Pazartesi, 10 Ramazan 1446 | 2025/03/10
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Trump'ın Orta Doğu'ya Yönelik Politikasının Ana Hatları ve Özellikle Sudan!

بسم الله الرحمن الرحيم

Trump'ın Orta Doğu'ya Yönelik Politikasının Ana Hatları ve Özellikle Sudan!

Belki de ortaya çıkan bariz soru şudur: Trump’ın Orta Doğu’ya yönelik politikası hakkında neden konuşuluyor?

Trump ABD’nin 47. başkanı, yani dünyadaki birinci ülkenin başkanı olup uluslararası duruma ilişkin siyasi anlayışın, yani etkili uluslararası ilişkilerin yapısının temellerinden biri, birinci ülkenin barış durumunda uluslararası alanda söz sahibi olduğunun ve bundan sonraki uluslararası durumda diğer ülkelerin eşit olduğu gerçeğidir, bu nedenle Trump'ın politikası uluslararası politikanın konusudur.

Trump’ın politikası seçim sloganı etrafında dönüyor; yani Amerika’yı yeniden büyük yapmak ve Amerika’nın büyük olması ise, dünyanın sorunlarının herhangi birini çözmeyi değil, aksine bu sorunları yönetmek yoluyla Amerika’nın çıkarlarını gerçekleştirmeyi gerektirmektedir.Tıpkı Henry Kissinger'ın Diplomasi adlı kitabında belirttiği gibi; zira şöyle demiştir: “Dünyadaki herhangi bir sorunu çözmek Amerika’nın çıkarına değildir, ancak herhangi bir sorunun iplerini elinde tutmak ve yönetmek Amerika’nın çıkarınadır.”

Orta Doğu ile kastedilen Arap bölgesi, Türkiye ve İran olup bunların tamamı Müslüman ülkelerdir.

Sömürgeci Batılı ülkelerin Orta Doğu bölgesine yönelik politikalarında dört temel belirleyici faktör hakimdir ve bunlar şunlardır:İslam, stratejik konum, Yahudi varlığı ve petrol.

Filistin’e dikilen Yahudi varlığı, sömürgeci kâfir Batı'nın ileri savunma hattı olarak Orta Doğu sorununun merkezinde yer almakta ancak o, sadece Orta Doğu’da değil, aksine tüm dünyada istikrarsızlığın nedeni olmuştur; zira sömürgeci ülkelerin üstünlüğünü ve kazanımlarını sürdürecek bir mekanizma bulmak hedefiyle (1905-1907) yılları arasında Londra’da düzenlenen ve sömürge konferansı olarak adlandırılan Campbell-Bannerman Konferansı’nın tavsiyelerine dayalı olarak Batı’yı rahatsız eden İslam beldelerinin sorunlarının %90'ının buluntu varlığın varlığından kaynaklandığını bizzat Batılılar onaylayıp itiraf etmektedir.O zaman şu sömürge ülkelerini içeriyordu: İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika, İspanya ve İtalya.Konferansçıların sonunda, adını dönemin İngiltere Başbakanı Henry Campbell-Bannerman’dan alan (Campbell Belgesi) adlı gizli bir belge ortaya çıkardıkları ve bazı yazar ve düşünürlerin de şunları söylediği belirtilmektedir: “İslam ümmetinin geleceği ile ilgili en tehlikeli konferans olup hedefi de, Müslümanlar için bir kanser mesabesinde olan ve İslam ümmetinin bedenine yayılmadan önce ortadan kaldırılması gereken Yahudi varlığını dikerek bir istikrarsızlık durumu ortaya çıkarmak yoluyla ümmetin yeniden birleşmesini engellemektir.”

Tarihçiler konferansın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda farklı görüşlere sahip olsalar da ancak ortaya çıkan belge, bizzat sömürgecilerin Orta Doğu’ya yönelik politikasını temsil etmektedir.

Trump’ın Sudan da dahil olmak üzere Orta Doğu’ya yönelik politikasının en bariz özellikleri şunlardır:

Birincisi: Liderliğinin gücünü ve kendisinden önce Beyaz Saray koltuğuna oturan diğerlerine karşı benzersizliğini ortaya çıkarmak; bu nedenle Trump, selefi Biden’ın yapamadığını gerçekleştirmek amacıyla kendilerini efsanevi yeteneklere sahip olduğuna inandırmak için dünya ve bölge yöneticilerini büyüleyerek politikasına başladı. Zira Trump, el-Cezire’nin haberine göre yemin töreninin dördüncü gününde alaycı bir şekilde: “Eski Başkan Joe Biden yönetiminin dört yılda başardığından daha fazlasını kendi yönetiminin dört gün içinde başardığını söyleyerek şayet kendi yönetimi olmasaydı Gazze ateşkesinin bu hafta imzalanamayacağını vurguladı.” Nitekim bir güç gösterisi olarak daha ilk gününde, 6 Ocak 2021’de Kongre binasına yapılan baskına katılanları affetmekten, selefi Joe Biden tarafından Yahudi yerleşimcilere uygulanan yaptırımları kaldırmaya ve Paris İklim Anlaşması ile Dünya Sağlık Örgütü'nden (WHO) çekilmeye kadar 100 kararnameye imza attı.

İkincisi:Siyasi hedefleri açıklamada açık sözlülük ve cesaret; bu ise siyasi çalışmalarda alışılmadık bir durum olup kaynağı ise rakiplerinin gerçek gücünü kötü değerlendirmesi olabilir; çünkü siyasette asıl olan hedefleri gizlemek ve yöntem ve araçları öne çıkarmaktır. Zira Amerika açısından, hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat parti ABD’nin siyasi hedeflerini gerçekleştirmek için çalışmaktadır.Örneğin Trump hedeflerini gizlemiyor, selefi Biden’ın aksine bunları açıkça söylüyor;buna karşın Biden ise, Amerika’nın iki devletli çözüm projesini hayata geçirmek için çalıştığına inandırmaya çalışıyor ama bu anlamı olmayan bir sözdür! Zira El Cezire 4/1/2024 tarihinde web sitesinde şunu yayınlamıştır: ABD Başkanı Joe Biden Cuma günü yaptığı açıklamada, “İki devletli çözümün farklı modelleri olduğuna ve Birleşmiş Milletler üyesi olan, ama bir ordusu bulunmayan birçok ülkenin olduğuna dikkat çekti... (El Cezire 4/1/2024). Yani Biden, silahlı kuvvetleri olmayan bu tür bir devletten bahsediyor!Ancak Trump, insanları aldatmadan çabasının gerçeğini ifade etmiştir…Zira seçim kampanyası sırasında şunları söylemiştir: Orta Doğu haritasına baktığımda İsrail’i çok küçük bir nokta olarak görüyorum. Aslında alanlar elde etmenin bir yolu var mı acaba dedim?Gerçekten çok küçük... (Sky News 19/8/2024). Bu, Batı Şeria’daki yerleşimleri meşrulaştırarak ve onlara toprak ele geçirme ve üzerinde yeni yerleşimler kurma konusunda serbestlik tanıyarak Yahudi varlığını genişletmek istediği anlamına gelmektedir.

Üçüncüsü: Ajan yöneticileri korkutmak ve onlara, mali olarak veya çıkarları, özellikle de iktidar koltuğundaki varlıkları konusunda şantaj yapmak; zira o, bu yöneticilerin varlığının Amerika için bir lütuf ve halklar için de bir lanet olduğunu kabul etmiyor! Nitekim Trump sinsice ve şaka yollu, büyük mali vaatler sayesinde Suudi Arabistan’ın bir kez daha ziyaret edeceği ilk ülke olması konusunda kendisini ikna etmesini istedi. Ve Trump şöyle dedi: “Geçen sefer bunu Suudi Arabistan’la yaptım; çünkü o, 450 milyar Dolar değerinde ürünümüzü satın almayı kabul etti.” Şaka yollu ziyaretini tekrarlayacağını söyleyerek şöyle devam etti: “Şayet Suudi Arabistan 450 milyar ya da 500 milyar Dolar değerinde daha ürün almak isterse, (…) Enflasyon karşısında miktarı artıracağız.”

Muhammed bin Selman hemen, ülkesinin Amerika’ya 600 milyar Dolar yatırım yapma arzusunu açıkladı;Suudi Basın Ajansı daha önce, krallığın önümüzdeki dört yıl boyunca ABD ile 600 milyar Dolarlık yatırım yapmak ve ticaret faaliyetlerini genişletmek istediğini bildirmişti.

Trump geri dönüyor ve şantajının çıtasını yükseltiyor! Zira Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda, video bağlantısı aracılığıyla yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Ancak ben, harika bir adam olan Veliaht Prens'ten (Muhammed bin Selman) bunu bir trilyona çıkarmasını isteyeceğim.” Ve şöyle ekledi: “Yapacaklarına inanıyorum çünkü onlara iyi davrandık.”

Bununla da yetinmedi, aksine korkutma ve şantaj politikasının bir parçası olarak, Ukrayna savaşının devam etmesinden Suudi Arabistan’ı sorumlu tuttu!Zira Trump, Suudi Arabistan'dan petrol fiyatlarını düşürmesini isteyerek bunun Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşının sona ermesine yardımcı olacağını söyledi.ABD Başkanı sözlerine şöyle devam etti: “Fiyatlar düşerse, Rusya-Ukrayna savaşı derhal sona erer. Şu anda fiyat o savaşın devam etmesine yetecek kadar yüksek. Bu yüzden petrol fiyatını düşürmek zorundasınız.” Ve şöyle ekledi: “Bunu uzun zaman önce yapmaları gerekirdi. Aslında yaşananlardan bir dereceye kadar onlar da sorumlu.”Suudi Arabistan yöneticileri, Trump’ın üretimi artırarak petrol fiyatlarını düşürmeye yönelik tedbirler alınması yönündeki emirlerini uygulamak için acele etti; bu bağlamda Arabi21'in haberine göre Kazakistan, 29/01/2025 Çarşamba günü, büyük petrol üreticilerinin yer aldığı OPEC+ grubunun ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD'deki petrol üretimini artırma çabalarını görüşmeyi planladığını ve bu konuda ortak bir tutum alınacağını açıkladı.Grup, daha önce uygulanan kesintileri aşamalı olarak kaldırma planının bir parçası olarak, bu plan zayıf talep nedeniyle birkaç kez ertelenmesine rağmen Nisan ayında petrol üretimini artırmaya başlamayı planlıyor.Reuters'a göre OPEC+’nın 3 Şubat'ta Ortak Bakanlar İzleme Komitesi toplantısı düzenlemesi bekleniyor.

Dördüncüsü: Yahudi varlığının çıkarlarını benimsemek; zira bu bağlamda Trump, başkanlığının her iki döneminde, hatta ABD ve diğer büyük ülkeler tarafından alınan uluslararası kararlarda bile Yahudilerin çıkarlarını benimsemiş ve Amerika, bu kararları ihlal eden ülkelerin peşine düşmüştür;zira Trump, Yahudilerin çıkarlarına karşı olan bu kararları dinamitlediği gibi Batı Şeria’yı Yahudi varlığının yerleşme hakkı olmayan işgal edilmiş bir toprak olarak gören, dahası 4 Haziran 1967 sınırlarına çekilmesi gerektiğini belirten BM kararlarını da dinamitlemiştir. Ayrıca Doğu Kudüs’ün işgal altındaki Filistin toprağı olduğuna ve Golan Tepeleri'nin de işgal altındaki Suriye toprağı olduğuna dair BM kararlarını da dinamitlemiş ve Yahudi varlığının Kudüs ve Golan Tepeleri'ni ilhak etme kararının meşruiyetini tanımıştır. Bu ise, yerleşimlerin ve Yahudilerin Batı Şeria’da bugüne kadar ele geçirdiklerinin meşruiyetini tanıyacağını ve daha fazla yerleşim kurulmasına ya da genişletilmesine izin vereceğini teyit etmektedir. Bu da Biden döneminde yaptırım uygulanan yerleşimciler hakkında af çıkarmasıyla başlamıştır.

Trump, bölgedeki diğer ülkelerin bu varlıkla normalleşmesini, onun meşruiyetini ve Filistin’i gasp ettiğini kabul etmelerini sağlayarak Yahudi varlığını pekiştirmeyi sürdürecektir; buna aday olan ülkelerden biri de, özellikle Suudi Veliaht Prensi’nin, Suudi Arabistan'la Yahudi varlığının normalleşmesini güçlü bir şekilde takip Trump’la olan güçlü ilişkisinden sonra Suudi Arabistan’dır ve bu normalleşme gecikmeyebilir.Suudi rejiminin Trump başkanlığındaki Cumhuriyetçi yönetimin isteklerine tamamen boyun eğdiği, gözü ve kulağı olan herkes tarafından bilinmektedir. Zira Trump, 23/1/2025 tarihinde şunu açıklamıştır:“Suudi Arabistan ABD ekonomisine 600 milyar Dolar yatırım yapacak ve ben de bunun 1 trilyon Dolara çıkarılmasını isteyeceğim” (El Hurra Amerika). Bunun 22/1/2025 Çarşamba akşamı Suudi Veliaht Prensi bin Selman ile yapılan bir telefon görüşmesinde gerçekleştiğini söyledi.Yani Suudi Arabistan’ın fiili yöneticisi, bir telefon görüşmesiyle ABD Başkanı’nın ABD ekonomisini yüz milyarlarca Dolar ile destekleme talebine derhal boyun eğmiştir.Bu da Suudi rejiminin, Trump döneminde ABD’nin taleplerine ne ölçüde boyun eğmeye hazır olduğuna işaret etmektedir.Dolayısıyla bin Selman yapacağı başka bir telefon görüşmesinde de, kendisinden talep edildiğinde Yahudi varlığıyla normalleşmeye hazır olduğunu da ilan edecektir.

Trump, Müslümanların başındaki ajan yöneticilere karşı çıtayı yükseltti;bunlardan biri de El Cezire’nin 26/1/2025 tarihinde internet sitesinde yayınladığı şu haberdir: ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik savaşının insani bir krize sebep olmasının ardından Ürdün, Mısır ve diğer Arap ülkelerine Gazze'den daha fazla Filistinli mülteciyi kabul etmeleri için baskı yaptığını söyledi.Bunun geçici mi yoksa uzun vadeli bir öneri mi olduğu sorulduğunda Trump, “Bu da olabilir, diğeri de olabilir” dedi.Bu açıklamadan anlaşılıyor ki Trump, özellikle Mısır ve Ürdün’dekiler olmak üzere daha önce yöneticiler tarafından reddedilmiş olan bu zorunlu göçün devam etmesi amacıyla ajan yöneticiler için atmosfer hazırlamak istiyor. Diğer bir ifadeyle bu, “nabız yoklama” sürecidir. Nitekim bu yöneticiler, Trump’ın açıklamasını uygulamak, onları ülkelerinden sınır dışı etmek, burayı boşaltıp Yahudilere ilhak etmek veya bunu Trump’ın uygun gördüğü başka bir zamana ertelemek için insanlara baskı uygulayacak olsalar da, şayet insanlar iki rejime karşı durursa bu iki rejimin, Allah'a, Rasulü'ne ve müminlere ihanet olan bu adımı atmalarını engelleyeceklerdir. Nitekim El Hurra TV 31/01/2025 Cuma günü Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah’ın, Amerikan başkanının önerisinin ardından Hamas ve Yahudi varlığı arasındaki savaşın akabinde Gazze sakinlerinin “zorla tehcir edilmesini” reddettiklerini aktarmıştı.Trump’a Mısır ve Ürdün’ün reddetmesi durumunda, iki ülkeyi buna zorlamak için gümrük vergisi uygulamayı düşünüp düşünmediği sorulduğunda şöyle cevap verdi, “Bunu yapacaklar. Biz onlar için çok şey yapıyoruz ve onlar da bunu yapacaklar.”

Dinini kıskanan her bir Müslümanın görevi, Gazze Şeridi’ni sakinlerinden boşaltma ve onu buluntu varlığa teslim etme planına karşı durmaktır.

Beşincisi: İran’ın bölgedeki rolünü kurutmak; Bu ise Amerika’nın Irak’ı işgal etmesi, Suriye’de Esad rejimini pekiştirmesi, Lübnan’daki İran partisi aracılığıyla Lübnan’ı kendi otoritesi altına alması ve Amerika’nın Yemen’deki nüfuzunu pekiştirmek için Husileri destekleyerek iktidara getirmesi gibi Amerika'ya ve onun Orta Doğu’daki suçlu projelerine hizmet eden kirli bir roldür; tüm bunlar olurken İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki insanlara zulmetmek için araçlarının ellerini serbest bırakmıştır.

Şimdi Amerika İran’ı sınırlandırmaya ve bölgedeki kirli rolünü kurutmaya çalışıyor; zira Amerika, Suriye’de laik sakallı bir rejim kurmak için Suriye’yi Türkiye’ye emanet ettiği gibi İran’ın partisini zayıflattıktan ve Lübnan’ın güneyine Yahudi varlığının ordusunu yerleştirdikten sonra da Lübnan’ı Suudi Arabistan’a emanet etti.

Trump, Amerika’nın ve üvey evladı Yahudi varlığının çıkarlarını gerçekleştirecek yeni bir nükleer anlaşma yapmaya çalışmakta olup bu anlaşmayla, İran’ın nükleer endüstrisini ve füze programını hedef almaktadır.

Altıncısı: Sudan’a gelince; Trump yönetimi, Biden yönetimi tarafından başlatılan savaşın meyvelerini toplamaya çalışıyor; bunlar, uydurma askeri operasyonların sonuncusu tamamlandıktan, ordunun Hartum ve el-Cezire eyaletini yeniden kontrol etmesinden, Darfurlu silahlı hareketlerin kalıntılarının, El Faşir’i korumak, onların belini kırmak ve İngilizlerin Sudan'daki son nüfuzuna darbe indirmek için Darfur'a sürülmesinden, Özgürlük ve Değişim Güçleri’nin, Hızlı Destek Kuvvetleri'ne ve onların korkunç suçlarına emanet edilmesinden, onların suçlu olarak ilan edilmesinden ve idam cezası gerektiren maddelerle aranan suçlu kişiler listesine alınmasından sonra Amerika’nın Cidde Platformunun sepetine atmak istediği meyvelerdir,

Bu nedenle eski Afrika işleri için dışişleri bakan yardımcısı Molly Phee'nin yardımcısı olan ve 6 Mayıs 2023'te Cidde Platformu'nu başlatan Peter Lord yeni ABD elçisi olarak atanmıştır; zira Amerika, Sudan’daki nüfuzunu pekiştirmek, ister teknokratlar ister partiler olsun onu askeri ve siyasi paralı askerlerle yönetmek, buluntu Yahudi varlığı ile normalleşme yönünde hareket etmek, servetini yağmalamak ve insanların ve hayatlarını büyük İslam temelinde kurmalarının arasını engellemek için hala onu Sudan savaşı için son durak olarak görüyor.

Orta Doğu hâlâ Batı sömürgeciliğinin boyunduruğu altında acı çekiyor; zira bir yandan birinci ülke Amerika, diğer yandan ise İngiltere ve Fransa orada nüfuz mücadelesi veriyor. Amerika’ya gelince; kendisi için sofranın tamamını, diğerleri içinse bu sofradan dökülen kırıntıları kabul ediyor. Dolayısıyla Trump’ın iktidara gelmesiyle Orta Doğu, hatta tüm dünya, masanın altında saklı olanı ortaya çıkaran saçma bir tiyatroya dönüştü. Hiç şüphe yok ki bu, tüm dünyadaki Müslümanlar ve insanlık için kurtuluşun müjdecisidir. Allah’ın izniyle bu çok yakında, yani artık zamanı gelmiş olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet kurulduğunda gerçekleşecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hatem Cafer El-Mahami - Sudan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER