Pazartesi, 10 Ramazan 1446 | 2025/03/10
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Pakistan: Bu Ramazan, Askeri Sömürgecilikten Kurtuluş (Tahrir) Zamanı!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Bu Ramazan, Askeri Sömürgecilikten Kurtuluş (Tahrir) Zamanı!

Reuters haber ajansının 21 Şubat 2025 tarihli haberine göre, “Ayrıca nükleer silahlara sahip Pakistan'da ABD destekli bir program için 397 milyon dolar serbest bırakıldı ve bir kongre yardımcısı, İslamabad'ın ABD yapımı F-16 savaş uçaklarını rakip Hindistan'a karşı değil terörle mücadele operasyonlarında kullanmasını sağlamak için izlediğini söyledi.” Bu askeri sömürgeciliğin gerçekliğidir. Askeri sömürgecilik, Müslümanların ordularının sadece Müslümanlarla savaşmasını sağlarken, Hindu Devletine, Siyonist varlığa ve Amerikan haçlılarına karşı Cihadı engellemektedir. Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri Subayları! Medine İslam Devleti'nin Roma ve İran'dan gelecek silah ve finansmana muhtaç olacağını hayal edebiliyor musunuz? Bu aşağılanmaya son verin. Bu Ramazan Bedir Savaşı'nın ruhunu canlandırın. Ajan rejimleri ortadan kaldırın. Ümmeti kölelikten kurtaracak Raşidi Hilafetin kurulması için Nusretinizi Hizb-ut Tahrir'e (Kurtuluş Partisi) bağışlayın.

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

Salı, 26 Şaban 1446 Hicri, 25 Şubat 2025 Miladi

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Suriye'nin Tırnakları Söküldü!

Haber-Yorum

Suriye'nin Tırnakları Söküldü!

Haber:

Yahudi varlığının Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savaş Bakanı Yisrael Katz, orduya Şam'ın güneyindeki Jeramana sakinlerini koruma talimatı verdi.Netanyahu'nun ofisi, "Suriye'deki aşırı İslamcı rejimin" Dürzilere zarar vermesine izin vermeyeceğini söyledi. Jeramana'daki Dürzilere zarar verilmesi halinde Suriye rejimine saldıracağı eklemesinde bulundu.

Ayrıca Reuters dört güvenilir kaynağa dayanarak, Tel Aviv'in, ülkede artan Türk nüfuzuna karşı koyması amacıyla Rusya'nın iki askeri üssünü tutmasına izin vererek Suriye'yi zayıf ve merkezi bir güçten yoksun tutmak için ABD'ye baskı yaptığını bildirdi.(El Cezire Kanalı ve El Qabas Kuveyt Gazetesi, 1 Mart 2025)

Yorum:

Tarihi olarak Müslümanların bağlarının ve küfür milletlerine karşı savaşta vurucu gücünün kaynağı olan İslam ümmetinin Şam'ı olan Suriye-Şam’a yönelik büyük bir tuzağın kurulduğunu gösteren sahada birtakım işaretler ve veriler vardır.

Tarihten haberdar olan, mevcut çağda devlet kurmuş ve İslam ümmetinin gücünü tanımış olan küfür milletleri bu durumda, ümmetin kendi pençelerinden kurtulmasına, iradesini yeniden kazanmasına, yeniden kalkınma yolunda yürümesine, küfre ve onun ehline saldırmasına, İslam şeriatının tüm din ve ideolojilere üstün gelmesine izin vermeyecektir.

Amerika, müttefikleri ve ortaklarının lisanı halleri şöyle diyor: Hayır, bin kere hayır!

Suriye'deki ve tüm İslam beldelerindeki sahneye bu şekilde bakmak gerekir; zira İslam ile küfür arasındaki çatışma, bugün bayrağını Amerika'nın, sahasını ise Müslüman ülkelerin, servetlerinin, akıllarının ve kalplerinin taşıdığı bir çatışmadır.

Bu açıdan bakıldığında Amerika'nın, neden kasıtlı olarak İslam ümmetini gücünden soyutlamaya çalıştığını anlayabiliyoruz; örneğin tıpkı Seba’nın ellerinin parçalandığı ve sokakların ve mahallelerin güvenliğini kontrol etme için polis merkezlerini bile zor yöneten Irak'ta olduğu gibi.

Bakın işte bugün Suriye'de de benzer bir senaryo yaşanıyor gibi görülmektedir; zira milliyetçilik ve mezhepsel olarak parçalanmış, düşmanlarını püskürtecek maddi güçlerden yoksun ve uluslararası sistemin ve büyük güçlerin kapılarında bir parça kırıntı ve yardımlar dilenen bir ülke vardır.

Heyhat ki onlarca yıl Alevi Baas iktidarına boyun eğen Suriye-Şam, birazcık özgürlüğün kokusunu almasının ardından komploları ve kuduz köpekleriyle tüm küfrün saldırısına maruz kalmıştır.

Suriye-Şam’da iktidarı ele geçirenlerin ne yazık ki çatışma düzeyinde ya da ülkenin ve genel olarak da ümmetin içinden geçmekte olduğu kritik tarihi anı idrak etme düzeyinde görünmediğini öğrendiğimizde üzüntü daha da artıyor.Bilakis konferansları ve diyalogları, Esad rejiminin alışageldiği türden önemsiz kınama açıklamalar yapmalarını dahi engellemiştir.

Bugün Suriye-Şam, çok tehlikeli bir dönüm noktasıyla karşı karşıyadır; ben bunun devlet adamlarının yokluğundan olduğunu düşünmüyorum; aksine Suriye’yi İslam ümmetinin bağrına geri döndürecek, ümmeti zalim uluslararası sistemin ve onun tiran hukukunun pençesinden kurtarmak ve bu tarihi fırsatı değerlendirerek Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’ni kurmak için Amerika ve müttefikleriyle yarışan ümmetin adamları vardır; böylece Hilafet, bir baş, koruyucu bir kalkan ve kapsayıcı bir şemsiye mesabesinde olacak ve bizler de bizzat görüldüğü üzere her zaman ihlal edilen ve alçakların sofrasındaki yetimler gibi olmayacağız.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî

Devamını oku...

Kapitalizmin Ne Bir Ahdi, Ne Bir Sözleşmesi Vardır!

Haber-Yorum

Kapitalizmin Ne Bir Ahdi, Ne Bir Sözleşmesi Vardır!

Haber:

Trump, Zelenski'yi kovdu ve Ukrayna'ya enerji desteğini kesme kararı aldı. Amerikan medyası da fırtınalı toplantının yansımalarını ortaya koyuyor.

ABD-Ukrayna ilişkileri, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenski'den Beyaz Saray'ı terk etmesini istemesiyle başlayan fırtınalı bir toplantının ardından ciddi şekilde gerildi.

ABD Başkanı, Zelenski'nin kaba ve düşmanca üsluplarının, iki ülke arasındaki nadir toprak madenleri anlaşmasının çökmesine neden olduğu eklemesinde bulundu. (El Cezire, 01/03/2025)

Yorum:

ABD Başkanı Trump'ın Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski'ye yönelik bu hakareti eşi benzeri görülmemiş bir hakaret olup, buna Ukrayna misyonunun Beyaz Saray'dan kovulması da eklenmiştir; çünkü Zelenski, kapitalizmin al-ver kaidesine bağlı kalarak Amerika'nın teklifini reddetti, yani sizin talep ettiğiniz bu minerallerin karşılığında bize koruma sağlamayacak mısınız demek istedi? Bunun üzerine durum gerginleşti ve maden anlaşması da başarısızlıkla sonuçlandı.

Burada soru şudur: Avrupa, Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye inanacak ve onu destekleyecek mi?

Zira Almanya Şansölyesi şöyle bir açıklama yaptı: “Ukrayna, hem Almanya'ya hem de Avrupa'ya güvenebilir.”

Almanya'daki Hristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin lideri Martin Schulz, "İyi zamanlarda da, zor zamanlarda da Ukrayna'nın yanındayız" dedi.

Avrupa Komisyonu Başkanı, "Cesur ve güçlü olun, korkmayın, asla yalnız değilsiniz" dedi.

Fransa Dışişleri Bakanı, "Saldırgan olan Putin'dir ve ben Avrupa'ya şunu söylüyorum: Konuşma zamanı bitti, artık eylem zamanı geldi" dedi.

Amerika'nın politikası bugün büyük bir karmaşa yaşıyor; eğer bu yolda kalmaya devam ederse, bugün var olan uluslararası sistemin çöküşü hızlanacağı gibi bu da aynı zamanda bu ülkeleri birbirine bağlayan sözleşmeyi bozacak mali çöküşü de hızlandıracaktır; böylece dar boğazdan çıkılacak ve yeni ittifakların aşaması başlayacaktır ki Allah daha iyisini bilir.

Ey Müslümanlar: Yöneticilerimizin teslimiyetçiliğini ve boyun eğdiğini gördüğümüzde bizim üzerimize düşen, onların hepsini ortadan kaldırmamız, işlerimizin dizginlerini yeniden ele almamız, şeriatı uygulamak ve Raşid Hilafeti kurmak için çalışanlar birlikte çalışmamızdır; Vallahi çalışanların çabasından dolayı Hilafetin kurulmasının yakın olduğunu müjdeliyoruz; o halde onlarla birlikte olun ki Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesine layık olasınız.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Radyosu İçin Yazdı
Dareyn Eş-Şanti

Devamını oku...

El-Hilu ve Hızlı Destek Kuvvetleri İttifakı, Darfur ve İki Bölgenin Ayrılmasına Yönelik Bir Hazırlıktır!

Haber-Yorum

El-Hilu ve Hızlı Destek Kuvvetleri İttifakı,
Darfur ve İki Bölgenin Ayrılmasına Yönelik Bir Hazırlıktır!

Haber:

Askeri bir kaynak Cumartesi günü Sudan Tribune'ye yaptığı açıklamada, Sennar’daki Hızlı Destek Güçleri komutanı Hamude El-Bişi’nin, SPLM-N'nin (Sudan Halk Kurtuluş Hareketi) başkanı Abdülaziz el-Hilu'nun birinci yardımcısı Joseph Tok liderliğindeki SPLM-N'nin kontrolü altındaki bölgelerde yeni bir eğitim kampının açılışını yaptığını söyledi.(Sudan Tribune 1/3/2025)

Yorum:

Abdülaziz el-Hilu liderliğindeki SPLM-N'nin Mavi Nil ve Güney Kordofan'daki bölgeleri kontrol ettiği bilinmekte olup Hızlı Destek Kuvvetleri’nin Mavi Nil'deki eğitim kampını açması, geçen hafta Kenya'nın başkenti Nairobi'de el-Hilu hareketi, bazı silahlı hareketler ve siyasi güçlerle yaptığı ittifakın ardından gelmiştir;bu kampın kurulması, aylar önce Hilu Hareketi'nin Güney Kordofan'da Hızlı Destek Kuvvetleri ile savaşmasına, dahası ona karşı ordu güçleriyle işbirliği yapmasına rağmen, Hızlı Destek Kuvvetleri ile Hilu Hareketi arasında yeni bir koordinasyon olduğu anlamına gelmektedir; bu da tüm meselenin ordu, Hızlı Destek Kuvvetleri ve Hilu Hareketi arasında bir rol değişimi olduğu anlamına gelmektedir. Çünkü onların tamamı Amerika’nın adamları olup tüm bu meseleler ve tutumlardaki dalgalanmalar açık olarak Amerika'nın Sudan'daki projesine hizmet etmektedir; nitekim bu proje, Sudan'ı, kontrol edilmesi ve servetlerinin yağmalanması kolay olan küçük çatışmacı devletçiklere bölmeyi ve Amerika'nın Sudan'daki komplosunun uygulamasının önünde engel olmaması için İslam'ı yönetimden uzaklaştırmayı amaçlamaktadır.    

Bu nedenle ülkelerinde işlerin nasıl gittiğini gören Sudan halkı için gerekli olan, Sudan'ı evlatları aracılığıyla parçalamayı amaçlayan bu suç planlarının bilincinde olmalarıdır; bu yüzden onların, pişmanlık saati gelip Sudan'ın kaybından dolayı pişman olacağımız günün gelmemesi için ellerinden geleni yapması gerekir. Dolayısıyla Güney Sudan'da yaşananlar bizim için bir ders ve ibret olmalıdır; zira barış adına Kuzey Sudan’dan ayrılmıştır. Bu yüzden barış, adalet ve diğer sloganlara aldanmamız ve konumumuzu gözden geçirmemiz gerekir. Zira bizler, Darfur, Kordofan, Mavi Nil, Kuzey veya diğer bölgelerden Sudanlılar olmadan önce Müslümanlarız; çünkü tüm bu bölgelerde bizleri birleştiren şey İslam'dır ve bugün bölgeleri adına silah taşıyan tüm isyancı hareketlerin başında Müslümanların evlatlarından olan liderler vardır ve aynı şekilde savaşçılar da Müslümandırlar. O halde neden sömürgeci kâfir Batı'nın ajanı olmayı kabul ediyor ve ülkelerimizde ona bir sulta (yol) kılıyoruz; oysa Allah bu konuda bizi uyarmıştır; zira Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًاMuhakkak ki Allah kafirler için müminler aleyhine asla bir yol (sulta) kılmayacaktır!” [Nisa 141]

Yalnızca İslam akidesini yönetimin ve anlaşmazlıkların temeli kıldığımızda bizleri birleştirecek olan sadece kendisine iman ettiğimiz İslam'dır; işte o zaman bu dünyada mutlu yaşayabilir ve Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler dışında hiçbir malın ve evladın fayda vermeyeceği o günde kurtulabiliriz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İbrahim Osman (Ebu Halil) - Sudan

Devamını oku...

ABD Büyükelçiliği, Hizb ut-Tahrir / Malezya'nın, Gazze Konusunda Müslümanların Azmini Bileyen Muhtırasını Reddetti!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

ABD Büyükelçiliği, Hizb ut-Tahrir / Malezya'nın, Gazze Konusunda Müslümanların Azmini Bileyen Muhtırasını Reddetti!

Haber:

Hizb-ut Tahrir / Malezya 28 Şubat 2025 tarihinde, Kuala Lumpur'daki ABD Büyükelçiliği önünde bir protesto düzenleyerek ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'yi ilhak etme ve Filistinlilere yönelik etnik temizliği kolaylaştırma planlarına şiddetle karşı çıktığını ifade etti.Yüzlerce aktivistin katıldığı gösteri, planları kınayan bir muhtıranın sunulmasıyla sonuçlandı.Ancak elçilik yetkilileri muhtırayı kabul etmeyi reddetti.

Yorum:

ABD Büyükelçiliği'nin Hizb ut-Tahrir / Malezya'nın muhtırasını reddetmesi, diplomatik bir saygısızlıktan daha fazlasıdır.Bu, büyük bir gücün gerilemesi anlamına gelen kibrin bir yansımasıdır. Tarih, kibirlerinin ağırlığı altında çöken imparatorlukların örnekleriyle doludur ve görünen o ki Amerika da benzer bir yol takip etmektedir. Gaspçı Yahudi varlığına verdiği sabit destekten Gazze gibi bölgelerdeki sömürgeci emellerine kadar davranışları, zayıflayan küresel hegemonyasına tutunmak için umutsuz bir çabayı ortaya koymaktadır.Trump'ın sözde Gazze'yi ele geçirme veya Kanada ya da Grönland'ı ilhak etme planı sadece kişisel kaprisler değil, aynı zamanda bu, Batı'nın daha geniş kapsamlı bir hegemonya ve sömürü gündeminin belirtileridir.Ancak bu tür hırslar, başarısızlığa mahkumdur. Zira Kur’an’ın; وَعَدَ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِAllah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına dair vaatte bulunmuştur” [Nur 55] şeklindeki vaadi, ilahi adaletin kaçınılmaz olduğuna dair bir hatırlatmadır. Zira zulüm, ne kadar kökleşmiş olursa olsun, mutlaka ilahi müdahaleyle karşılık bulacaktır.

O halde mesele, Hilafetin geri dönmesi meselesi değildir, aksine ne zaman döneceği meselesidir. Sınırları ve insan yapımı siyasi sistemleri aşan bu ilahi sistem, sömürgecilik yapılarını ortadan kaldıracak ve Filistin halkı da dahil olmak üzere ezilen halklar için adaleti yeniden tesis edecektir.Ayrıca Hilafet, tiranları İslam şeriatına göre yargılayacak, bu ise Trump ve benzerlerinin eylemlerinden dolayı muhasebe edilmesini de sağlayacaktır.Kendisinden önceki birçokları gibi o da tarihten bir ders çıkaracaktır: zira hiçbir güç, Allah Subhanehu'nun iradesine karşı duramaz.

Kuala Lumpur'daki ABD Büyükelçiliği önünde düzenlenen protesto münferit bir olay değildir, aksine İslam ümmeti içerisindeki daha geniş çaplı bir uyanışın parçasıdır.Batılı güçler iç bölünmeler ve jeopolitik çekişmelerle boğuşurken, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar Allah Subhanehu ve Teala'nın planının insan planlarını aştığı konusunda yakinen birleşmiş durumdadırlar.Gazze bu gerçeği sembolize etmektedir; bu yüzden ne elçiliğin reddi, ne Trump'ın tehditleri, ne de siyasi manevralar Hilafetin kaçınılmaz dönüşünü durdurabilecektir.Amerika'nın direnişi ne kadar şiddetli olursa olsun, yok oluşu da bir o kadar yakındır. Zira Hendek Savaşı, etkili bir tarihi örnek mesabesindedir:Tıpkı İslam'a karşı olan hiziplerin Allah Subhanehu'nun emriyle dağılması gibi, modern asırdaki zalimler de planlarının parçalandığını göreceklerdir.Hilafetin geri dönüşü sadece siyasi bir dönüşüm değil, ruhi bir hesaplaşma ve zulmün acısını çeken bir dünyada ilahi düzenin yeniden tesis edilmesidir ki böylece zulüm asrı son bulacak ve yeni bir adalet ve hakkaniyet şafağı başlayacaktır.Donald Trump gibi mazlumların sesini küstahça reddedenlere gelince; Allah Subhanehu ve Teala'nın vaadinin gerçekleşmesine tanık olacaklar ve onlar çok ihtiyaç duydukları dersler alacaklardır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Muhammed - Malezya

Devamını oku...

Suriye Yöneticilerinin Yahudi Varlığının Kibri Karşısında Ne Yapmaları Gerekir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Suriye Yöneticilerinin Yahudi Varlığının Kibri Karşısında Ne Yapmaları Gerekir!

Haber:

Yahudi varlığının Başbakanı Netanyahu 24/2/2025 tarihinde, “Kuneytra, Dera ve Süveyda vilayetlerini içeren Suriye'nin güneyinin silahtan arındırılmış bir bölge olmasını” talep etmiş ve “Heyet Tahrir eş-Şam veya Yeni Suriye Ordusu güçlerinin Şam'ın güneyindeki topraklara girmesine izin vermeyeceğiz ve Suriye'nin güneyindeki Dürzi toplumuna yönelik herhangi bir tehdide müsamaha göstermeyeceğiz” demiştir.

Yorum:

Yahudi varlığının bu tutumu şaşırtıcı olmadığı gibi herhangi bir düşmanın sizi tehdit etmesi de şaşırtıcı değildir; zira bu düşman, saldırganlığına bir yanıt görmediğinde ısrar edecek, sessizliği bir yenilgi olarak görecek, kibrini gösterecek, taleplerinin tavanını yükseltecek, Suriye'nin güneyinin başkentin eteklerine kadar silahtan arındırılmasını ve kendi kontrolü ve tehdidi altında olacak şekilde daha fazla tavizler talep edecektir.

Tiran Beşar Esad'ın 8/12/2024 günü kaçmasından bu yana Yahudi varlığı Suriye'ye saldırmaya başladı; nitekim askeri tesislere saldırdı ve havaalanları, uçaklar, silah depoları ve diğerleri de dahil olmak üzere bu tesislerden yaklaşık 600'ünü yok etti.1974 yılında imzalanan ateşkes ve tampon bölge anlaşmasını ihlal ederek Dera'ya kadar yeni topraklar işgal ettiği gibi Hermon (Şeyh) Dağı'nı da işgal etti.

Ahmet eş-Şara başkanlığındaki Suriye yönetimi buna karşılık vermedi ve bu yüzden Yahudi varlığı saldırganlığını bugüne kadar sürdürdü.Nitekim 25/2/2025 günü, Yahudi varlığının uçakları Şam'ın güneyindeki Kisve kasabasını bombalayarak askeri bir bölgeyi hedef aldı ve bölge sakinleri tepelerinde uçan uçakların seslerini ve bir dizi patlamalar işittiler.Sanki bombalama, Suriye Ulusal Diyalog Konferansı'nın sonuç bildirgesinde geçtiği gibi Yahudi varlığının saldırılarının kınanması ve güçlerinin geri çekilmesi talebiyle alay etmek için yapılmıştır.Zira bu da İslam beldelerindeki mevcut rejimlerin kınamaları gibi olup ne saldırganlığa bir tepki veriyor ne de ülkelerimizi özgürleştiriyor.

Yahudi Savaş Bakanlığı Sözcüsü, “Hava Kuvvetlerinin, Suriye'nin güneyindeki gerilimi azaltmak için belirlediğimiz yeni politikanın bir parçası olarak Suriye'nin güneyinde güçlü bir şekilde saldırdığını ve mesajın açık olduğunu söyledi: Suriye'nin güneyinin Lübnan'ın güneyine dönüşmesine izin vermeyeceğiz!” Böylece Yahudi varlığı öfkesini ve kibrini sergilerken yeni Suriye rejimi, yalancı eski rejimin "Uygun zamanda yanıt verme hakkımızı saklı tutuyoruz!" tonuyla bile karşılık vermekten ve tehdit etmekten aciz kalmıştır!

Aksine onun tepkisi son derece zayıf ve moral bozucuydu; zira Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, “Ülkenin savaş yorgunu olduğunu, kalkınmaya ve güçlenmeye ihtiyacı olduğunu ve dünyadaki hiçbir ülke için tehdit oluşturmadığını” söylemiş ve şöyle demiştir: “İsrail'in” Suriye'ye müdahalesi için İranlı milisler ve Hizbullah'la ilgili bahaneleri vardı ve artık "İsrail" güçlerinin Suriye'de ilerlemesi için hiçbir gerekçe yoktur.”Bu adam nasıl bir yenilgi zihniyetine sahip Allah aşkına?! Dolayısıyla Yahudi varlığı, İran, partisi ve milisleri orada olmadan da Suriye'ye savaş açıp saldırıyor.Yahudi varlığı Golan'ı 1967'den beri işgal ettiği gibi Filistin'i de 1948'den beri işgal etmektedir. Yoksa bu konu sizi ilgilendirmiyor mu?

Ayrıca onun Dışişleri Bakanı Şeybani ve Şam Valisi Mahir Mervan da onu takip ediyor ve onlar da Yahudi varlığıyla bir arada yaşamak ve barış istediklerini söylüyorlar! Bunlar ise düşük ve haince tutumlardır.

Bu nedenle Yahudi varlığının saldırılarına devam etmesi, tehditler savurması, şartlarını dayatması ve tüm bu eylemsizliği gördüğünde de şartlarının tavanını yükseltecek olması hiç şaşırtıcı değildir; zira eğer işler bu şekilde devam ederse, gerek Filistin'deki Oslo otoritesine yaptığı gibi gerekse de emanete layık olmadıkları halde kendilerine emanet teslim edildiğinde her bir günahkar saldırganın yaptığı gibi Suriyelilerin silahsızlandırılmasını ve cihat etmek isteyen herkesin tutuklanmasını talep edecektir.

Asıl olan ve şeri hüküm, elinizdeki imkân ne olursa olsun düşmanla savaşmanızdır; aksi takdirde evinize ulaşıncaya kadar saldırganlığına, küstahlığına ve kutsallarınızı ihlal etmeye devam edecek ve sizi öldürmese bile köleleştirmeye, namusunuzu çiğnemeye ve malınıza el koymaya başlayacaktır.

Dolayısıyla Suriye'nin yorgun olduğu ve savaş istemiyoruz şeklinde söylenmemelidir; çünkü bu söz, düşmanı senin kendisine meydan okuyamayacağın yönünde kışkırtacaktır; bilakis güçlü olduğunuzu ve savaşmaya ve fedakârlık yapmaya hazır olduğunuzu göstermeniz gerekir.Zira insanlar liderlerinin arkasında yürürler ve lider savaşırsa savaşırlar ve mütevazı imkanlara sahip olsalar bile lideri kararlı olursa savaşırlar; tıpkı yıllarca rejime, İran'a, İran partisine, onun milislerine ve Rusya'ya karşı savaştıkları, sabrettikleri, teslim olmadıkları gibi; bu yüzden onlara, hiç beklemedikleri yerden Allah'ın yardımı gelmiştir.

Dolayısıyla savaş, 14 yıl ya da daha fazla sürecek olsa bile, ne pahasına olursa olsun Yahudi varlığına karşı bugün hemen savaş ilan etmelisiniz;zira Allah sizi yardımıyla, melekleriyle ve müminlerle destekleyecek, özellikle de Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti ilan ettiğinizde İslam ülkeleriyle sınırlar olmayacağından, aksine hepsinin tek bir ülke olacağından dolayı her bir yönden size geleceklerdir; işte o zaman onları, ülkelerini Hilafet Devleti’ne dahil etmeye davet etmelisiniz. Ey Ahmed eş-Şara, talihsiz diyalog konferansındaki konuşmanızda uzaktan bile bunu ima etmiyorsunuz; zira şöyle diyorsunuz: “Suriye'nin uygunsuz siyasi hayallerin gerçekleştirilmesi için bir deneme alanına dönüştürülmemesi” gereklidir. Nitekim bu, umutsuz ve ön yargılı bir şekilde Hilafetin bir hayal olduğunu tekrarlayıp duranların sözüdür!

Nitekim Gazze, her taraftan kuşatılmış olmasına ve hiçbir stratejik boyutu olmamasına rağmen 15 ay boyunca sabretti ve kararlı durdu.Ancak Suriye her yöne açık olup çevresindeki kahraman Müslüman ülkeler, özellikle Ürdün ve onların arkasındaki halklar, Anbar, Trablusşam ve Anadolu halkları gibi stratejik bir boyuta sahiptir.

Belki de Yahudilerin ölümcül silahlarının olduğunu, onların arkalarında Amerika'nın olduğunu, Gazze'yi yıktıkları gibi Suriye'yi de yıkacaklarını söyleyebilirsiniz;o zaman siz, boyun eğmek ve teslim olmak ve zelil bir hayatı ve sahte bir refahı mı tercih etmek istiyorsunuz?!Bilakis bunun uğrunda kanlar dökülüp canlar feda ediliyor.Düşmanların devrim sırasında yıktıktan sonra mı Suriye'yi inşa etmek istiyorsunuz ve Yahudi varlığı her gün size saldırırken mi Suriye'yi inşa edeceksiniz?!Onun varlığını yıkın; o zaman Allah'ın izniyle ülkeyi kıyamete kadar yıkılmayacak sağlam temeller üzerine inşa edeceksiniz.

Bazıları Hilafeti ilan etmek için güvenlik şartlarının oluşmadığını söylüyor!Eğer savaşmazsanız bu nasıl olacak ki?! Güvenlik sadece büyük bir askeri gücün varlığıyla mı oluşuyor?!Yoksa elinizdeki imkânlarla savaşıp bunlara sahip olmak için çaba harcayarak mı ki böylece halkın her yerden silah üretme, geliştirme ve ele geçirme azmi güçlenecek ve savaşa gireceklerdir!

Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem İslam Devleti'ni kurduğunda çok az imkanlarla savaşmış, böylece güvenliği sağlamış ve zaferler elde etmiştir.Ebu Bekir Radıyallahu Anh, Arap Yarımadası'nın dörtte üçü irtidat ettiği veya zekâtı engelledikleri bir sırada Hilafeti teslim aldı; bunun üzerine elindeki imkanlarla onlarla savaştı ve zaferler elde etti, Romalılarla savaşmaya devam etti ve dünyanın en büyük devleti haline gelene kadar devletin temellerini attı.

Suriye'nin liderleri, kendileri ve milletleri için izzetli olmak istiyorlarsa, cihat ilan etmeleri ve imkanları ne olursa olsun ve ne kadar eziyet ve zarara maruz kalırlarsa kalsınlar gazaba uğrayanlarla savaşmaları gerekmektedir; işte o zaman Allah, onları yardımıyla, melekleriyle ve müminlerle destekleyecek, inkar edenlerin kalplerine korku salacak ve onları dağıtacaktır. Bu yüzden Suriye’nin liderlerinin, İslam'ın uygulanmasının başladığını ilan etmeleri, samimi ve bilinçli ümmetin evlatlarını kendilerine yardım etmeye çağırmaları, onları hapsetmemeleri, Yahudi ve Hıristiyanların müttefiki olan bin Selman, İkinci Abdullah, Erdoğan ve diğerleri gibi hainlere yönelmemeleri, Amerika ve Avrupa'dan kendilerine yardım etmeleri ve üzerlerindeki yaptırımları kaldırmaları için yalvarmamaları gerekir! Gelin Allahu Teala’nın şu kavlini tedebbür edin: لَن يَضُرُّوكُمْ إِلاَّ أَذًى وَإِن يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الأَدُبَارَ ثُمَّ لاَ يُنصَرُونَ Onlar size, incitmekten başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.” [Al-i İmran 111]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Esad Mansur

Devamını oku...

Arap Dışişleri Bakanları Trump'a Gazze Konusunda İyi Düşünülmüş Bir Plan Sunacaklar!

Haber - Yorum

Arap Dışişleri Bakanları Trump'a Gazze Konusunda İyi Düşünülmüş Bir Plan Sunacaklar!

Haber:

Ürdünlü resmi kaynakların CNN'e verdiği bilgiye göre Arap dışişleri bakanları, ABD Başkanı Trump'a, Gazze halkını yerinden etmeden Gazze'yi yeniden inşa etmek için iyi bir öneri sunmak üzere birkaç hafta içinde Washington'a gitmeyi planlıyorlar.

Yorum:

Bir grup Ruveybida dışişleri bakanı, Başkan Trump ile görüşmek ve ona Gazze konusunda bir öneri sunmak üzere toplu halde Washington'a gitmeyi planlıyor; aynı kaynağa göre gecikme, iyi düşünülmüş bir önerinin olması için, yani onda boşlukların olmaması, diğer bir ifadeyle de Yahudi varlığının tüm güvenlik gereksinimlerini karşılaması, yani uygulanabilir olması için gerçekleşmiştir.

Bu öneri, Trump'ın Arap yöneticilere şu iki seçenekten birini taahhüt etmesinin gölgesinde gelmiştir; ya beni ikna eden, yani Yahudi varlığını ikna eden bir öneri getirirsiniz, ya da benim Gazze halkını yerinden etme planım çözüm olur. Bu Ruveybidalar medya organlarında Trump'ın yerinden etme projesini reddettiklerine dair tüm söylemlere rağmen, hiçbiri Trump’ın projesini reddetmek için onun karşısında durmaya cesaret edemiyor. Nitekim Ürdün Kralı Amerika'ya gitti ve Trump'tan, yerinden etme yönteminin taraflardan herhangi birine zarar vermeyecek şekilde olmasını istedi ama Ürdün kralı, kesinlikle en çok zarar gören Filistin tarafını değil, sadece yöneticilerin tahtlarını kastetmiştir.Mısır'ın yöneticisi ise, Trump'a projesini reddettiğini söyleyemediği için Amerika ziyaretini ertelemiştir.

Bu Ruveybidaların rezilliği, hiç umulmadık derecede düşük bir seviyeye ulaşmıştır; zira Mısır ve Ürdün, Gazzeli Filistinlilerin yerinden edilmesinin ardından Ürdün ve Mısır'daki Yahudi varlığının sınırlarında yoğunlaşmasının, bu ülkelerden şiddetin patlak vermesine ve Yahudi varlığına karşı ateş açılmasına yol açacağını ve bunun da iki ülkenin Yahudi varlığıyla imzaladığı barış anlaşmalarını tehdit edeceğini söyledi!!

Ürdün ise buna ek olarak günahtan daha kötü olan bir gerekçe ileri sürmüştür; zira bu Filistinlilerin Ürdün'deki varlığının Amerika ile Açık Semalar Anlaşmasını imzalayan Ürdün'deki iktidar rejiminin altüst olmasına yol açacağını ve bu değişikliğin, kralın tahtının yıkılması halinde bu anlaşmaya, yani Ürdün'deki ABD askeri üslerinin varlığına zarar vereceğini söylemiştir.

Bugün bu kişiler, biz Arap topluluğu olarak Gazze halkının yerinden edilmesini reddediyoruz, diğer bir ifadeyle içlerinden herhangi birinin bireysel reddin sorumluluğunu üstlenmeyi reddettiğini söylemek istiyorlar.Bu nedenle reddetme biçimlerinin Trump'ı öfkelendirmemesi için tartıştıklarını ve bir araya geldiklerini ve bu yolda tahtlarından korktukları için bu kadar çok sayıda devrimci Filistin’in evlatlarının kendilerine akın etmemesi karşılığında Yahudi varlığının Gazze'deki güvenlik şartlarını yerine getirmeye hazırdırlar. قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَAllah onların canlarını alsın. Nasıl da döndürülüyorlar?” [Munafikun 4]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Et-Temimi

Devamını oku...

Yahudilerin Suriye'deki İhlallerini Yalnızca İslam Ümmeti Durdurabilir!

Haber - Yorum

Yahudilerin Suriye'deki İhlallerini Yalnızca İslam Ümmeti Durdurabilir!

Haber:

Kuveyt Dışişleri Bakanlığı Perşembe günü yaptığı açıklamada “İsrail” işgal güçlerinin uluslararası hukuku, uluslararası meşruiyet kararlarını ve BM Şartı’nı açıkça ihlal ederek kardeş Suriye Arap Cumhuriyeti'nin çeşitli bölgelerine yönelik gerçekleştirdiği saldırılarını Kuveyt'in güçlü bir şekilde kınadığını” ifade etti.Bakanlık yaptığı açıklamada “Kuveyt Devleti'nin Suriye'nin egemenliğini, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü destekleyen tutumunu” yineledi.Uluslararası topluma ve Güvenlik Konseyi'ne “sorumluluklarını üstlenmeleri ve bölgede barış ve güvenliği tehdit eden ve bölgedeki çatışma ve şiddeti körükleyen bu barbarca ve sistematik saldırılara son vermeleri” çağrısında bulundu."İsrail" Savunma Bakanı Yisrael Katz, “Hava kuvvetlerinin, güney Suriye'nin özgürleştirilmesi için belirlediğimiz yeni politikanın bir parçası olarak güçlü bir şekilde güney Suriye'ye saldırdığını ve mesajın açık olduğunu bildirdi: Güney Suriye'nin Güney Lübnan'a dönüşmesine izin vermeyeceğiz.” (En-Nehara Gazetesi, 27/02/2025)

Yorum:

Kuveyt, Filistin halkını yok etmeleri için Yahudilere yeşil ışık yakanların onlar (uluslararası sisteme ve Güvenlik Konseyi) olduğunu çok iyi bildiği halde Yahudilerin Şam'a yönelik saldırısı meselesini çözmek için uluslararası sisteme ve Güvenlik Konseyi'ne hangi temelde başvuracak Allah aşkına?

Kuveyt'in yöneticileri, uluslararası sistemin Suriye'deki yok olmuş Baas Partisi'nin 55 yıllık iktidarı boyunca Şam'da uyguladığı katliamlara sessiz kaldığını ve hatta onu tebrik ettiğini fark etmiyorlar mı? Hatta (uluslararası sistem) sözde yaptırımlar uygulayarak aksi yönde yalan iddialarda bulunsa bile kılıcının Şam halkına karşı çekildiğini Baas'ın 8 Aralık 2024'te düşmesinden sonrasında gördüğümüz bu sözde yaptırımlar, Şam halkına şantaj yapmak, dini devletten ve yasamadan ayıran laik bir yönetim sistemini onlara yeniden dayatmaya çalışmak, Sykes-Picot Anlaşması'na göre Müslüman ülkelerin bölünmüşlüğünü korumak yoluyla Birleşmiş Milletler çatısı altındaki ülkelerin çıkarlarını gözetmek ve bu anlaşmanın koruyucuları olan Müslümanların başındaki yöneticilerin tahtlarını korumanın yanı sıra aynı şekilde Batılı ülkelerin ayaklarını ve ekonomik çıkarlarını pekiştirmek içindi. Sonra Kuveyt Dışişleri Bakanlığı'nın "bağımsızlığı" ve toprak bütünlüğü ifadesi bunun bir teyidi değil midir? Ama gerçekte bu bağımsızlık, bölgede bir Yahudi varlığının kurulmasıyla sonuçlanan Sykes-Picot Anlaşması'nın ardından Şam'ı diğer Müslüman ülkelerden ayırmayı isteyen sahte bir bağımsızlıktan başka bir şey değildir.

Doğru çözüm, bugün Arap Birliği ve İslam Konferansı Örgütü olarak adlandırılan "Ebu Leheb ve Ebu Cehil" kulüplerinden ve yine bugün Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi olarak adlandırılan Pers ve Roma kulüplerinden yardım istemekle olmaz; bilakis doğru çözüm,sadece İslami fikir, mefhum ve hükümlerin egemen olduğu bir toplum haline gelinceye kadar toplumu değiştirme rollerini yerine getirmeleri için hayatın her alanında İslam şeriatıyla hükmetmenin vacip olduğuna inananlardan yardım istemektir; zira bu toplum, kapitalist fikri liderliği reddeden ve alternatif olarak sadece İslam'ı kabul eden ve onu bir fikir, metot, akide ve sistem olarak kamil bir şekilde iktidara taşımak için çalışan bir toplumdur.Bu da varlığını kökünden söküp atmak için Yahudi varlığı ile savaşmayı gerektirmektedir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER