığına getirilmiştir.Bu nedenle Putin, Caparov'a Kırgızistan'da Rusça'ya tanınan özel statü ve iş birliği için teşekkür etti.

Kırgızistan'da Kırgız dilinin etkisini güçlendirmenin yanı sıra Batı kültürünün güçlendirilmesi için çıkarılan yasalar ve Müslümanların İslam kültürünü öğrenme konusundaki güçlü isteği, Rusya'yı bu adımı atmaya sevk etmiştir.Çünkü belirli bir ideolojiyle bağlantılı olan kültür, bu ideolojiyi temsil eden tarih, kanun, edebiyat ve dili de içermektedir.

Ayrıca iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler, stratejik önem kazanmaktadır.Zira geçen yıl, Rusya ile Kırgızistan arasındaki ticaret hacmi %11 artmış olup bu yılın ilk dört ayında bu rakam %17'yi aşmıştır. Rusya, Kırgızistan'a ağırlıklı olarak petrol, inşaat malzemeleri, gübre, tahıl ürünleri ve ilaç ihraç etmektedir.Kırgızistan ise Rusya'ya, ağırlıklı olarak tarım ürünleri ve hafif sanayi ürünlerini ihraç etmektedir.Dolayısıyla yıllık ticaret hacmi 3,5 ile 4 milyar Dolar arasında değişmektedir.Kırgızistan'ın dış ticaretinin yaklaşık dörtte birinin Rusya ile yapıldığı tahmin edilmektedir.Rusya, Kırgızistan'ı kendi nüfuzu altında tutmak için siyasi olarak Bağımsız Devletler Topluluğu'nu, ekonomik olarak Avrupa Birliği'ni ve askeri olarak da Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nü kullanmaktadır.

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mümtaz Maveraünnehrî

Devamını oku...

Katar, Hamas'ın Üst Düzey Liderlerinden Kişisel Silahlarını Teslim Etmelerini Talep Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Katar, Hamas'ın Üst Düzey Liderlerinden Kişisel Silahlarını Teslim Etmelerini Talep Ediyor!

Haber:

İngiliz gazetesi The Times'a göre, "İsrail" ile bir ateşkese varılması ve Gazze Şeridi'nde 20 aydan uzun süredir devam eden savaşın sona erdirilmesi için ABD'nin öncülüğündeki çabaların bir parçası olarak, Doha'daki üst düzey Hamas liderlerinden silahlarını teslim etmeleri talep edildi. (BBC)

Yorum:

Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimler, İslam ümmetine mensup olan her hareketi kuşatmaya ve gerek siyasi gerekse askeri olarak onları boğmaya ve tasfiye etmeye çalışmaktadır.İşte bugün, Amerika'nın projesinin bir hizmetkârı olan Katar devletçiği, Katar'daki Hamas hareketinin boğulduğu ve liderlerinin silahsızlandırıldığı bir tarafı temsil etmektedir.

Katar, Hamas hareketine yardım ve destek sağlamak yerine müzakereleri yürütmesi için baskı yaparak onu hayal kırıklığına uğratmasının ardından, bakın şimdi de onu, elindeki mevcut liderlerini silahsızlandırıncaya kadar askeri olarak da kuşatarak hayal kırıklığına uğratmaya devam etmek istiyor.

Müslümanların görevi, Filistin'de cihad için çıkan gruba destek vermeleri ve Allah yolunda seferber olmaları olup mücahitlerin, caydırıcı bir güç olmadan düşmanın onları tecrit ettiği savaş meydanında tek başına bırakılması kesinlikle caiz değildir.

Bu görev, mücahitleri yüzüstü bırakmaya hırs gösteren ve İslam ümmeti tarafından ona yönelik bir destek ve yardım olmaksızın Hareketi kuşatma altında bırakan Katar ve kardeşleri gibi bu rejimlerin varlığıyla gerçekleşmeyecektir.

Gerek mücahitlere gerekse onların, yaşlı, kadın, çocuk ve erkekler gibi zayıf kardeşlerine yardım etmek ümmetin üzerine vaciptir. Bu da ancak bu vacibi engelleyen tüm engellerin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır. Bu engellerin en büyüğü ise Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimlerdir. Bu ise “Vacibin Ancak Kendisi ile Tamamlandığı Husus da Vacibtir” babındandır.

Medya, ümmeti yıldırmayı ve onu Amerika'nın istediği ve Katar gibi iktidar rejimlerini kullandığı aldatıcı ve suçlu müzakerelere meylettirmeyi amaçlıyor. Bunun ise Müslümanlar tarafından hiçbir tepki verilmeden geçiştirilmesi caiz değildir; zira savaş, gruplar ve Yahudi varlığı arasında değil, tüm İslam ümmeti ile tüm küfür milleti arasındaki bir savaştır.

En önemli destek ise ordulardan talep edilmelidir; zira silah sahiplerinden herhangi birinin, fasık olan bir yöneticiye itaat etmesi veya dış güçlerle yapılan batıl antlaşmalara uyması için hiçbir mazereti yoktur, aksine orduların sınırları yıkmaları ve bu yöneticileri ve rejimlerini devirip ayaklarının altında ezmeleri gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Sava Ali

Devamını oku...

Trump, İran'ı Yeniden Bombalamakla Tehdit Etti Ve Ona Yönelik Yaptırımların Hafifletilmesini Durdurdu

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Trump, İran'ı Yeniden Bombalamakla Tehdit Etti Ve Ona Yönelik Yaptırımların Hafifletilmesini Durdurdu

Haber:

ABD Başkanı Donald Trump, İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'in ABD'ye yönelik yeni saldırılar düzenlenebileceği açıklamasının ardından Tahran'a uygulanan yaptırımların hafifletilmesi çalışmalarını "derhal durdurduğunu" açıkladı.

Trump, düzenlediği bir basın toplantısında Hamaney'in savaşta zafer kazandığı yönündeki açıklamalarının yalan olduğunu bildiğini söyledi.İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerine yeniden başlaması halinde, İran'ı tekrar bombalamayı düşüneceği eklemesinde bulundu. Orada gizli nükleer tesislerin varlığından endişe duymadığını vurguladı.İranlıların bugün düşünecekleri şeyin nükleer programlar olduğuna işaret etti.İran'a, dünya düzenine geri dönmesi, “aksi takdirde işlerin onun için daha da kötüye gideceği” çağrısında bulundu.İran dini liderini, “iğrenç bir ölümden kurtardığı” ve onun “Başkan Trump'a teşekkür etmesi gerektiği” eklemesinde bulundu.

Hamaney bugün erken saatlerde savaşın sona ermesinden bu yana ilk konuşmasını yaparak, ülkesinin "sahte Siyonist varlığa" karşı zafer kazandığını ve ABD'ye "büyük bir tokat" attığını söyledi.

İran’ın Dini Lideri, ABD'nin, "Siyonist varlığın tamamen yok olacağını hissettiği için" savaşa girdiğini vurguladı ve ABD'nin bu savaşta hiçbir şey başaramadığını ifade etti.

ABD başkanının “ABD saldırısının boyutunu abarttığını”, çünkü onun “gösteriş yapmaya ihtiyacı olduğunu” belirtti.

Hamaney, Amerika'nın nükleer tesisleri bombaladığını ancak “çok fazla bir şey başaramadığını” vurgulayarak, “İran'a yönelik herhangi bir saldırı, Amerikan üslerinin tekrar hedef alınmasıyla karşılanacaktır” uyarısında bulundu. (El Cezire Net, 27/06/2025)

Yorum:

Firavun'un yeryüzünde gerçekten azması, halkını çeşitli zümrelere bölerek onlardan bir zümreyi güçsüz bulması, bunların oğullarını boğazlayıp kızlarını ise sağ bırakması, sonra Allah Subhanehu ve Teala, güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) varis kılmak istediğinde,Musa'nın annesine onu nehre bırakmasını ve Firavun'un ailesinin onu bularak onun tarafından yetiştirileceğini, böylece bu mübarek çocuğun eliyle onun yok edileceğini ilham etmesi gibi; Kuran-ı Kerim'de geçen Kasas suresinden aldığımız dersler, evet tüm bunlar, Allah Subhanehu ve Teala’nın düzenleyip yönetmesidir.

Sonra Musa buluğ çağına ulaşınca onlardan birini öldürüp Medyen’e kaçarak takip edilmeye başlamasının ardından Allah ona, haydi Firavun'a git, çünkü o iyice azdı diye vahyetti; ancak Firavun, hak davete boyun eğmeyi reddetti, kendisi ve askerleri yeryüzünde kibirlendi ve kendilerinin Allah'a dönmeyeceklerini sandılar; nitekim Firavun'un sihirbazlarına inananları, ellerini ve ayaklarının çaprazlama keserek hurma ağaçlarının gövdelerine çarmıha germekle tehdit ettiler. Derken Firavun ve ordusu Musa'ya ve onunla beraber olan müminlere yetişince, işte burada Rabbani mucize ortaya çıktı; zira o anda müminler zor bir durumda kalmışlardı; çünkü önlerinde deniz, arkalarında ise Firavun'un askerleri vardı. Musa’nın adamlarından biri “işte biz yakalandık” dedi. Bunun üzerine Musa Aleyhisselam şöyle cevap verdi; Hayır! Eminim ki rabbim benimledir, bana bir çıkış yolu gösterecektir. Bunun üzerine Allah Celle ve Âla, Firavun ve askerlerini denize sürükleyip yok etmek ve Musa ve onunla birlikte olan müminleri kurtarmak için Musa’ya, “Asan ile denize vur!” diye vahyetti. Asasını denize vurunca deniz derhal yarıldı, her parça koca bir dağ gibi oldu.

Bu kıssada, biz dava taşıyıcıları için bir ibret ve ders vardır; zira batıl ne kadar büyük ve zorba olursa olsun, batılın sonu mutlaka gelecektir; nitekim Amerika da dahil olmak üzere asrın firavunları, o firavundan daha zayıftır ve Allah'ın izniyle yok olmaları yakındır.Bizim yapmamız gereken tek şey, Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bizim için belirlediği şerî metoda göre sebeplere bağlanmaktır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُواْ إِلَى اللَّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ (Resulüm!) De ki: İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah'ı (ortaklardan) tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.” [Yusuf 108] Bu yüzden İslam ümmetinin bu çemberden çıkmak üzere köklü bir değişim için çalışması ve doğu veya batıya meyletmemesi gerekir; çünkü onların hepsi İslam'ın ve Müslümanların düşmanları olup hepsi de kendi çıkarını gözetmektedir.Biz Müslümanlara gelince; Allah'ın bize, kendisinden ister siyasi, ister ekonomik, ister içtimai, ister yargı, isterse diğer ülkelerle olan dış ilişkiler olsun hayatın tüm sorunlarını çözen bir sistemin çıktığı büyük İslam ideolojisini bahşetmiştir. Ayrıca biz Müslümanlar, Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan stratejik bir konuma ve büyük bir insan zenginliğine sahibiz.Bu nedenle bireyleri, cemaatleri, güç ve kuvvet ehliyle Müslümanları, ellerini halkına asla yalan söylemeyen bir lider olan Hizb-ut Tahrir'in elleri üzerine koymaya, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti'ni kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya ve Allah’ın nimetini küfürle değiştirmemeye ve kavimlerini helâk yurduna, yani kötü bir durak olan yaslanacakları cehenneme sürüklememeye davet ediyoruz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Abdulhamid– Irak

Devamını oku...

İşte Birleşmiş Milletler’in Marifeti... Bu Göz Boyama Daha Ne Kadar Sürecek?! Değişen Ne Var ki? Adı ‘Değişim Bakanlığı’ Olanlara Soruyoruz: Hani Nerede O Değişim?

Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Semir Bacâale, 29 Haziran 2025 Pazar günü Sana’da, 2025 Kooperatif Dernekleri Konferansı’nın hazırlık süreci kapsamında ilgili komitelerle bir araya geldi. Söz konusu konferansın 2025 yılı Temmuz ayının başında düzenlenmesi planlanıyor. Toplantıya, Kalkınma Sektörü Bakan Yardımcısı Ali er-Razzami ile Sana Başkenti Sosyal İşler ve Çalışma Ofisi Müdürü Nasır el-Kehhali de katıldı.

Bu konferans, bakanlığın önceden belirlenmiş bir vizyona veya uygulamaya hazır, somut planlara sahip olmadığının açık bir göstergesidir. Söz konusu konferansın düzenlenmesi yönündeki çağrı, Uluslararası Kooperatif Günü vesilesiyle yapılan yıllık kutlamalarla eş zamanlı olarak gerçekleşmiş ve bu bağlamda planlanmıştır. Uluslararası Kooperatifler Birliği tarafından kutlanan bu günün bu yılki sloganı ise ‘Daha iyi bir dünya için kapsayıcı ve sürdürülebilir çözümlere liderlik eden kooperatifler’ olarak belirlenmiştir.

Bu kutlamalar, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 16 Aralık 1992 tarihli 90/47 sayılı kararı uyarınca hayata geçirilmiştir. Uluslararası Kooperatifler Günü, 1895 yılında kurulan Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin yüzüncü yılı münasebetiyle 1995 yılında kutlanmaya başlanmıştır.

Adı ‘Değişim Bakanlığı’ Olanlara Soruyoruz: Hani Nerede O Değişim? Bu mu sizin kalkınma vizyonunuz? Yani sizin ‘inşa’ dediğiniz proje, Birleşmiş Milletler’den olduğu gibi kopyalanmış bir programdan mı ibaret? Peki, hani o vaat edilen değişim nerede? Aslında bu durum, sizden önceki altmış yıl boyunca görev yapan tüm bakanlıkların da değişmez bir alışkanlığıdır. Bu bakanlıklar, Birleşmiş Milletler’in sponsorluğunda ve yönlendirmesiyle, Allah’ın rızasına uygun olmayan ve İslami inanç esaslarıyla hiçbir şekilde bağdaşmayan fikirleri teşvik eden işlere imza atmışlardır. Kısacası, bu projelerin bizim kültürümüzle ve inancımızla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur! Boşuna çabalıyorsunuz; yırtık tuluma hava basmakla meşgulsünüz! Nitekim Yemen’deki kooperatifçilik deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanması da bunun bir kanıtıdır; çünkü bu tür yapılar, İslam’ın temel fikirleriyle uyumlu değildir. Biz bu eleştirileri, İslami bir sorumluluk olan ‘iyiliği emredip kötülükten sakındırma’ ilkesi gereği yapıyoruz. Ey “Değişim ve İnşa” hükümeti ve onun destekçileri!
Yanlış yoldasınız! Yönünüzü İslam’a çevirin, pusulanız Kur’an ve Sünnet olsun.

Uyanın ey iman ehli! Bir toplumun yıkılıp yozlaşmasının temel nedeni, kendilerine uygulanan sistemlerin, o toplumun temel inancının özüne aykırı olması, hatta o inanca apaçık bir şekilde karşıt olmasıdır. Allah’ın emirlerine karşı gelen, O’na isyan eden ve her türlü yanlış çağrının peşine takılan bir toplumun hayatta başarılı ve mutlu olması nasıl beklenebilir? Düşünün, altmış yıldır üzerinizde nice bozuk sistem denendi! Şunu kesin olarak bilmelisiniz ki; bu yozlaşmadan kurtulmanız, yeniden yükselmeniz ve gerçek mutluluğa ulaşmanız ancak bir şartla mümkündür: İslam’ın sistemlerinin siyasetten ekonomiye, toplumsal hayattan dış politikaya kadar her alanda uygulanmasıyla... Ve bu da, ancak Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletiyle mümkündür. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

Devamını oku...

Ümmetin Sorunları Forumuna Katılmaya Davet

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak, değerli medya mensuplarını, siyasetçileri ve kamu meselelerine ilgi duyan herkesi, bu ay düzenlenecek “Ümmetin Sorunları Forumu”na katılmaya davet ediyoruz. Bu ayki forumun başlığı şöyledir:

“İktidara bir pasta gibi bakmanın tehlikesi”

Konuşmacılar:

1- Üstat Muhammed Cami Ebu Eymen, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Resmi Sözcü Yardımcısı.

2- Üstat Nezir Muhtar, Hizb-ut Tahrir üyesi.

Moderatör: İbrahim Müşerref, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Medya Bürosu üyesi.

Tarih: 10 Muharrem 1447 / 05 Temmuz 2025 Cumartesi saat: 13.00

Yer: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Port Sudan Bürosu, El Azama Mahallesi, Stadın Doğu Tarafı.

Sizleri aramızda görmekten onur duyarız; varlığınız, ümmetin meselelerine ilgi gösterdiğinizin bir göstergesidir

Devamını oku...

Yüksek Mahkeme Kararı, Zinayı Evlilikle Bir Tuttu

Kenya Yüksek Mahkemesi, Müslüman babalardan evlilik dışı dünyaya gelen çocukların, babalarının mirasından yasal olarak hak talep edebileceğine karar verdi. Bu karar, Kenya’da İslami kişisel hukukun yorumlanmasında önemli bir gelişmeye işaret ediyor. 30 Haziran’daki kararla, Fatuma Athman Abud Faraj’ın, vefat eden eşi Salim Juma Hakeem Kitendo’nun gayriresmî ilişkilerinden doğan çocukların mirastan mahrum bırakılması yönündeki temyiz talebi oy birliğiyle reddedildi.

Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir / Kenya, bu konuyla ilgili olarak aşağıdaki hususları kamuoyunun dikkatine sunar:

Kenya seküler bir devlettir dolayısıyla Yüksek Mahkeme’nin bu kararı hiç de şaşırtıcı değildir. Çünkü sekülerizm, Batılı bir ideolojidir. Din ile devleti birbirinden ayırır ve bu nedenle egemenliği mutlak olarak insana verir. Bu bağlamda Yüksek Mahkeme, ahlaki bir kurum olmaktan çok, seküler ve liberal değerleri savunan bir yapı olarak hareket etmektedir. Evlilik dışı doğan çocukları ödüllendirmek, bir başka deyişle zinayı evlilik kurumuyla eşdeğer tutmak, kişisel özgürlükleri ahlakın önüne koyan seküler anlayışın doğal bir yansımasıdır.

Evlilik dışı çocukların ‘haklarının’ güvence altına alınması ve korunması, büyük Batılı güçlerin İslam’a karşı yürüttüğü yoğun kampanyanın sadece bir parçasıdır. Toplumun her kesiminde, zinayı normalleştirmek amacıyla yasal düzenlemeler ve propaganda faaliyetleri yürütülmektedir. Bu ahlaki çöküş, şehir sokaklarında kaderine terk edilen çocukların sayısının ürkütücü biçimde artmasına yol açtı. Sokaklar, özgürlük adı altında yitirilen nesillerin sessiz feryadıyla dolu! Kenya’daki sokak çocukları yoksulluk, temel ihtiyaçlara erişim eksikliği, sağlık sorunları ve her türlü istismar ile sömürüye karşı savunmasızlık gibi çok sayıda ciddi zorlukla karşı karşıyadır. Ne yazık ki, ailelerin çocuklarına sahip çıkamaması ve devletin bu konudaki duyarsızlığı, bu krizi daha da derinleştirmektedir.

İslam’ın bu konudaki yaklaşımı ise tam tersidir. İslam’a göre, çocukların bakımı ve refahı hem ailenin hem de devletin ortak sorumluluğundadır. Miras konusuna gelince, İslam mirası yalnızca meşru evlilikten doğan çocuklara tanır. Zina yoluyla dünyaya gelen veya kimsesiz kalan çocukların bakım ve sorumluluğu ise tamamen devlete aittir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

أَنَا أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنْفُسِهِمْ، مَنْ تَرَكَ مَالاً فَلِأَهْلِهِ، وَمَنْ تَرَكَ دَيْناً أَوْ ضِيَاعاً، فَإِلَيَّ، وَعَلَيَّ“Ben her mümin için canından daha değerliyim. Her kim bir mal bırakırsa ailesinindir. Borç veya çoluk çocuk bırakırsa banadır ve benim üzerimedir.”

Son olarak, Müslümanları bu meseleyi hafife almamaya çağırıyoruz. Zira bu konu, İslam’a karşı yürütülen küresel savaşın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu hüküm, İslam’ın miras hukukunu baltalamak için diğer ülkelerdeki yargı kurumları tarafından bir “hukuki örnek” olarak kullanılacaktır. Bu nedenle, âlimler ve siyasetçiler dâhil olmak üzere Kenya’daki etkili konumda bulunan tüm Müslümanlara İslam’ı savunmak üzere harekete geçmeleri çağrısında bulunuyoruz.

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER