Cuma, 24 Zilhicce 1446 | 2025/06/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

İran... Beyaz ve Kırmızının Kesildiğini Gördükten Sonra Kesilmeyi Bekleyen Kara Boğa!

İran devleti, Amerika'nın ajanı Beşar Esad ve rejimini Suriye'deki mübarek devrimin ayakları altına düşmekten kurtarmak için, on dört yılı aşkın bir süredir tüm imkânlarını seferber etti, ekonomisini, silahlı kuvvetlerini, devrim muhafızlarını, Kudüs Gücü'nü ve Lübnan'daki partisini harekete geçirdi. Ancak bir gün olsun, Yahudi varlığının disipline edilmesi gerektiğinde onu caydırmak için füzeler yerleştireceği veya uçakları konuşlandıracağı askeri üsler kurmayı hiç düşünmedi! Bu da İran'ın başarısız bir ülke olduğunu, siyasi veya stratejik bir vizyona sahip olmadığını, caydırıcılık konusunu hiç düşünmediğini, hatta kendini veya bölgedeki çıkarlarını korumayı bile düşünmediğini göstermektedir.

İran, Yahudi varlığının Filistin halkını öldürmesini izlemeye devam ederek kılını dahi kıpırdatmamış, “Kudüs” adı verilen gücünü işgale karşı harekete geçirememiş ve Lübnan'daki partisine gaspçı varlığı caydırmak için harekete geçme emri vermemiştir. Bilakis aksine, Amerika'nın ajanı Nusayri rejiminin bekası için Suriye halkını öldürmüş ve oradaki Müslümanların namusunu ihlal etmiştir. Amerika, Erdoğan aracılığıyla Beşar'ı devirmeye ve Suriye'nin yönetimini “devrim” maskesi takan ve aldatıcı bir dil kullanan yeni bir laike teslim etmeye karar verdiğinde İran, Amerika'ya bağlı laik rejimin kalıcı olduğundan emin olmuş ve sanki hiçbir şey olmamış gibi güçleri Tahran'a geri dönmüştür!

Suriye'de bulunduğu süre boyunca İran, Yahudi varlığının Suriye ve Lübnan topraklarına yönelik tekrarlanan saldırılarına karşı kılını dahi kıpırdatmamış, aksine Yahudi varlığı Lübnan'daki partisinin üslerini yok edene, liderlerine suikastlar düzenleyene ve olduğu yerde paslanmış füze rampalarını yakıp kül edene kadar sessiz kalmaya devam etmiş ve Filistinli kadın ve çocukların vücut parçaları, işgal uçaklarının camilere, evlere ve okullara yönelik bombardımanın altında havada uçuşurken Gazze'ye destek olmak için Yahudi varlığına karşı harekete geçmemiştir.

Yahudi varlığı yıllar boyunca İran'ı tehdit etmeye, hedef almaya ve İran’ın içinde ve dışında liderlerine suikastlar düzenlemeye devam etmiş ama İran, yüz suyunu koruyacak bir cevap verme cesaretini bile bulamamıştır. Nitekim Irak'la girdiği savaş sırasında yıllarca askeri cephanelik inşa ettikten ve Suriye'de masum insanları öldürme deneyimine sahip olduktan sonra tepkileri, içi boş açıklamaların ötesine geçmemiş, aksine bu cılız tepkiler, Yahudi varlığını daha şiddetli ve acımasız saldırılara hazırlanmaya teşvik etmiştir. Gerçekten Lübnan'daki partisine karşı yapılan ve birçok İranlı askeri liderin ölümüne yol açan acı bir darbe daha geldi ve İran bu darbeyi püskürtmeye hazır değildi ve kendisi vurulmadan önce Yahudileri vurmak için harekete geçmedi, bilakis Yahudi varlığının kendisine ulaşmadan önce Suudi Arabistan veya Ürdün hava sahasında düşürdüğü Husilerin insansız hava araçları ve füzeleriyle yetindi. Böylece Filistin'deki “beyaz boğanın” ve Lübnan'daki “kırmızı boğanın” kesilmesini izleyen İran, sessiz ve korkak bir şekilde kendi sırasını bekleyen bir “kara boğaya” dönüşmüştür!

Azgın varlığı caydırma konusunda İran rejimine güvenilemez; zira tepkileri ne olursa olsun, Yahudi varlığını ortadan kaldırmak, bölgede yayılan ve mübarek toprak Filistin'de yerleşen kanseri kökünden söküp atmak gibi talep edilen düzeye ulaşamayacaktır. Bu şeref, Amerika ve Yahudilere karşı alçaklığı ve adiliğiyle ve Irak, Suriye ve Afganistan'da İslam'a ve Müslümanlara karşı vahşeti ve düşmanlığıyla bilinen bir rejim tarafından elde edilemez. Filistin’i kurtarma ve Yahudi varlığını kalıcı olarak kökünden söküp atma şerefi, İslam ümmetini, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin kurulduğu günü beklemektedir; zira o gün Hilafet, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavline uyarak Yahudilerle savaşmak için ordulara liderlik edecektir: لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوِ الشَّجَرُ: يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللهِ هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي، فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ، فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِ Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürürler. Hatta bir Yahudi taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş, o ağaç, ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür, der. Yalnızca Garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.” [Müslim rivayet etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Bilal Muhacir – Pakistan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER