Çarşamba, 16 Zilkâde 1446 | 2025/05/14
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Pakistan: Ordular Aksa'ya Kampanyası

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:

Ordular Aksa'ya Kampanyası

18 ayı aşkın bir süredir devam eden, kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nde savunmasız Müslümanlara karşı cani Yahudi varlığı tarafından gerçekleştirilen ve şimdiye kadar 170.000'den fazla Müslüman erkek ve kadının şehit edilmesi, yaralanması ve kaybolmasıyla sonuçlanan acımasız katliamlar (soykırım) ışığında; Müslüman orduların dini görevlerini yerine getirmelerini ve Mübarek Toprak - Filistin'deki Müslümanları desteklemek (nusret) ve mübarek Mescid-i Aksa'yı ve nehirden denize kadar işgal altındaki tüm Filistin'i katil, cani Yahudilerin pisliğinden arındırmak için derhal harekete geçmelerini talep etmek için Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti "Ordular Aksa'ya" başlığı altında bir dizi faaliyet düzenliyor.

Cuma, 13 Şevval 1446 Hicri - 11 Nisan 2025 Miladi

pakistan vilayeti

pakistan vilayeti

 

BASIN AÇIKLAMALARI

Tek Başına Bir Şeri Fetva Yeterli Değil... Esas Olan, Şeriatın Gereğini Yerine Getirmektir, Çünkü Sorumluluğu Ortadan Kaldıran da, Günahı Temizleyen de, Allah katında Zimmeti Temize Çıkaran da Budur

Washington’daki Firavun, Müslüman ve Yahudi Askeri ve Siyasi Liderlerinin Kayıtsız Şartsız Desteğiyle Gazze’ye Kan ve Ateş Kusuyor, Bu Cehenneme Karşı Şeriatın Emrettiği Tek Yanıt, Müslüman Ordularının Seferberliğidir Ey Müslümanlar! Şeriatın Emri İçin Seferber Olun!

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri! Trump’a Sadakat Gösteren Bu Yöneticiler ile Gazze’yi ve Tüm Filistin’i Cihatla Özgürleştirecek Olan Raşidi Halife Arasında Bir Seçim Yapın!

 “İşgal Altındaki Keşmir ve İşgal Altındaki Filistin, Çözüm Nedir?” Konulu Konferansın Değerli Katılımcıları!

 Pakistan’a Lazım Olan Şey, Gerçek Bir Devrim! Silahlı Kuvvetlerdeki Samimi Subayların Nusreti Olmadan Gerçek Bir Devrim Gerçekleşemez

 Tam 467 Gün Boyunca İşlenen Korkunç Katliama Sadece Seyirci Kalmakla Yetinen Pakistan Yöneticileri, Şimdi Utanmadan Ateşkesi Kutluyorlar

Gazze, ABD CENTCOM Ajanlarının Değil, Ümmetin ve Ordularının Meselesidir

Silahlı Kuvvetlerimiz, Samimi, Cesur ve Yetenekli Subaylarla Dolu

Gazze’de Soykırım Başlayalı Bir Yıl Oldu! İslam Ümmeti ve Orduları, Raşidi Hilafeti Kurmalı ve Filistin’i Özgürleştirmelidir

Yahudi Varlığı, Müslümanları Yöneticilerinin ve Genelkurmay Başkanlarının Yıllardır Süren Eylemsizliği Nedeniyle Lübnan ve Filistin’de Müslümanları Katletmektedir

Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan ve Yahudi Varlığına En Modern Silahları Tedarik Ederken, Pakistan’ın Balistik Füze Programına Yaptırım Uyguluyor

Pakistan’dan Filistin’e... Ey Müslüman Silahlı Kuvvetleri! Günümüzün Selahaddin’i Nerede!

Müslümanların Yöneticileri Siyonist Varlık İçin Arabuluculuk Yapıyorlar, Washington’un Emri Üzerine Yahudi Varlığını Müslümanların Ordularından Koruyorlar

Siyonist Yahudi Varlığı, Kutsallarımızı İstediği Gibi İhlal Ederken, Müslümanların Yöneticileri Silahlı Kuvvetlerimizi Kışlalarında Tutuyorlar

Pakistan Yöneticileri, Pakistan Ordusu’nun Gazze’ye Destek İçin Seferber Edilmesi Çağrısını Engellemek Amacıyla Hizb-ut Tahrir Gençlerini Tutukladı, Yahudi Varlığına Saldırmak Yerine Müslümanlara Saldırıyorlar

Refah’taki Mülteci Kamplarının Barbarca Bombalanmasının Ardından Ümmet ve Ordularının, Yöneticileri Devirmesi ve Raşidi Hilafeti Kurması Gerektiği Gün Işığı Kadar Açıktır

Ey Pakistan Müslümanları! Gazze’nin Cesur Müslümanları Yahudi Varlığı Karşısında Dimdik Ayakta, Bu Yüzden Sakın Umutsuzluğa Kapılmayın ve Pakistan Silahlı Kuvvetlerindeki Kardeşlerinizi ve Çocuklarınızı Filistin’in Kurtuluşu İçin Cihada Teşvik Edin

Ey Pakistan Müslümanları ve Orduları! İstekli ve Yetenekli Ordularımızı Gazze’ye Göndererek Gazzeli Müslümanların da Bizim Gibi Bayram Kutlamalarını Sağlayın

Müslüman Orduları Yöneticileri Devirmeli, Hilafeti Kurmalı ve Gazze’yi Desteklemek İçin Harekete Geçmelidir

Zaferler Ayı Ramazan’da Pakistan Ordusu, Muhammed bin Kasım’ın Atalarımızın Çağrısına Yanıt Verdiği Gibi, Gazze’deki Çocukların Çağrısına Yanıt Vermelidir

Gazze’nin Refah Kentinde Yüzbinlerce Müslüman Zorla Açlığa Mahkûm Ediliyorsa, Bunun Nedeni Asla Gelmeyecek Emirler Bekleyen Subay ve Askerlerin Eylemsizliğidir

Nübüvvet Metodu Üzere Raşidi Hilafeti Kurun ve Gazze’yi Desteklemek İçin Orduları Seferber Edin!

 

pakistan vilayeti

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti'nin
Gazze'ye Destek ve Nusret Videoları

Çağrı İnsanları Askeri Kışlalara Yönlendirmeli ve Yöneticilerin Görevden Alınmasını İstemelilerdir!

Pazartesi, 9 Şevval 1446 - 7 Nisan 2025

pakistan vilayeti

[إِلَّا تَنفِرُوا۟ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًۭا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ]

“Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir.” [Tevbe Suresi 39]

Pazar, 4 Şevval 1446 - 2 Nisan 2025

pakistan vilayeti

 Ey Müslümanların Orduları! Cahiliyyede Güçlü, İslam'da Zayıf mısınız?!

Pazar, 23 Ramazan el-Mübarek 1446 - 23 Mart 2025

 
pak en

Ey Pakistan Ordusunun Askerleri! Allah Subhanehu ve Teala'ya itaat ederek Gazze'ye seferber olun!

Cuma, 21 Ramazan el-Mübarek 1446 - 21 Mart 2025

pakistan vilayeti

Gazze'de 5 Saat İçinde 400 Kişi Şehit Oldu!

Salı, 18 Ramazan el-Mübarek 1446 - 18 Mart 2025

 
pak en

Ey Pakistan Ordusu! Hilafeti Kurarak Amerika'nın Firavunu Trump'ı Gazze Denizinde Boğun!

Salı, 11 Ramazan el-Mübarek 1446 - 11 Mart 2025

pak en 

Bu Ramazan, Askeri Sömürgecilikten Kurtuluş (Tahrir) Zamanıdır!

Salı, 26 Şa'ban 1446 - 25 Şubat 2025

pakistan vilayeti

Zaferler Ayı Ramazan Yaklaşırken, Ümmet ve Orduları Baskıcı Amerikan Dünya Düzenine Karşı Koysun!

Pazartesi, 11 Şa'ban 1446 - 10 Şubat 2025

 pak en

Ey Muhammed (sav) Ümmeti! Ordularınız Yeterince Güçlüdür. Onlara Ajan Yöneticilerin Kökünü Kazımalarını Emredin!

Perşembe, 30 Recep El-Muharrem 1446 - 30 Ocak 2025

 pak en

Gazze'deki Ateşkes Mübarek Topraklardaki Acımasız İşgali Sona Erdirmedi!

Cumartesi, 18 Recep El-Muharrem 1446 - 18 Ocak 2025

pakistan vilayeti

Ümmet ve Orduları Baskıcı Amerikan Dünya Düzenini Sonlandırmaya Muktedirdir!

Cuma, 11 Cemaziye'l-Ahir 1446 - 13 Aralık 2024

 pak en

Şam'ın Kurtuluşundan Sonra Kudüs'ün Kurtuluşu Raşidi Hilafetin Rehberliğinde İnşaAllah!

Pazartesi, 07 Cemaziye'l-Ahir 1446 - 09 Aralık 2024

 pak en

Ey İslam topraklarındaki askerler! İçinizde aklı başında bir adam yok mu?

Salı, 26 Rebiü'l-Ahir 1446 - 29 Ekim 2024


pak en

Ey Müslümanlar! Yahudiler savaşçı insanlar değildir!

Salı, 26 Rebiü'l-Ahir 1446 - 29 Ekim 2024

 pak en

Yahudileri yaptıklarını yapmaya cesaretlendiren şey, komşu ülkelerin caydırıcı bir etkisinin olmamasıydı!

Pazar, 24 Rebiü'l-Ahir 1446 - 27 Ekim 2024

 pak en

Amerika'nın İslam Ümmetine Karşı Savaşındaki Ajanları Müslümanların ve Yahudilerin Yöneticileridir!

Pazar, 17 Rebiü'l-Ahir 1446 - 20 Ekim 2024

 pak en

Gazze'ye Yönelik Savaşın Öne Çıkan Sonuçları

04 Rebiü'l-Ahir 1446 Pazartesi - 07 Ekim 2024

 pak en

7 Ekim.. Koca bir yıl geçti!

Ordular harekete geçmeden önce Gazze daha ne kadar beklemeli?!

Pazartesi, 04 Rebi' el-Ahir 1446 - 07 Ekim 2024

pak en

Müslümanların Orduları Mahir el-Cazi ve Meşhur Hadise el-Cazi'nin Örneklerini Takip Etsin.

Perşembe, 09 Rebiü'l-Evvel 1446 - 12 Eylül 2024

 pak en

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri Subayları! Sizin liderliğinizdeki Amerika'nın ajanları, Allah'a ve Resulüne isyan etmiş olanlardır.

Pazar, 27 Safer 1446 - 01 Eylül 2024

 
pak en

Siyonist Yahudi Varlığı Kutsallarımızı İstediği Gibi İhlal Ederken, Müslümanların Yöneticileri Silahlı Kuvvetlerimizi Kışlalarında Tutuyor

27 Muharrem 1445 - 02 Ağustos 2024

 

pakistan vilayeti

Gazze'ye Destek İçin Silahlı Kuvvetlerin Seferber Edilmesi Talebi, Hizb-ut Tahrir'in Şebab'ının Tutuklanmasına Rağmen Devam Edecek!

Cumartesi, 09 Zilhicce 1445 - 15 Haziran 2024

pakistan vilayeti

Müslümanların yöneticileri, Amerikan dünya düzeninin, haçlıların ve Yahudilerin zulmü karşısında Müslümanların ordularını dizginlemiştir!

Pazar, 21 Zilkade 1445 - 26 Mayıs 2024

pakistan vilayeti

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri'nin Müslümanları!
Selahaddin'in her bir evladı, kendileri için karar saatinin geldiğini bilsin!

Pazar, 21 Zilkade 1445 - 26 Mayıs 2024

pakistan vilayeti

Yahudi varlığı Refah'taki bir mülteci kampını hedef aldı, füzeler kadın ve çocukların bedenlerini paramparça etti!

Pazar, 21 Zilkade 1445 - 26 Mayıs 2024

pakistan vilayeti

Ordu Komutanı Yahudi Varlığına Silah Sağlayan Almanya'yı Ziyaret Etti

Pazar, 21 Zilkade 1445 - 26 Mayıs 2024

pakistan vilayeti

«مَا تَرَكَ قَوْمٌ الْجِهَادَ إلاّ ذُلّوا» “Hiçbir kavim cihadı terk etmez ki, zelil olmasın.” [Ahmed rivayet etti]

Pazar, 15 Şevval 1445 - 24 Nisan 2024

Basın Açıklamasını Okumak İçin TIKLAYINIZ

pakistan vilayeti

 Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti: Ey Pakistan Müslümanları! Hepimiz bu kampanyaya beş şekilde katkıda bulunabiliriz!

Pazar, 15 Şevval 1445 - 24 Nisan 2024

Basın Açıklamasını Okumak İçin TIKLAYINIZ

pakistan vilayeti

Ey Pakistan Müslümanları! Şimdi Filistin'e, özellikle de Gazze'deki Müslümanlara karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek bizim elimizde!

Pazar, 15 Şevval 1445 - 24 Nisan 2024

pakistan vilayeti

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri'ndeki Müslümanlar!
Allah (Svt) sizin harekete geçmeniz için bir zemin hazırladı!

Pazar, 28 Ramazan 1445 - 07 Nisan 2024

pakistan vilayeti

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...

Fuhşiyatı ‘Cinsel Emek’ Olarak Sunmak, Sekülerizmin Bir Başka Çirkin Yüzüdür, Kadınları Tüketim Malzemesine İndirgemek Hem Kadınlığa Ağır Bir Hakarettir Hem de Kadın Baskısının Temel Nedenidir!

Geçici hükümetin kurduğu Kadın İşleri Reform Komisyonunun, fuhşiyatı ülkenin yürürlükteki çalışma yasaları uyarınca işçi statüsüne alınmasını önermesi, büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bu ülkeye Batı’nın ahlaksız ve kirli seküler kültürünü zorla dayatmak anlamına geliyor! Fuhuş toplumda kadınlar için son derece aşağılayıcı bir olgu olarak görülmekte ve kadınların yaşadığı dramın en acıklı tablolarından biri olarak kabul edilmektedir. Ama ne yazık ki, “kadın özgürlüğü” maskesi takmış seküler aydınlar, fuhşu, kadınların güzelliği ve kadınlığının istismar edilmesini ortadan kaldırıp kadınların onurlu bir hayat yaşamasını sağlamak yerine, bunları “seks işçiliği” adı altında yasallaştırarak bu iğrençliğin devam etmesi için çabalıyorlar. Kadın özgürlüğü maskesi altında toplumda fuhuşu kalıcı hale getirmek isteyen bu sahtekâr feministler, acaba kendileri bu mesleği icra ederler mi? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ“Sizden biri, kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz.” [Buhari]

Batı uygarlığının en kirli ve en barbar değeri, kadının kadınlığının ve iffetinin ekonomik bir meta haline getirilmesidir. Demokratik haçlı Hasina döneminde seküler siyasi çevrelerdeki Papia çetesinin kadınları siyasetçileri eğlendirmek pazarladığına ve Eden Koleji kadın yöneticilerinin fuhuş yaptığı iddialarının defalarca kamuoyuna yansıdığına şahit olduk. Ayrıca, son günlerde Meghna Alom isimli çetenin, politikacıları ve nüfuzlu kişileri bal tuzaklarına düşürmek için kullanıldığı haberleri basında yer aldı. Bunun yanı sıra, yine toplumun yoksul kesimlerinden bazı kadınların geçimlerini sağlamak veya çocuklarını doyurabilmek amacıyla iş ararken insan kaçakçılarının eline düştüğü ve sonrasında fuhuş sektöründe kullanıldığı kamuoyuna yansıdı. Ülkemizin İslam sevdalısı insanları, Batı’nın kadınlara dair o ‘çürük’ laik bakış açısını nefretle reddetmiştir. Batı’nın ideolojik tutsağı olan feministler ise, ezilmiş kadınların topluma kazandırılmasını önermek yerine, bu meseleyi toplumda İslami kültür ve değerleri zayıflatmak ve marjinalleştirmek amacıyla kullanmaktadırlar. Bununla bu çirkin fiilin toplumun her katmanında kanıksanmasını ve İslami değerlerin toplumdan silinmesini amaçlanmaktadırlar. Batı’da aile kurumunun çöktüğünü, kadınların her alanda şiddet gördüğünü ve toplumun manevi çöküş yaşadığını gayet iyi biliyorlar. Şimdi bizim ülkemizi de Batı gibi ‘gayrimeşru çocuklar ülkesi’ haline getirmeyi mi planlıyorlar?

Geçici hükümet, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu halkın İslami değerlerini ve hassasiyetlerini korumak ve gözetmekle yükümlüdür. Kadını metalaştıran, aşağılayan her söyleme karşı çıkmak, annelerimizin, kız kardeşlerimizin ve evlatlarımızın onurunu korumak hükümetin namus borcudur! Devlet, başta çaresiz kadınlar olmak üzere tüm vatandaşların yiyecek, giyecek ve barınak gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya özen göstermelidir. Böylece hiçbir kadın ekonomik zorunluluklar nedeniyle Batının bu tür kirli değerlerini kanıksamaya ve fuhuş gibi bir mesleği icra etmeye mecbur kalmayacaktır. Fuhuş, İslam öncesi Cahiliye döneminin pis bir alışkanlığıydı, İslam’ın gelişiyle birlikte toplumdan silinip atılmıştır.

نَهَى رَسُولُ اللهِ ﷺ عَنْ كَسْبِ الْأَمَةِ إِلَّا مَا عَمِلَتْ بِيَدِهَا  “Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Cariyenin kazancını yasaklamıştır. Ancak cariyenin devamlı olan ve bilinen bir işi varsa bu müstesnadır.” [Ahmed ve Hâkim]

İslam sistemi, kadına danışman, kadı (hâkimler), iş insanı, bilim insanı, öğretmen ve eğitimci gibi devletin yüksek mevkilerinde saygın bir yer bahşetmiştir... Hatta, dünyanın ilk üniversitesi bir Müslüman kadın tarafından kurulmuştur. Günümüz uzay araştırmalarının konuşulduğu her platformda, Müslüman dünyasının yetiştirdiği büyük astronom Meryem el-Usturlabi’nin adını anmadan geçmek mümkün değil. İslam dini, Arap Yarımadası’nın Cahiliye devrinde uygulanan diri diri gömme âdetinden kurtararak kadına saygın bir statü kazandırmıştır. Batı değerlerinin sözde “eşit haklar” anlayışının aksine, İslam kadını erkekle çatışma içine sürüklemek yerine; kadın ve erkeği birbirini tamamlayan, birlikte çalışan bireyler olarak tanımlamış, böylece medenî ve müreffeh bir toplum inşa etmiştir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ وَمَنْ يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَإِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَوْلاَ فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ أَبَداً وَلَكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ“Ey İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah’ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir.” [Nur 21]

Devamını oku...

Fuhşiyatı ‘Cinsel Emek’ Olarak Sunmak, Sekülerizmin Bir Başka Çirkin Yüzüdür, Kadınları Tüketim Malzemesine İndirgemek Hem Kadınlığa Ağır Bir Hakarettir Hem de Kadın Baskısının Temel Nedenidir!

Geçici hükümetin kurduğu Kadın İşleri Reform Komisyonunun, fuhşiyatı ülkenin yürürlükteki çalışma yasaları uyarınca işçi statüsüne alınmasını önermesi, büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bu ülkeye Batı’nın ahlaksız ve kirli seküler kültürünü zorla dayatmak anlamına geliyor! Fuhuş toplumda kadınlar için son derece aşağılayıcı bir olgu olarak görülmekte ve kadınların yaşadığı dramın en acıklı tablolarından biri olarak kabul edilmektedir. Ama ne yazık ki, “kadın özgürlüğü” maskesi takmış seküler aydınlar, fuhşu, kadınların güzelliği ve kadınlığının istismar edilmesini ortadan kaldırıp kadınların onurlu bir hayat yaşamasını sağlamak yerine, bunları “seks işçiliği” adı altında yasallaştırarak bu iğrençliğin devam etmesi için çabalıyorlar. Kadın özgürlüğü maskesi altında toplumda fuhuşu kalıcı hale getirmek isteyen bu sahtekâr feministler, acaba kendileri bu mesleği icra ederler mi? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ“Sizden biri, kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz.” [Buhari]

Batı uygarlığının en kirli ve en barbar değeri, kadının kadınlığının ve iffetinin ekonomik bir meta haline getirilmesidir. Demokratik haçlı Hasina döneminde seküler siyasi çevrelerdeki Papia çetesinin kadınları siyasetçileri eğlendirmek pazarladığına ve Eden Koleji kadın yöneticilerinin fuhuş yaptığı iddialarının defalarca kamuoyuna yansıdığına şahit olduk. Ayrıca, son günlerde Meghna Alom isimli çetenin, politikacıları ve nüfuzlu kişileri bal tuzaklarına düşürmek için kullanıldığı haberleri basında yer aldı. Bunun yanı sıra, yine toplumun yoksul kesimlerinden bazı kadınların geçimlerini sağlamak veya çocuklarını doyurabilmek amacıyla iş ararken insan kaçakçılarının eline düştüğü ve sonrasında fuhuş sektöründe kullanıldığı kamuoyuna yansıdı. Ülkemizin İslam sevdalısı insanları, Batı’nın kadınlara dair o ‘çürük’ laik bakış açısını nefretle reddetmiştir. Batı’nın ideolojik tutsağı olan feministler ise, ezilmiş kadınların topluma kazandırılmasını önermek yerine, bu meseleyi toplumda İslami kültür ve değerleri zayıflatmak ve marjinalleştirmek amacıyla kullanmaktadırlar. Bununla bu çirkin fiilin toplumun her katmanında kanıksanmasını ve İslami değerlerin toplumdan silinmesini amaçlanmaktadırlar. Batı’da aile kurumunun çöktüğünü, kadınların her alanda şiddet gördüğünü ve toplumun manevi çöküş yaşadığını gayet iyi biliyorlar. Şimdi bizim ülkemizi de Batı gibi ‘gayrimeşru çocuklar ülkesi’ haline getirmeyi mi planlıyorlar?

Geçici hükümet, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu halkın İslami değerlerini ve hassasiyetlerini korumak ve gözetmekle yükümlüdür. Kadını metalaştıran, aşağılayan her söyleme karşı çıkmak, annelerimizin, kız kardeşlerimizin ve evlatlarımızın onurunu korumak hükümetin namus borcudur! Devlet, başta çaresiz kadınlar olmak üzere tüm vatandaşların yiyecek, giyecek ve barınak gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya özen göstermelidir. Böylece hiçbir kadın ekonomik zorunluluklar nedeniyle Batının bu tür kirli değerlerini kanıksamaya ve fuhuş gibi bir mesleği icra etmeye mecbur kalmayacaktır. Fuhuş, İslam öncesi Cahiliye döneminin pis bir alışkanlığıydı, İslam’ın gelişiyle birlikte toplumdan silinip atılmıştır.

نَهَى رَسُولُ اللهِ ﷺ عَنْ كَسْبِ الْأَمَةِ إِلَّا مَا عَمِلَتْ بِيَدِهَا  “Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Cariyenin kazancını yasaklamıştır. Ancak cariyenin devamlı olan ve bilinen bir işi varsa bu müstesnadır.” [Ahmed ve Hâkim]

İslam sistemi, kadına danışman, kadı (hâkimler), iş insanı, bilim insanı, öğretmen ve eğitimci gibi devletin yüksek mevkilerinde saygın bir yer bahşetmiştir... Hatta, dünyanın ilk üniversitesi bir Müslüman kadın tarafından kurulmuştur. Günümüz uzay araştırmalarının konuşulduğu her platformda, Müslüman dünyasının yetiştirdiği büyük astronom Meryem el-Usturlabi’nin adını anmadan geçmek mümkün değil. İslam dini, Arap Yarımadası’nın Cahiliye devrinde uygulanan diri diri gömme âdetinden kurtararak kadına saygın bir statü kazandırmıştır. Batı değerlerinin sözde “eşit haklar” anlayışının aksine, İslam kadını erkekle çatışma içine sürüklemek yerine; kadın ve erkeği birbirini tamamlayan, birlikte çalışan bireyler olarak tanımlamış, böylece medenî ve müreffeh bir toplum inşa etmiştir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ وَمَنْ يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَإِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَوْلاَ فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ أَبَداً وَلَكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ“Ey İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah’ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir.” [Nur 21]

Devamını oku...

Mübarek Toprak Filistin / Hizb-ut Tahrir’in, Ramallah Şehrindeki Mısır Konsolosluğu Önünde Yaptığı Konuşma

  • Kategori Filistin
  •   |  

Hamd, Allah’a mahsustur. Salat ve selam Allah’ın Rasûlü’nün, onun Âline, ashabına ve onu dost edinenler üzerine olsun.

Ey Kinane Mısır halkı ve kardeşlerimiz! Ey Haçlıları ve Moğolları yerle yeksan eden büyük Mısır ordusu!

Evlerimiz yerle bir edildi, hastanelerimiz bombalandı, okullarımız hedef alındı, çadırlarımız yakıldı, camilerimiz dümdüz edildi, secde ve rükûda iken katledildik. Bundan daha kötüsü ne olabilir?

Allah düşmanı Yahudiler, bizden teslim olmamızı, aşağılanmamızı ve Peygamberimizin İsrası’ndan vazgeçmemizi istiyorlar. Peki siz ne yapacaksınız?

Sykes-Picot sınırları artık Mescid-i Aksâ’dan daha mı kutsal sizin için?! Düşmanlarımızın çizdiği sınırlar İslam’dan daha mı kutsal?! Bu sınırlar, sizin için Müslümanların kanından daha mı değerli?

Ey sevgili halkımız ve kardeşlerimiz!

Kardeşleriniz ölümle, açlıkla ve susuzlukla pençeleşirken siz nasıl rahat uyuyabiliyor musunuz?”

Mısır’ın bugünkü durumu, ne acıdır ki, Filistin’in Haçlı çizmeleri altında ezildiği günlerdeki durumundan farksızdır! Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu ve Mübarek Toprağın Yahudi pisliğinden arındırılması ancak Mısır’ın Dırgam ve Şaver gibilerden kurtarılmasıyla mümkündür. Evet, Mısır’ın bugün Selahaddin’in ruhunu diriltecek Rabbani bir komutana ihtiyacı vardır! Ancak o zaman Mısır’ın şanlı ordusu, Hıttin ve Ayn Calut’ta olduğu gibi, Mescid-i Aksa’yı yeniden kurtarma şerefine erişecektir!

Ey Mısır’ın yiğit halkı! Ey Mısır’ın erdemli askerleri!

Ah, bir bilseydik ki Mısır’daki rejimin kulağı söze açık, vicdanı Gazze’nin ve mazlum halkının imdadına koşmaya elveriyor! İşte o zaman bu çağrımızı alır, elçiliklerinin kapısına götürür, ellerine teslim ederdik! Ama ne yazık ki siz de biliyorsunuz ki biz de biliyoruz ki bu rejim, Gazze’yi abluka altına alan Yahudilerin suç ortağıdır! Bu rejim sizden değildir! Sizin taşıdığınız o asil onurun, o mertliğin zerresi bile onda yoktur! Sizi asla ve kat’a temsil etmiyor! İşte bu yüzden biz bu rejimi tanımıyor, onu yok sayıyoruz! Bu nedenle elçilik binasının önünden katil rejime değil doğrudan size çağrıda bulunuyoruz ey Mısır’ın onurlu halkı!

Mescid-i Aksâ’nın özgürleştirilmesi, büyük bir şeref ve onurdur. Korkaklar veya işbirlikçiler bu şerefe nail olamazlar. Mazlumun hakkını savunmak, çaresizin feryadına yetişmek; Gazze halkının tepesine Arcani gibi bir zorbalığı musallat edip onlardan haraç toplayanların harcı olabilir mi? Ya da Mısır ordusunun bileğini büken, yüreğine korku salan, onu Allah yolunda cihattan ve can kardeşlerine yardımdan men edenlerin işi olabilir mi?

Mescid-i Aksâ’nın kurtuluşu, ancak müminleri Allah yolunda cihada çağıran;
ordusuna iman, güç ve cesaret aşılayan; ümmeti ayağa kaldıran ve toplumdaki her türlü bozulmayı temizleyen bir önderle mümkündür!

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra toprağını kurtarmak için cihat etmek, en önemli farzlardan biridir. Bu, acı verici azaptan kurtuluşun, bağışlanmanın ve cennete girişin anahtarıdır. Yakın fethin ve zaferin yoludur. Bu yüzden hadi azminizi bileyin, kararlılığınızı ortaya koyun ve izzete doğru yürüyün! Sultanların fetvalarına kulak asmayın, medyanın yanıltmalarına itibar etmeyin. Yöneticilerin zincirlerini kırın ve sömürgecilerden korkmayın! Elinizde Allah’ın kitabı var ve biz size Allah’ın çağrısıyla çağrıda bulunuyoruz.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ * إِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ“Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” [Tevbe 38-39]

Allah’ım bu hayrı ulaştır ve Müslümanların gönüllerini ona aç ve dinine yardım et. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

Devamını oku...

Şam ve Büyük Tuzak. Şam Yönetimi ve Onun Başkanı Ahmed Şara, Sadece Yumuşak Karşı Devrimin Araçlarıdır!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Şam ve Büyük Tuzak. Şam Yönetimi ve Onun Başkanı Ahmed Şara, Sadece Yumuşak Karşı Devrimin Araçlarıdır!

Şam ve onun hadari ve jeostratejik ağırlığı, parlak İslami medeniyet derinliği, İslami ülkelerin kalbindeki jeostratejik konumunun ağırlığı, Şam denklemini son derece hassas ve tehlikeli kılmaktadır. Zira Şam, İslam tarihi boyunca Batı ile medeniyet mücadelesinin arenası olmuştur; tıpkı Şam ve Mute destanı, Tebük'ün azameti, Yermuk'un fethi, sonra Haçlı Seferleri, Hıttin'in ihtişamı, sömürge kampanyaları ve gazaba uğramış varlığın mübarek topraklara dikilmesi gibi.

Nitekim Şam hakkında bahsetmek, tarih boyunca Batı ile verilen medeniyet mücadelesinin merkezinden bahsetmek demektir ve Şam devrimi bu mücadelede zamanımızın savaşını temsil etmektedir. Bu yüzden Şam devrimi, İslami bir bilinçle hadari olgunluğa ulaştığında, Batı'nın İslam'a ve ümmetine tüm derin Haçlı nefretini seferber ettiği şiddetli bir haçlı savaşı ve benzeri görülmemiş bir vahşetle karşılaşmıştır. Zira Batı, Şam halkını yok etmek için tüm barbarlığını ve vahşetini kullandığı gibi devrimin kalelerine sızmak, devrimcilerini ayartmak, pusulalarını saptırmak amacıyla dizginlerini ele geçirmek ve devrimlerini yakmak için tüm siyasi kurnazlığını ve hinliğini de kullanmıştır.

Batı ve özellikle de Şam meselesinde nüfuz sahibi olan Amerika, Şam halkını öldürme ve kanını dökme makinesini harekete geçirdiği gibi Şam devrimcilerine karşı da siyasi tuzak ve aldatma makinesini de harekete geçirmişler ve Amerika, sahada uygulama görevini Erdoğan'a vermiştir ki olan şey şudur; devrimcilerin kalelerine sızıp adamlar satın almak, sömürgeciye ucuz uşaklar ve karşı-devrim araçları üretmek için devrime destek kisvesi altında kirli ve zehirli para kullanmış, Erdoğan ve onun istihbarat servisleri ise karşı devrimi yumuşak bir şekilde yönetmek ve araçlarını devrimcilerinden türetmek için bir laboratuvar, bir oda ve Şam devrimi için büyük bir hilekar ve entrikacı olmuştur.

Erdoğan'ın başlangıçta liderlik ettiği karşı-devrim eylemlerinden biri de kirli siyasi hedefleri olan askeri operasyonlardı ve ABD'nin Şam’ı kendi nüfuz alanı içinde ve kontrolü altında tutma planlarını uygulamak Erdoğan’ın fiili politikasının bir parçasıydı. Nitekim 2016'daki Fırat Kalkanı Harekatı'nın hedefi, devrimcileri rejimin hayati bölgelerinden, özellikle de Halep'ten çekmekti; sonra 2018'deki Zeytin Dalı Harekatı ise direnişçiler için bir kuluçka merkezi olması için kurnazca seçilen İdlib'i kontrol etmek içindi. Erdoğan rejimi, özellikle Astana ve Soçi anlaşmaları kapsamında sözde güvenli bölgelerin kurulmasından sonra devrimin eklemlerine ve grupların bedenine nüfuz etmiş, Erdoğan rejimi bunlar gereğince garantör ve denetleyici olmuş, bununla birlikte devrim ve gruplar içindeki rolü büyümüş ve yönetim, hizmetler ve güvenliğin korunması için destek ve yardımla ambalajlanmıştır. Zira yerel yönetimler, yerel polis, güvenlik yapıları, ekonomik yapılar, eğitim binaları, hastaneler ve sağlık tesisleri kurmuş ve Türkiye'deki (sivil toplum) örgütlerini harekete geçirerek yardım, sağlık, hizmetler ve güvenlik ambalajlı projelerle devrimin bedenine nüfuz etme ve sızma sürecinde başarılı olmuştur; ayrıca Suriye Milli Ordusu'nun kurulmasına katkıda bulunmuş, eğitim ve teçhizatı denetlemiş, denetlediği ve koordine ettiği bir polis gücü kurmuş ve Türkiye üzerinden İdlib'e elektrik hatları döşeyerek İdlib'deki birçok sistemin çalışmasını sağlamıştır. Yine bankalar aracılığıyla abonelik sistemleri kurarak bankacılık sektörünün canlanmasını sağlayıp ekonomik hareketi kontrol etmiştir. Böylece siyasi, ekonomik, güvenlik ve askeri konular onun kontrolü altına girmiş ve kurtarılmış bölgelerin yönetiminde Şam'ın kasap rejiminin yerini almış ve bununla birlikte Erdoğan, karşı devrimin tüm iplerini elinde tutmuştur.

Böylece İdlib devrimciler için bir kuluçka makinesine dönüşüp nüfusu iki katına çıkarak 4,1 milyona ulaşınca, gerçek şu ki İdlib'in gerçekliği Erdoğan rejiminin pençesi altındaydı ve sonra Erdoğan, HTŞ'den (Heyet Tahrir eş-Şam) ve liderliğinden yerel yönetimde kendisini temsil etmesini istemiş ve böylece HTŞ liderliği ile Erdoğan rejiminin cihazları, özellikle de istihbarat servisleri arasındaki bu zehirli ve hain ilişki örülmüştür; bu ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından ifade edilmiş ve açıklanmıştır. Dolayısıyla Suriye'deki devrim tehlikeli bir hal almıştır; zira Erdoğan rejimi, Amerika'nın devrimi yakma ve Şam'ı Amerika'nın nüfuz alanında ve kontrolü altında tutma planlarını uygulamak için devrimci grupları ve liderlerini yumuşak karşı devrimde ve devrimin içindeki araçlar haline getirmiştir. Astana ve Soçi anlaşmalarına göre Türkiye İdlib'de garantör bir devlet olduğu için, İdlib'deki fiili yönetim Erdoğan rejiminin elindeydi ki Heyet Tahrir eş-Şam buna yanıt vermiş ve kabul etmiştir. Nitekim bunun sonuçlarından biri de Türkiye’nin Heyet Tahrir eş-Şam’dan saflarından yabancı unsurları arındırmasını ve örgütün merkeziyetinin sağlanmasını talep etmesi olmuş, Heyet Tahrir eş-Şam’ın liderleri de buna cevap vermiş ve HTŞ daha sonra Erdoğan rejiminin yönetimi altındaki karşı devrime ve Amerika'nın Şam projesine katılmıştır.

Sonra Colani liderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam devrim gemisini delmeye, onun halkına tuzak kurmaya ve devrimcilerini suiistimal etmeye başlamıştır ki karşı devrimi yönetme hedeflerinin başında da Hizb-ut Tahrir-İslam hadaratı projesinin sahiplerine geliyordu. Zira Hizb-ut Tahrir, Amerikan projesine düşman olan ve donu inamitleyen gerçek siyasi ve stratejik tehdit olduğu gibi karşı devrimin ilk düşmanı ve devrimin gerçek lideridir. Bu ise partiye ve gençlerine yönelik bir zalimlik ve gaddarlık olup partinin gençleri bugün hala İdlib'deki Colani’nin hapishanelerinde tutulmaktadır. İşte bu politika, Hizb-ut Tahrir'in taşımış olduğu devrim projesi olan Şam'daki İslam projesi ile Türkiye'nin Amerika adına yerel vekili Heyet Tahrir eş-Şam aracılığıyla yürüttüğü karşı devrim projesi olan sömürgeci Amerikan projesi arasındaki çatışmanın gerçek bir tercümesidir. Nitekim ABD Başkanı Trump'ın Erdoğan'la ilgili şu açıklamaları oldukça açıklayıcıdır: “Erdoğan çok akıllı ve güçlü bir adam... Suriye'nin anahtarı Türkiye'nin elindedir.” Bu durum, 2024 yılı sonunda Suriye'ye yaptığı saha ziyaretinin ardından Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü görevini üstlenen Erdoğan'ın eski medya danışmanı Kemal Öztürk tarafından da şu şekilde dile getirilmiştir: “Suriye'de bir devlet aklı gördüm; bu akıl Amerika, İsrail ve İngiliz aklı değildir; orada sahneyi yöneten bu akıl, Türkiye'dir.”

2023'te yılında Hizb-ut Tahrir'in taşıdığı İslam projesi ile Erdoğan ve tabiisi Colani'nin taşıdığı sömürgecilik projesi arasındaki siyasi çatışma zirveye ulaşmış, bu ikisinin rolleri ifşa olup açığa çıkmış, devrim yeniden ihtişamına ve parlaklığına kavuşmuş, insanlar Colani ve Türkiye rejiminin devrime yönelik ihanetini haykırmış, Hizb-ut Tahrir gençleri arasında tutuklamalar arttığı gibi protestolar da artarak kurtarılmış şehirleri de içine almış ve durum, Colani ve arkasındaki Türk rejimi ve Amerika için kritik ve endişe verici bir hale gelmiştir.

28/11/2024 tarihinde gerçekleştirilen saldırıya tepki operasyonu, Colani’nin devrime ihanet ettiği ve komplocu Türkiye rejiminin rolünü gizlediği yönündeki seslerin yükselmesinin ardından Colani'yi rehabilite etmek amacıyla Türkiye tarafından tasarlanmıştı ve operasyonun tavanı Halep ile sınırlarıydı; ancak Colani'nin kontrolü altında olmayan bölgelerdeki mücahitlerin hareketi denklemi tersine çevirerek Halep'ten Hama ve Humus'a doğru ilerlemiş, şehirler art arda düşmeye başlamış, burada olaylar hızlandığı gibi bununla birlikte devrimcilerin kurtuluş yolunu kesmek için komplo da hızlanmıştır. Gerçek şu ki Şam yolu Colani'ye açılmış, sonra Beşar Esad'ın devrilmesinin ardından yönetim, hükümet ve cumhurbaşkanlığı ilan edilmiş ve Colani bütün devrimcilere dayatılmıştır; yani iş, son derece kurnazca ve hileyle planlanmıştır. Daha sonra Batılı heyetler Colani ile görüşmek üzere Şam'a akın ettiler ve ardından da Colani sömürgeci varlıklardan oluşan komşu ülkelere sık sık ziyaretlerde bulunmuştur; bu ise Colani’yi, emri vaki, Şam halkının yöneticisi ve sonra da cumhurbaşkanı olarak dayatma komplosunun bölümlerinden biriydi. Nitekim daha sonra Colani, karşı devrimin hedeflerini gerçekleştirmek ve cumhuriyetçi sistemle yönetmek için Colani sarığını çıkarıp Ahmed Şara kıyafetini giymiştir.

Sonra karşı devrimin bölümleri, anayasa ve laik hukukçular komitesinden laik anayasa ve cumhuriyet sisteminin ilanının yanı sıra ulusal devlete ve Sykes-Picot sınırlarına bağlılığının ilanına kadar Ahmed Şara yönetimi aracılığıyla devam edip hızlanmıştır ki bu Sykes-Picot sınırları gazaba uğramış varlık tarafından her gün ihlal edilmiştir. Ancak Şara sömürgeci işlevinin utancı içinde, hain ve utanç verici yöneticilerin geleneği doğrultusunda sömürgeci Batı'yı (uluslararası toplumu) kınayıp onlara çağrıda bulunmuş ve bölgedeki mevcut sömürge sisteminin bir parçası olduğunu teyit etmek için de komşu ülkelere ziyaretlerine devam etmiştir. Sonra Ahmed Şara ile doğrudan Amerikan yönetimi altındaki SDG milisleri arasında yapılan anlaşma, Amerika'nın Şam'daki yönetimin iplerini elinde tuttuğunu ortaya koyan en açıklayıcı bir anlaşmaydı ve Suriye televizyonuna konuşan özel kaynaklar, anlaşmanın doğrudan ABD'nin zorlamasıyla yapıldığını açıklamıştır; zira ABD'li bir yetkili, ABD'nin anlaşmayı denetlediğini açıklamıştır. Sonra bir de Türk rejimiyle olan güvenlik bağlantısı vardır ki bu da Ahmed Şara'yı, ABD'nin Suriye'deki sömürgeci projelerinin uygulanmasında Erdoğan'ın tabiisi haline getirmiştir.

Şam'da yaşanan tam teşekküllü yumuşak bir karşı devrim olup bunun ipleri İdlib'de örülmüş ve işte o zaman karşı devrim için bir yönetim kurulmuştur. Bugün bu ipler, karşı devrimin bir devlet haline gelmesinin ardından Amerika’nın simsarı Erdoğan ve onun tabiisi Colani’nin yönetiminde Şam’da örülmektedir. Dolayısıyla bugün olan şey, Şam'ı sömürgecinin havzasına geri döndürmektir; bu ise cumhuriyetçi bir sistem ve cumhuriyetçi sistemin kalmaya devam etmesidir. Yine Sykes-Picot sınırları olan ulusal bir devlettir ve bu şekilde kalmaya devam etmesidir. Ayrıca bu devletin sömürgecinin paçavrası olan bir bayrağının olması ve bu şekilde kalmaya devam etmesidir. Yine bu devletin sömürgeci için işlevsiz bir devlet olması ve bu şekilde kalmaya devam etmesidir. Nitekim baba ve oğul Esad’ın her ikisi de sömürgecinin ajanı ve hizmetkarıydı ve İslam'a ve halkına ihanet etmişti. Bugün de Ahmed Şara böyle bir rol için hazırlanıp eğitilmektedir; zira onun, Şam kasabının halefi olarak sömürgeciyi memnun etmek için çabaladığını görmektesiniz!

Amerika bugün, Suriye'yi nüfuzu altında tutmak için çırpınmakta olup Erdoğan ve Şam'daki tabiisi Ahmed Şara ise bunu gerçekleştirmenin araçlarıdır.

Ama Şam’da kurtuluşun panzehirini, İslam'ın büyük projesini, büyük anayasasını, sistemlerini ve hükümlerini taşıyan mümin bir gurup vardır ve Şam’ın mümin ve sabırlı halkı, ümmetleri ve akidevi devrimci mücahit kahramanlarla birlikte İslami hayatlarını yeniden başlatmak için can atmaktadırlar. Şam’daki müminlerin, İslami projelerine liderlik edip onu taşıması ve devrimci mücahit kahramanlara yardım etmesi aziz olan Allah’a hiç de zor değildir. Bunun üzerine kuluçka makinesi ve destekçileri, azim İslam'ın ve liderlerinin projesinin kampanyasına katılacak ve böylece Celil olan Allah’ın emri, mümin ve mustazaf kulları için bir zafer ve iktidar ve suçlu kâfirlere ve onlarla birlikte hain münafıklara karşı da bir tuzak olarak inecektir. Böylece İslam’ın sancağı dalgalanıp kelimesi yücelecek ve böylece de Allah’ın izniyle, hakkı ortaya koyacak, batılı yok edecek, Şam’ı ve onun mübarek topraklarını gazaba uğramış olan Haçlıların, onların köpeklerinin ve onların hain yöneticilerden oluşan kuyruklarının pisliğinden temizleyecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet olacaktır.

وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللهُ وَاللهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ

Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.” [Enfal 30]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Münâcî Muhammed

Devamını oku...

Dünya Sarsılırken İslam’ın Ayağa Kalkması Gerekir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Dünya Sarsılırken İslam’ın Ayağa Kalkması Gerekir!

Haber:

Binlerce kişi, Trump'ın politikalarını kınamak için ülke genelinde bir kez daha gösteri düzenlediler. Zira binlerce protestocu cumartesi günü yüzlerce etkinlikte bir araya gelerek, Başkan'ın göçmenlik, sivil özgürlükler, işten çıkarmalar ve diğer birçok konudaki tutumunu onaylamadıklarını dile getirdiler. (NYTimes)

Yorum:

ABD'nin 50 eyaletinin tamamında patlak veren kitlesel protestolar sadece siyasi hayal kırıklığının en son ifadesi değil, aynı zamanda açık ve yankılı bir alarm zilidir. İnsanlar artık demokrasi sloganlarıyla ya da kurumsal şeffaflık yanılsamalarıyla tatmin olmuyorlar. Bu gösteriler daha derin bir şeye işaret ediyor ki bu da: Adalet, özgürlük, hesap verebilirlik vaatlerinin ve bölünme, yolsuzluk, suçlama ve sistemik başarısızlığın arkasında yatan laik liberalizmin temellerine olan inancın çöküşüdür. Ancak asıl kriz Amerika'nın ötesinde, küresel bir krizdir. Bizim tanık olduğumuz şey, kaypak değerlere ve kişisel çıkarlara dayalı insan yapımı sistemlerin parçalanmasıdır. İlahi rehberlikten uzak bu çerçevenin, yolsuzluğu önlemede ve adaleti sağlamada aciz olduğu kanıtlanmıştır. Zira artık maskeleri düşmüş ve vahşi doğaları ortaya çıkmıştır. Allah Subhanehu ve Teala, İslam risaletinin özellikle rahmeti hedeflediğini vurgulamaktadır; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَBiz seni ancak âlemlere rahmet olsun diye gönderdik.” [Enbiya 107]

Kökleri vahye dayanan bir hidayet olmadan, merhamet ve adalet ulaşılamaz bir hale gelir, direniş bir kısır döngüye dönüşür ve başarısız bir sistem diğerinin yerini alır ve sadece yüzler değişir. Dolayısıyla bu döngü devam edecektir; çünkü bizzat temel bozuktur.

Bu dönüm noktasında ümmetin, güvenilir, dürüst ve merhametli bir alternatif olarak meydan okuma düzeyinde yükselmesi gerekmektedir. İslam, yaratıcıya karşı hesap verme esasına dayanan, herkesin ilahi emirle eşit olarak bağlı olduğu, adaletin garanti altına alındığı ve insan onurunun kutsal sayıldığı bir yönetim modeli sunmaktadır. Dünyanın kendi kendini sorguladığı bir zamanda, ümmet pasif kalamaz; bilakis Hilafet yoluyla İslami hayatı yeniden başlatmak ve insanlığı kapitalizmin karanlığından İslam'ın aydınlığına kavuşturmak gibi onurlu bir amel işleyerek İslam'ı dünyaya canlı bir çözüm olarak sunması gerekir.

هُوَ الَّذِي يُنَزِّلُ عَلَى عَبْدِهِ آياتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَإِنَّ اللَّهَ بِكُمْ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ

Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren O’dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.” [Hadid 9]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem İbn Sabit - Amerika

Devamını oku...

Kapitalizm Sebep Zulüm Sonuç!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Kapitalizm Sebep Zulüm Sonuç!

Haber:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası faizi yüzde 46'ya yükseltti. Merkez böylece faizi 350 baz puan artırmış oldu. Merkez "Küresel ticarette artan korumacı eğilimlerin küresel iktisadi faaliyet, emtia fiyatları ve sermaye akımları kanalıyla dezenflasyon sürecine olası etkileri yakından takip edilmektedir. Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir" açıklamasında bulundu. (19.04.2025 Ajanslar)

Yorum:

Bireysel tüm kazanç yollarının meşru görülüp, bireysel çıkarın sistemin motor gücü olması yine özel mülkiyeti temel alan bir ekonomik sistem olarak yükselen Kapitalizm, insanlığın felaketi durumundadır. Özellikle bu sistemin adalet, hak, hukuk, ahlaki değerler noktasında yarattığı yıkım ve tahribat onarılamaz bir hale gelmiştir. Bugün insanlık, kapitalizmin yol açtığı zulmü açıkça tecrübe etmektedir. İnsanı sadece üretim ve tüketim aracı olarak görüp adeta robotlaştıran bu sistem, bir avuç azgın azınlığın sömürü çarkıdır.

Kapitalist sistemin, İslam coğrafyasında sosyal, siyasi, iktisadi ve inanç düzleminde oluşturduğu yıkımın iktisadi maliyeti hiçbir matematik verisiyle açıklanmayacak kadar büyüktür. Tabi değerler üzerindeki tahribatı ise aklın sınırlarının çok daha üzerindedir maalesef. Bu gerçekler ortada olmasına rağmen hala bu zulüm sistemini devam ettiren başımızdaki yöneticiler ayetlerin dili ile “hiç akletmezler!”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllardır “faiz sebep, enflasyon sonuç” söylemini adeta diline pelensenk etmesine rağmen ne ekonomide faizden geri durdu ne de onu arttırmaktan geri kaldı. Gerçekte bu söylemin iktisadi anlamda dahi bir karşılığının olmamasına rağmen halka bir dönem umut olarak satıldı. Gerçekten Erdoğan’ın dediği gibi faiz sebep enflasyon sonuç ise halkın emeğini, kazancını, aşını bankalara, faiz lobilerine neden arttırarak veriyor? Sadece 2025 yılı sonuna kadar verilecek olan faiz bugünkü kurla 51 milyar doların üzerinde olacağı bilinmekte. Politik hesapların, siyasi çekişmelerin yol açtığı iktisadi krizlerin faturasını halka kesen hükümet, faiz ve kredilerle bu süreçten çıkmayı başarı olarak halkın gözüne sokacak kadar da aymazlık içerisinde.  Ülke kaynaklarının faizciler tarafından ipotek edildiği halkın sefalete sürüklendiği bir sistemi problem olarak görmeyip onu sonuçlarıyla oyalanan yöneticiler hakka ve halka ihanet ettiklerini bilmeleri gerekiyor. Faiz, kapitalist sistemin halkları sömürü ve köleleştirme aracıdır. Artık “daha fazla üretim, sınırsız tüketim, doymak bilmeyen oburlara çalışma” değil, “daha adil bir dağıtımın, paylaşımın” zamanı gelmiştir. Bu köleleştirmeye koç başlığı yapan başımızdaki yöneticilerin zulmüne, zulmettikleri düzenlerini değiştirerek son verilebilir.  Müslümanların derdi bugün sadece faiz değil tüm kötülüklerin kaynağı olan, zülüm ve fesadın öncüsü olan kapitalist düzeni alaşağı ederek yerine İslam’ın rahmet yüklü yönetim sistemini uygulayarak gerçek kalkınmayı, adaleti, huzuru ve güveni tesis edebiliriz. İslam Nizamı bu kalkınmayı gerçekleştirecek yegâne nizamdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmet SAPA

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER