Salı, 24 Şevval 1446 | 2025/04/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Allah’ın Sözünün Üstüne Söz Yoktur

بسم الله الرحمن الرحيم

Allah’ın Sözünün Üstüne Söz Yoktur

(Tercüme)

La İlahe İllallah’ın (Allah’tan başka ilah yoktur) anlamını en güzel tarif eden deyimlerden birisi; “Süslenmeden önce temizlik gerekir” sözüdür. İki zıt aynı anda var olamaz. Dolayısıyla Allah’tan başka her türlü ilahı reddetmenin hemen ardından Allah’ın tek ilah olduğunun tasdiki gelmelidir. Bu sebeple herkes Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem’e herkes salih amel hakkında soru sorarken, Huzeyfe bin Yemân (ra)’ın şer hakkında soru sorduğunu görüyoruz. Çünkü o hakkı bulduktan sonra tekrar şerre düşmekten korkuyordu.

İslam, büyük küçük tüm teferruatlarıyla, tüm hükümlerinde çok açık ve nettir, tüm fikirlerini ve metodunu her türlü çarpıklıktan veya bozulmadan arındırmıştır. Kur-an’ı Kerîm bu hususu azami kesinlikle ele almıştır. Vahiy Allah’ın Rasulünü Sallallahu aleyhi ve Sellem ister fikirler ister ibadetler, inançlar veya adetler hakkında olsun, her meselenin hakikati hakkında bilgilendirmek, hakkı ikame etmek ve batılı zail etmek üzere gelmiştir.

İslam nazil olur olmaz Mekke’deki statükoyu reddetmiş, ilahi vahiy ile toplumu kökten değiştirmeyi hedeflemiştir. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem’e indirilen her ayet putları hedef almış ve putlara tapanları kınamıştır. ﴿وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللهِ مَا لاَ يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَـؤُلاء شُفَعَاؤُنَا عِندَ اللهِ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللهَ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلاَ فِي الأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ “Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir” diyorlar. De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.” [Yunus:18]

Art arda gelen ayetler bâtılı ifşa ediyor, insanların zihninde yer edinmiş uyduruk gerekçeleri söküp atıyordu. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: ﴿وَكَذَلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ وَلِتَسْتَبِينَ سَبِيلُ الْمُجْرِمِينَ“Suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız.” [En’am 55]

Bu ayetin tefsirinde Kurtubî şöyle diyor: “Biz bu surede müşriklere karşı getirilecek delilleri ve tartışma usullerimizi sana geniş geniş açıkladığımız gibi, din ile ilgili gerek duyduğunuz her hususta ayetleri, aynı şekilde batıl ehlinin inkâr ettiği her hakka dair delillerimizi ve belgelerimizi size açıklıyoruz.” Ez-Zeccac şöyle açıklıyor: “Burada hitap Resul’edir. Yani; Ey Muhammed, böylece sen ve senin izinden gidenler, günahkarların yolunu bilesiniz diye.”

Allah’a hamd olsun ki bizlere dinimizi tafsilatıyla açıklamış ve hakkın yolunu açıklığa kavuşturmuştur ki böylece güçlü delillerle destekleyerek, hiçbir şüpheye yer bırakmayarak iyice kalplere yerleştirmiştir. Yine Rabbimiz Subhânehû ve Teâlâ bâtılı açıklığa kavuşturmuş, tüm aldatmacalarını ifşa etmiş ve tüm maskelerini de düşürmüştür.

Münafıklarla alakalı da Allah Subhânehû ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ﴿لَوْ خَرَجُوا فِيكُمْ مَا زَادُوكُمْ إِلَّا خَبَالاً“Eğer onlar da sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacaktı,” [Tevbe 47]

Allah’a hamd olsun ki bizleri hak din ile şereflendirdi. Bu dinin tesis edilebilmesi ancak kendisine aykırı olan her şeyi, her ihtimali ifşa etmekle mümkündür. Bu dinin yolunda yürüyenler ancak saflarını her türlü ideolojik ve doktrinsel kirden arındırdıktan sonra galip gelebilirler.

Basiret ve tefekkür ile tarihe ve günümüze bakıldığında Müslüman tıpkı Hz. İbrahim (as) gibi kalbini Allah’tan başka her şeyden temizlemedikçe, hatta bu uğurda oğlu İsmail’i bile kurban edecek kadar temizlemedikçe, kalbini hak üzere sağlamlaştırmış olmaz. Hiç kimse kalbinde iki kalp aynı anda taşıyamaz. Aynı şekilde hiçbir İslami hareket Allah’ın Subhânehû ve Teâlâ sözlerine birebir itaat etmediği müddetçe başarılı olamaz. ﴿قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ“De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” [Yusuf 108]

Bugün Ümmet olarak, cemaatler olarak ve fertler olarak her yanımız kargaşa ile kuşatılmıştır. Adım adım İkinci Raşidi Hilafet’i ikame etmeye yaklaşırken, Ümmet içinde hâkim olan kamuoyu büyük bir çoğunlukla İslam şeriatının tatbik edilmesini istiyor ve İslam ile yönetilmeye hasret. Ne var ki büyük bir çoğunlukta, İslam devletinin mahiyeti hakkındaki fikirler bulanıklaşmış ve uluslararası düzenin ve işbirlikçi zalimlerin tavizleriyle kirletilmiştir.

Her Müslüman cehennemden kurtulmayı ve cennete kavuşmayı arzulamaktadır. Ancak kurtuluşa giden yolun etrafı şüphelerle ve yalanlarla kuşatılmıştır. Böyle olunca günde beş vakit namaz kıldığı halde tesettürü olmayan kadınlar görüyoruz. Namaz kıldığı ve oruç tuttuğu halde zalimlerle dost olan ve hatalarını korku ile veya emre itaat ile entipüften bahanelerle gerekçelendiren erkekler görüyoruz. Her meselede güçlü fetvalar veren ama yöneticilerin hevalarına aykırı hiçbir söz söyleyemeyen hocalar görüyoruz. Adalete hasret olduğu halde mevcut sistemin Allah’ın hükümleri yerine beşerî hükümler üzerine bina edilmesini umursamayarak sadece zalim bir yöneticiyi değiştirmekle yetinen Müslümanlar görüyoruz.

Müslümanların kalplerine Kur’an’ın verdiği başarı ve kurtuluş anlamlarını çarpıtarak böylesi yozlaşmış fikirler yerleşmiştir. Zihinleri, sürekli azim ve ceht ile Allah’ın kanunlarını yeryüzüne hâkim kılmak için çabalamayı gerçek başarı olarak tanımlayan ilahi vahyin gerçek gayesinden uzaklaştırdılar. Her Müslümana İslam’ı korumak üzere bir görev tayin edilmiştir.

Dünya hayatını bir çalışma mekânı ve ahireti nihai ödül yurdu olarak insanlığın iki cihanda da başarıya ulaştıran dosdoğru yolu gösteren İslam akidesi ile başarıyı dünyevi kazançlar ve heva ve hevesleri tatmin etmekle sınırlandıran kapitalist doktrin arasındaki çatışma hiç durmadı. Her iki tarafın da savunucuları, askerleri ve destekçileri olsa dahi malum olan sonuç çoktan Kur’an’da ilan edilmiştir: ﴿وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ“Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm´ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkarlardır.” [Nur 55]

Bu ilahi vaat ne olursa olsun, batıl için mücadele edenler ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, ne kadar komplo kurarlarsa kursunlar gerçekleşecektir. Çünkü Allah onların planlarını kendilerinden iyi biliyor. İsterseler tüm sihirbazlarını bir araya getirsinler. Her zaman, onların aldatmacalarını yutacak asaya sahip bir Musa ortaya çıkacaktır.

On yıllardır cihadı kötüleyen ve Müslümanları dünya zevkleriyle meşgul etmeye çalışan medya ve politik propagandalar bir anda tuz buz oluverdi. Muhteşem tek bir hamle, bu Ümmetin düşmanlarının aldatmalarına ve kötülüklerine zerre kadar aldırmadan gerçekten de mücahit ve lider olduğunu ispat etmiştir. Müslüman gençliği şeytanın oyunlarıyla, dünya zevklerine, servet, mevki makama düşkünlük ile ayartmak için ne kadar harcarsalar harcasınlar, başarısız olacaklar.

Müslüman kadının başından hicabını almak, evlilikten soğutmak, aileleri dağıtmak için gayri İslami ideolojiler ne kadar çabalarsa çabalasın, başarısız olacaklar. Ve her ne kadar Müslüman gençliği maddiyatçılık ile cezbetmeye çalışırsalar çalışsınlar, biz her zaman erkeklerini cihat, izzet, şeref aşkı ile yetiştiren bir Ümmet kalacağız. Batı ise bu niteliklere asla sahip olamadı ve olamayacaktır çünkü Batı dünyayı ancak zevk ve sefa merceğiyle görmektedir.

Allah’ın Sözünün Üstüne Söz Yoktur! ﴿فَذَلِكُمُ اللهُ رَبُّكُمُ الْحَقُّ فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ إِلاَّ الضَّلاَلُ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ“İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. Hak’tan sonra sadece sapıklık vardır. O hâlde, nasıl oluyor da (Hak’tan) döndürülüyorsunuz?” [Yunus 32]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları İçin Yazan
Beyan Cemal

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER