Cuma, 24 Zilhicce 1446 | 2025/06/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İslam Ümmetinin Maruz Kaldığı Zillet ve Aşağılanmaya Karşı Olumsuz Tavrının Sebebi!

بسم الله الرحمن الرحيم

İslam Ümmetinin Maruz Kaldığı Zillet ve Aşağılanmaya Karşı Olumsuz Tavrının Sebebi!

Günümüzdeki zorba yönetimler zamanında, halkını katleden domuzların kardeşlerinin ayaklarıyla kirletilen Kudüs'ten başlayarak, sömürgeci kâfirin önünde secde ederek onun hoşnutluğunu arayan alçakların bayağılığı ve rezilliğine kadar Müslümanların üzerindeki felaketler ve belalar çoğalmıştır; zira bu alçaklardan biri Müslümanların paralarından milyarlarcasını sömürgeci kafire veriyor, diğeri onu onurlandırmak için camiyi kapatıyor ve bir üçüncüsü de onun heykelini dikiyor; yani hepsi kendi yöntemiyle efendisine ibadet ediyor ve bu hoşnutluk için de Müslümanları kurban veriyorlar; ama bu zillet ve aşağılanma karşısında hiçbir fiili hareket ve öfkelenme olmuyor. Bu ise nefsimizdeki İslami şahsiyetin zayıflığından, saf İslami zihniyetin ve hassas İslami nefsiyetin yokluğundan kaynaklanmaktadır.

Bu nedenle Müslümanlar olarak bizler, Aleyhissalatu ve's Selam'ın sahabelerinde oluşturduğu bir şahsiyet olan İslami şahsiyetimizi nasıl güçlendirebileceğimizi araştırmak zorundayız; işte bu şahsiyet Bilal'i kızgın güneşin altında ve çöl kumlarının üzerinde “Ehad Ehad” haykırışlarını tekrarlamaya sevk etmiş ve Yasir ailesine de, Kureyş kâfirlerinin zulmü karşısındaki kararlıkları ve haktan sapmadıklarından dolayı اصْبِرُوا آلَ يَاسِرٍ، مَوْعِدُكُمُ الْجَنَّةُ“Sabredin ey Yasir ailesi! Zira sizin varacağınız yer cennettir” şeklindeki Rabbani vaat bahşedilmiştir…

Doğru tanıma göre şahsiyet, eşyayı akletmede cereyan eden keyfiyet ve uzvi ihtiyaçları ve içgüdüleri doyurmada cereyan eden keyfiyettir. Yani şahsiyet, zihniyet ve nefsiyetten oluşmaktadır. İslam zihniyetini güçlendirmek için dinde fakih olmak gerekir ki bu da, fıkıh kitaplarını okumak, Kuran'ı tedebbür etmek, sünnet bilgilerini artırmak ve ilim meclislerine katılmak yoluyla olur. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ يُرِدِ اللهُ بِهِ خَيْراً يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِAllah kimin için hayır dilerse onu dinde fakih (anlayış sahibi) kılar.” Her bir Müslümanın görevlerinden biri de bu İslami zihniyeti güçlendirmeye çalışmasıdır; çünkü bu hayatta ona (İslami zihniyete) göre hareket edecek ve kararlarını da ona göre verecektir.

Şimdi ikinci kısma gelelim ki o da nefsiyettir; o, Allah ile olan bağın güçlenmesiyle güçlenir. Allah ile olan bağı güçlendirmek ise, ibadetleri yerine getirirken Allah'ın vaat ettiği şeyleri hatırlamak ve Kur'an-ı Kerim'i sık sık okuyup tefekkür ederek ve namaz ve oruç gibi nafile ibadetleri yerine getirerek Subhanehu'ya yakınlaşmak yoluyla olur. Nitekim kutsi bir hadiste Allahu Teala şöyle buyurmuştur: مَنْ عَادَى لِي وَلِيّاً فَقَدْ بَارَزَنِي بِالْحَرْبِ، وَمَا تَقَرَّبَ إِلَيَّ عَبْدِي بِمِثْلِ أَدَاءِ مَا افْتَرَضْتُ عَلَيْهِ، وَلَا يَزَالُ عَبْدِي يَتَقَرَّبُ إِلَيَّ بِالنَّوَافِلِ حَتَّى أُحِبَّهُ، فَإِذَا أَحْبَبْتُهُ كُنْتُ سَمْعَهُ الَّذِي يَسْمَعُ بِهِ، وَبَصَرَهُ الَّذِي يُبْصِرُ بِهِ، وَيَدَهُ الَّتِي يَبْطِشُ بِهَا، وَرِجْلَهُ الَّتِي يَمْشِي بِهَا، وَلَئِنْ سَأَلَنِي لَأُعْطِيَنَّهُ، وَلَئِنْ دَعَانِي لَأُجِيبَنَّهُ، وَلَئِنِ اسْتَعَاذَ بِي لَأُعِيذَنَّهُ، وَمَا تَرَدَّدْتُ فِي شَيْءٍ أَنَا فَاعِلُهُ تَرَدُّدِي فِي قَبْضِ نَفْسِ عَبْدِي الْمُؤْمِنِ، يَكْرَهُ الْمَوْتَ وَأَكْرَهُ مَسَاءَتَهُ، وَلَا بُدَّ لَهُ مِنْهُHer kim beni dost edinen (beni tanıyan ve ihlas ile bana ibadet eden) bir kuluma düşmanlık ederse, ben de ona savaş ilan ederim. Kulum bana, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili olan bir şeyle yaklaşamaz. Kulum bana nafile ibadetlerle de yaklaşmaya devam eder. Nihayet ben onu severim. Ben kulumu sevince de artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı mesabesinde olurum. Diliyle de her ne isterse muhakkak onları da kendisine ihsan ederim. Bana sığınmak isteyince de muhakkak kulumu sığındırır, korurum. Ben yapmak istediğim hiçbir şey hakkında, Müminin ölümü karşısındaki tereddüdüm gibi tereddüt etmedim. Kulum ölümden hoşlanmıyor, ben de kuluma acı verecek şeyi sevmiyorum ama ölümden kaçış yok.

Nefsiyet, Allah'ın sevdiği amelleri yapmakla, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in siretini ve sahabe-i kiramın hayatını okumakla güçlenir; zira onlar (Ensar), ihtiyaç içinde olsalar bile nasıl da onları (Muhacir) kendilerine tercih ettiler, Rahman'a kavuşma arzusuyla nasıl da cihada koştular, dünyaya meyletmeyip inzivaya da çekilmediler; böylece onlar Allah'ın övgüsüne ve günahlarının bağışlanmasına mazhar oldular ve bazıları da cennetle müjdelendiler.

İnsanda İslami şahsiyet oluşur, günahlardan nefret eder ve ibadetleri de severse, işte bu Allah'ın kulunu kabul ettiğinin alametlerindendir. Günah işlemekten zevk almakta dalaletin alametlerindendir; böylece o günahın içinde boğulur ve günahını artırır. Bu nefsiyeti güçlendiren bir Müslüman, ne kadar işkence veya ayartmalarla karşılaşırsa karşılaşsın, görüşünde ısrarcı ve kararında sabit olur. Yusuf Aleyhisselam'da bizim için bir ibret vardır; zira o, zina yapmaktansa hapse girmeyi seçti, uzun bir zaman geçmesine rağmen belalara sabretti ve Rabbinin kendisini asla yüzüstü bırakmayacağından da emindi; bunun karşılığında Allah ödül olarak Yusuf'a ailesini geri verdi ve onu Mısır'ın azizi yaptı.

Güçlü bir nefsiyete sahip olan kişi, bu dünyada Allah'tan başka hiç kimseden korkmaz; çünkü o, Allah'ın kendisi için yazdığının dışında hiç kimsenin kendisine fayda veya zarar veremeyeceğine, ömrünü kısaltamayacağına veya rızkını azaltamayacağına inanır. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: وَاعْلَمْ أَنَّ الْأُمَّةَ لَوْ اجْتَمَعَتْ عَلَى أَنْ يَنْفَعُوكَ بِشَيْءٍ لَمْ يَنْفَعُوكَ إِلَّا بِشَيْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللهُ لَكَ، وَلَوْ اجْتَمَعُوا عَلَى أَنْ يَضُرُّوكَ بِشَيْءٍ لَمْ يَضُرُّوكَ إِلَّا بِشَيْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللهُ عَلَيْكَŞunu bilmiş ol ki tüm insanlar sana bir konuda fayda vermek için bir araya gelseler ancak Allah’ın yazdığı kadarıyla sana faydalı olabilirler. Eğer tüm insanlar sana zarar vermek konusunda birleşip bir araya gelseler ancak Allah’ın sana yazdığı kadarıyla zarar verebilirler.

Eğer bir Müslüman, bu İslami şahsiyete sahip olursa, yüce şeyler üzerinde sebat eder, dahası yücelerin yücesine yükselir. Bu durumda, ahirette onun için yaptığı çabalardan dolayı ödüllendirilir; zira o, cihatta kahraman iken aynı zamanda mihrabın dostudur; Onun özelliklerinin en üstünü, onu yoktan yaratan yaratıcısı Allah’ın kulu olmasıdır. Eğer bu şahsiyetler ümmet içinde bulunursa, uzun zamandır ümmetin belini kemiren kâfirlerin ellerini keser, her bir yönden çıkarak aşağılık ajanları kökünden söküp atar ve Allah'ın kendisinden razı olduğu emri yerine getirir; dikkat edin o, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Hilafeti kurmaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hatice Salih

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER